Sabah

Gelişmişle­rde ‘yaşlılık’ resesyon riski

- KEREM ALKİN nüfus

Dünya ekonomisin­in bugün ve geleceğine yönelik pek çok şey konuşuyoru­z. 2(&' çatı sı altında, bilhassa * ekonomile ri ve daha geniş tutarsak, pek çok $% üyesi ülke açısından da en çok konu şulması arzu edilen konuların başında ‘yaşlanan nüfus sendromu’ geliyor. Gelişmiş ekonomiler­in tümü, yaşlanan nüfusların­ın yakın gelecekte ekonomi lerinde ne tür etkilere sebep olacağını merak ediyorlar. Bu nedenle, önümüz deki dönemin nüfus gelişmeler­i, nüfus hareketler­i ve gelişmiş ekonomiler­de yaşlanan nüfusunun ülke ekonomiler­ine etkisini analiz etmek üzere bir araştırma merkezi kurulması konusunda da muta bakata varıldı. Çünkü, hızla yaşlanan nüfus, gelişmiş ekonomiler için sade ce ciddi boyutlarda bir ‘resesyon riski’ anlamına gelmiyor; aynı zamanda sosyal güvenlik sistemine yönetilmes­i karmaşık ve ağır bir yük anlamına da geliyor.

Gelişmiş ülkeler, pek çok sek tör ve alanda kalifiye işgücü bulama ma sorununu iki başlığı değerlendi­re rek çözmeye çalışıyorl­ar; bunlardan ilki ‘düzenli göç’, diğeri ise ‘dijitalleş me’. Dijitalleş­me, salt yazılım ile çözü lebilecek bir konu değil. Çünkü, ulaş tırma, sağlık ve lojistik gibi alanlarda aynı zamanda fiziki aktivite gerektiren faaliyetle­r de söz konusu. Bu neden le, gelişmiş ekonomiler­in tümü ulaştır ma, sağlık, lojistik, madencilik, sanayi gibi alanlarda, kol gücüne dayalı süreç lerinin tümünü yapabilece­k kabiliyet ler kazandırıl­mış yeni nesil robotla ra ağırlık vermiş durumdalar. Dünyanın bu alanda önde gelen şirketleri, yayın ladıkları içeriklerl­e sadece 5 yıl için de robotlara kazandırdı­kları becerile ri adeta yarıştırıy­orlar. Üstelik, yeni nesil robotların ve yapay zekanın söz konusu gelişmiş ekonomiler­de mal ve hizmet üretim verimliliğ­ini arttıracağ­ına dair iddiaları da söz konusu.

‘Düzenli göç’ konusu isi pek çok açı dan ‘ahlaki açmazlar’ taşıyor. OECD çatısı altında da tartışılan bu yönde ki ‘ahlaki açmazlar’ ve ‘çıkar çatış maları’, ellenindek­i sınırlı imkanlar la kendi nüfusunu kalifiye işgücü olarak yetiştiren gelişmekte olan ekonomiler­in, yüksek düzeyde eğitim görmüş insan larının gelişmiş ekonomiler­ce adeta ‘transfer’ edilmesiyl­e adeta katlanıyor. Gelişmekte olan ekonomiler­in yüksek katma değere dayalı kalkınma çabaları için önemli bir değer ifade eden yüksek eğitim görmüş nüfusunun bu şekilde gelişmiş ekonomiler­ce adeta kapılması, aynı zamanda sürdürüleb­ilir kalkınma adına haksızlığı, eşitsizliğ­i de bera berinde getirmekte. Bu nedenle, geliş miş ekonomiler­in bir yandan sürdürü lebilir kalkınmayl­a ilgili endişeleri­ni dile getirirken, bir yandan küresel ölçekte ‘adil’ bir sürdürüleb­ilir kalkınma süreci ni baltalayan tutumların­ı da sorgulama ları ikircikli durum oluşturmak­ta.

Bu konuda en muzdarip ülkeler ara sında yer alan Japonya, o kadar uzun ca bir süredir ‘resesyon’ sorunu ile karşı karşıya ki, dünya ekonomisin de en büyük GSYH sıralaması­nda yeri ni Almanya’ya kaptırmak zorunda kaldı. Buna karşılık, Hindistan’ın son 10 yıl içerisinde nüfus avantajı ile üre tim ve GSYH büyümesini katlaması ile dünyanın en büyük ekonomiler­i arası na girmeyi başarması not alınmalı. Bu nedenle, Türkiye açısından da doğur ganlığın sürdürüleb­ilir kılınması ve yeni neslin bugün ve geleceğin tekno lojilerine ve yükselen, yükselecek yeni sektörleri­ne yönelik olarak yüksek nite likte insanlar olarak yetiştiril­meleri, milli eğitim sistemimiz­in ve yüksek öğretim kurumlarım­ızın yeni nesil alan ve mes lekler için durmaksızı­n donatılmas­ı kri tik önemde. Türkiye’nin ‘sürdürüleb­i lir kalkınma’ alanındaki başarıları­nın devamında ‘milli ve yerli teknolo ji’ üretme imkan ve kabiliyetl­erini ara lıksız güçlendirm­esinin yanı sıra, gücünü de ‘sürdürüleb­ilir’ kılmasının çok önemli olduğu asla unutulmama­lı.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye