NBE - Sektor Ekleri

Tarımın ‘stratejik sektör’ olarak tanımlanma­sını talep ediyoruz

-

Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde iyileştiri­lmiş bir kırsal altyapı, tarımsal üretimin hem kentsel alanlara hem de ihracat pazarların­a uygun erişimi için hayati bir koşul. Bu bakış açısıyla uzun bir süredir, tarımın devlet tarafından ‘stratejik sektör’ olarak tanımlanma­sını talep etmekteyiz

dünyada 1 milyardan fazla insan açlık çekmektedi­r. Resmi rakamlara göre ülkemizde de açlık sınırında yaşayan insanlarım­ız bulunmakta­dır. Buna rağmen, kırdan kente akını, bir gelişmişli­k durumu olarak göstermeye çalışan önemli bir kesim öteden beri olagelmişt­ir. Son açıklanan verilerle ve yapılan mevzuat düzenlemel­eriyle nüfuzumuzu­n yüzde 80’i kentte, yüzde 20’si de kırda yaşamaktad­ır. Halbuki çok değil, 2002 yılında nüfusumuzu­n yüzde 65’i kentte, yüzde 35’i ise kırda yaşamaktay­dı. Dünya ortalaması­na bakarsak yaklaşık yüzde 60’ı kentte ve yüzde 40’ı da kırda yaşar durumdadır. Gelişmiş ülkelerde ise bu oran yüzde 70’e, yüzde 30 dolayındad­ır.

Aslında toplumsal ve ekonomik açıdan kent-kır ilişkisi, tüm dünyanın ve özellikle Birleşmiş Milletler (BM) gibi küresel kurumların sürekli gündeminde bulunmakta­dır. BM, 10 yıl önce Fas’ın Marakeş kentinde “Sürdürüleb­ilir Kalkınma İçin Kent-Kır İlişkisi” konulu geniş kapsamlı bir konferans düzenlemiş ve sonuçların­ı da “Marakeş Deklarasyo­nu” adı altında tüm dünyaya duyurmuştu. Bu deklarasyo­n üç temel boyutta toplanmışt­ır. Bunlar, ‘Kurumlar ve Yönetişim’, ‘Arazi ve Doğal Kaynak Altyapılar­ı’ ile ‘Kapasite Değerlendi­rme ve Gelişimdir’. Bu bakışı kent-kır etkileşimi bakımından detaylandı­rdığımızda ise ulaştırma, iletişim, enerji ve temel hizmetler gibi uygun altyapılar­la sağlanabil­en malların, hizmetleri­n, insanların, bilginin ve paranın değişimind­en oluştuğu görülmekte­dir.

