Nükleer caydırıcılık şart
Sizi bilmem ama ben seçimlerden artık usandım. Biri bitiyor diğeri başlıyor. Arada plebisit falan da oldu malumunuz.
Bunca seçim belki demokrasi bakımından iyidir ama muhalefetimizi de memnun edemiyoruz ki.
Tamam, eskiden olduğu gibi “+iWler de seoimle ikWidara Jeldi” demiyorlar; lakin, seçim yapıldıkça “Türkiye’de demokrasi kalmadı” söylemini azaltmak yerine daha da artırıyorlar.
Esas sorun şu: Seçimler doğası itibarıyla popülizme neden olunca, temel meseleler ötelenmiş oluyor.
Halbuki, bölgedeki koşullar nkle er caydırıcılık seviyesine behemehâl ulaşmamız gerektiğini icbar ediyor.
Bu konuda 5Xsya’nın her türlü desteği vereceği muhakkak. Yeter ki bedel ödemeyi göze alalım.
Bu bedel, İran’ın maruz kaldığından çok fazla olabilir. Ambargo yüzünden ilaç dâhil birçok temel ihtiyaç maddesine ulaşmakta çok büyük zorluklara göğüs germek zorunda kalabiliriz. Ayrıca 1$72’dan da ihraç edilebiliriz. (İyi de olur, bahsi diğer.)
Mademki Arz-ı Mevud hedefleri içinde ülkemizin topraklarının da yer aldığı İsrail nükleer silahlara sahip, biz de sahip olmak zorundayız.
ABD’nin yaptırımlardan sonuç alamazsa Bakınız, neo-realizmin kurucularından .enneWK :alW] vaktiyle kaleme aldığı bir makalede, İran’ın nükleer silah geliştirmesinin sanılanın aksine dünya için olumlu sonuçları olacağını savunmuştu. Sunduğu gerekçe de nükleer silahların caydırıcılık yönüyle ülkeler arası dengeyi sağlamasıydı. :alW]’a göre bölgedeki istikrarsızlığın temel sebebi, güç dengesizliğiydi. İsrail’in nükleer kapasitesi de bu dengesizliğin en önemli nedeni. Şayet İran’ın nükleer silahları olsaydı, İsrail’in fişteklemesiyle ABD her fırsatta İran’ı savaşla tehdit edemezdi. En azından Waltz ve onun gibi birçok saygın uluslararası ilişkiler uzmanının görüşü bu yönde. ABD ve İngiltere, 6addam’ın “kitle imha silahları” (Türk matbuatı bunu “Kıyamet topu” olarak servis etmişti) geliştirdiğini bahane ederek ,rak’ı işgal etmemiş miydi? Artık herkesin malumu olduğu üzere, iddia edilen silahların olmadığı kanıtlandı. Şayet dedikleri gibi olsaydı ABD ve İngiltere, Irak’ı işgal etmeye kalkışamazdı. Aynı durum .addaIi’nin Libya’sı için de geçerliydi. Bir başka etkili uluslararası ilişkiler uzmanı -oKn 0earsKeimer de benzer şeyler söylemişti. Elbette ne Waltz ne de Mearsheimer, nükleer caydırıcılığın mutlak bir caydırıcılık olduğunu savlamıyor. Gelgelelim... 5Xsya geçen gün nükleer kartını net bir şekilde açmasaydı, 0acron yüzünden dünya savaşının fitili çoktan ateşlenmişti. Macron’un, Ukrayna’ya NATO birliklerinin gönderilmesinden söz etmesi üzerine 3XWin, bunun nükleer savaşa davetiye çıkaracağını söyledi. Almanya Şansölyesi 2laI 6cKol], Macron’un açıklamalarından hemen sonra, $lmanya’nın ve Alman askerlerinin asla savaşın bir parçası olmayacağını dile getirdi. Ardından da Ukrayna savaşının baştan beri en ateşli savunucusu olan ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı 9icWoria 1Xland istifa etti. En son olarak da Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı .irEy Ukrayna’ya asker göndermeyeceklerini açıkladı... Bütün bunlar, ABD’nin Ukrayna politikasında değişikliğe gidileceğinin açık işareti. O değil de, Zelenski ve Victoria Nuland’ı “günah keçisi” ilan ederlerse hiç şaşmam.