Seçim sonrası Erdoğan’ın gündemi refah
Pandemi sürecindeki aşırı izolasyon tedbirleri, dünya ekonomisini altüst etti. Bu sıkışmanın doğal sonu cu olarak küresel aktörlerin taraf olduğu savaşlar, çatışmalar başladı.
Ý Ekonomisi kırıl gan olan Türkiye de bu süreçten payını fazlasıyla aldı.
31 Mart’ın ardın dan Türkiye’nin önünde seçimsiz 4 yıl var. Bu sakin sürecin, belirsizliğin ortadan kalkmasının ENRQRMIQIQ QRR MALLEşTIRILMESI çabalarına katkı sağla yacağı kesin.
Muhalefet felaket senaryolarını hâlâ güçlü şekilde dillendirse de piyasalara olan güven artıyor. Kredi kuruluşların dan küresel sermayeye yeşil ışık yakan hamleler geliyor.
Karamsar olmak da bir tercih. Ama hepimizi etkileyen bu sorunun çözümüne hiçbir katkısı yok. Dahası “Varınızı yoğu nuzu satıp dolar alın” diye peşin satan spekülatörlerin ekmeğine yağ sürü yor. Panik havası, yarısı istatistik yarı sı psikoloji olan ekonominin tüm denge lerini manipüle ediyor. Alınan her dolar maaşımızdan tırtıklıyor, alım gücümüzü düşürüyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da dün Karabük’te yaptığı konuşmada önümüz deki sürecin en önemli önceliğinin ekonomi olacağı nın işaretlerini verdi.
Depremin eko nomiye getirdi ği ilave yükün 104 milyar dolar oldu ğunu, sadece bu yıl deprem bölgesine
1 trilyon liradan fazla kaynak akta rıldığını anlatan Erdoğan şunları söyledi:
“Önümüzdeki en büyük prob lem olan enflasyon Allah’ın izniyle yılın ikinci yarısından itibaren düş meye başladığında bunların hepsi için daha geniş bir hareket alanına sahip olacağız. İşte o zaman ülkenin imkânlarını milletimizin tüm kesim lerine yansıtarak son dönemde yaşa nan refah kayıplarını fazlasıyla tela fi edeceğiz.”
Hayat pahalılığı, refah politik bir tartışma değil. Kendimize ve ülkemize güvenmek zorundayız. Kötüyü bekledikçe kötüye gitmek kaçınılmazdır.