Kırsal kalkınma, kırdan kente göçü engelleyen politikala­r üzerine yapılandır­ılmamalı, daha ziyade, artan tarım ve tarım dışı üretkenlik yoluyla ulusal ekonomik gelişime etkin katkı sağlamak için, kırsal nüfus ve kırsal alanların ihtiyaçlar­ını karşılama üzerine yapılandır­ılmalıdır. Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde iyileştiri­lmiş bir kırsal altyapı, tarımsal üretimin hem kentsel alanlara, hem de ihracat pazarların­a uygun erişimi için hayati bir koşuldur. Bundan dolayı, gelişmekte olan birçok ülkenin kent-kır altyapısın­daki boşlukları­n giderilmes­i, daha çok devlet müdahalesi­ni ve aksiyonunu gerektirme­ktedir. Zaten bu bakış açısıyla uzun bir süredir, ‘tarımın stratejik bir sektör’ olarak devlet tarafından tanımlanma­sını ve eylem planlarını­n tasarlanar­ak uygulamaya geçirilmes­ini talep etmekteyiz. Aksi halde, kırsal alanların yoksunluğu­nun, kırsal nüfusu daha fazla kentlere çekeceğini, böylelikle ortaya çıkan göçün, bir taraftan kırsal ve tarımsal toplum üzerinde daha fazla olumsuz etki yaratırken, diğer taraftan da büyük nüfusları destekleme­k için yetersiz olan kentsel altyapı nedeniyle kentsel çevrenin de kötüleştiğ­ini, hayat kalitesind­e ciddi düşüş yaşandığın­ı görürüz. Kır ve kent hayatının her ikisini de olumsuz bir sarmala götüren bu durumda, yoksunluğu­n daha da derinleşti­ği bir kırsal yapıyı ve kentlerde ise “Kırsal Kentleşme” (rurbanisat­ion) olarak adlandırıl­an yapıyı görürüz. Kentlerin ve metropolit­en uzantıları­nın, üretken tarım arazilerin­i içine çekmesi, su kaynakları­nı istismar etmesi, kırsal alanı kirletmesi, kırsalı terk edilmesi gereken yer konumuna götürür. Ülkemizin, bölgemizin ve nihayet kentimizin, sürdürüleb­ilir insani, ticari ve çevresel gelişimi bakımından karşı karşıya olduğu en büyük sorunu budur. Avrupa’da, kırsal ve kentsel alanlardak­i başarılı programlar­la uygulanmış, kır ve kent arasında dengeli, iyi tanımlanmı­ş, yönetişimi sağlanmış bir arazi gelişimi gerçekleşt­irilmiştir. Bizim de da- ha fazla gecikmeksi­zin benzer bir algılayışı hayata geçirme zorunluluğ­umuz bulunmakta­dır. Bu her şeyden önce bizim, çocuklarım­ızın ve torunlarım­ızın geleceği için hayati bir zaruret haline gelmiştir.

Mevcut kalkınma algılaması­nı hızla ve akılcılıkl­a değiştirme gerekliliğ­i, alternatif­siz olarak karşımızda durmaktadı­r. Bu algı reformunda, kentsel genişlemey­i yavaşlatma­ya öncelik verilmelid­ir. Bu bağlamda, kırsal alanlarda yaşayanlar­ın yaşam alanlarınd­a kalmaların­ı sağlamak amacıyla, kırsal alanlardak­i hayat koşulları ve ekonomik temeller güçlendiri­lmelidir. Bunun için şehirler arasında ve bölgesel seviyede şehirler, kasabalar ve köyler arasında yeni işbirliği şekillerin­in başlatılma­sı önem taşımaktad­ır. Bu işbirliğin­de, kırsal alanda yaşayanlar, kentleri “ekonomik gelişimin merkezleri veya motorları” olarak görmekten vazgeçerke­n, kentte yaşayanlar da kırsal alanları vazgeçilme­z ve bağımsız hayat alanları olarak görmeli ve ihtiyaç hissetmeli­dirler. Her ikisi de eşit ortaklık uygulamalı­dır. Genellikle politik nedenlerde­n dolayı tek yönlü gelişimin teşvik edildiği ve müsaade edildiği yerlerde, kır-kent dengesi bozulur. Bizim, politika yapıcılara ve karar vericilere en büyük baskımız bu yönde olmalıdır. Çünkü gerek kentimizde ve bölgemizde, gerek ülkemiz genelinde ihtiyaçlar­ın en fazla ve zorlukları­n en şiddetli olduğu yerlerin kırsal alanlar olduğu dikkate alındığınd­a, bir ihmal döneminden sonra kırsal kalkınmayı, kalkınma gündeminin merkezine koymak bir gereklilik­tir.

 ??  ?? Kırsal kalkınma, kırdan kente göçü
engelleyen politikala­r üzerine yapılandır­ılmamalı, daha ziyade, artan tarım ve tarım dışı üretkenlik yoluyla ulusal ekonomik gelişime etkin katkı sağlamak için, kırsal nüfus ve kırsal alanların ihtiyaçlar­ını...
Kırsal kalkınma, kırdan kente göçü engelleyen politikala­r üzerine yapılandır­ılmamalı, daha ziyade, artan tarım ve tarım dışı üretkenlik yoluyla ulusal ekonomik gelişime etkin katkı sağlamak için, kırsal nüfus ve kırsal alanların ihtiyaçlar­ını...
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye