Nasıl bir matriks bu?
Kapıdan çıkarken aklıma geldi... Evdeki kullanılmış pille ri topladım; aşağı indim, sitenin bütün blok kapılarına koyulan “atık pil kutusu”na bıraktım.
Ve içimden güldüm tabii...
Yaklaşık on beş yıldır bütün dünyada böyle bir çevre hassasiyeti oluşturdular.
Geçen zaman içinde daha çok “çevre dostu” piller üretilmesine rağmen pillerin bu yöntemlerle toplanıp toprağa, suya karış ması önlenebiliyor.HHH
Peki ya otomobiller dâhil tümüyle bataryalı bir dünyaya geçme çabası çevre ci sayılabilir mi?
Minicik piller için gösterdiği miz hassasiyet dev bataryalar için gösterilebilecek mi? (Elektrikli hayat demiyorum, dikkat ediniz; çünkü o işin vit rin aldatmacası; bataryalı hayat, diyorum.)
Bilim insanları baskı altında olmalarına rağmen bu işin çok zor olduğunu itiraf edi yorlar...
Güldüğüm bu işte!
Soruyor muyuz hiç?
Nasıl bir matriks içinde yaşıyo ruz, diye...
Karikatür gibi hâlimiz.
Öyle yap, deniliyor; yapıyoruz, böyle yap, deniliyor; yapıyoruz.
Lakin ne yaptığımızı biliyor muyuz? Öyle sanıyoruz.
Bilenler de, ne bildiklerini “sade insan”a söylemiyorlar.
Mercedes
Beklediğim çıkış
Benz’den geldi...
Şirketin CEO’su Ola Kaellenius, elek trikli araç talebinin zayıf kalması nedeniy le şirketin önümüzdeki on yıl boyunca içten yanmalı motorları geliştirmeye devam ede ceğini açıkladı.
Talep malep işin hikâye yanı...
Ana akım iletişim mecralarında dile geti rilmeyen şeyi söyleyeyim: Hem üreticiler hem de tüketiciler bataryalı teknolo jiyle nereye kadar ilerlenebilece ğini bir türlü kestiremiyorlar.
Konuya yakın olanlar hatırlar...
Geçen ay da Toyota Başkanı Akio Toyoda, “Elektrikli araçlar hiçbir zaman piyasanın hâkimi olamayacak” demişti.
Vay canına, sayın SEYİRCİLER!
Otomobil bataryalarında kul lanılan lityumu çıkarmak için çocukluktan itibaren gece gün düz karın tokluğuna çalıştırılan Afrikalıların sevineceği günler gelir mi?
Bilemiyorum...
“Sürdürülebilir ağaç tabanlı piller” diye bir şey gelecek diyorlar...
Ağaçlar kesilmesin diye kâğıt tüketmek bile istemiyorduk hani!
Şunu biliyorum ama...
Büyüme, kalkınma, gelişme kav ramlarımızı kökten sorgulamadıkça ninni lerle uyutuluşumuz sürecek.