İŞ DÜNYASINDAKİ GERÇEK X FAKTÖRÜ
Profesyonel dünyada fikir bulmak işin kolay kısmı. Asıl zor olan, bu fikirleri gerçekleştirmek. İş dünyasındaki liderlerin kendi hedeflerine ulaşmalarını sağlayacak sabit bir yol haritası ne yazık ki yok. Dahası, iyi bir plan yapmak, bu planın işe yarayacağının da garantisini vermiyor. HBR’ıN yaptığı bir ankete katılan şirketlerin yüzde 90’ı detaylı bir iş planına sahip olsa da bunların yalnızca yüzde 12,5’i kârlı bir büyüme elde edebilmiş. Sınırsız kaynağa ve çok yetenekli çalışanlara sahip en iyi liderlerin bile kötü uygulamadan kaçamadığı aşikâr.
Kim Perell, hayalciler ile icracılar ya da başarı ile başarısızlık arasındaki farkın uygulamadan kaynaklandığını biliyor. 23 yaşında işini kaybeden Perell’e hiç vakit kaybettirmeden ilk şirketini hem de mutfak masasında kurduran ve onu 30 yaşındayken multimilyoner yapan da bu farkındalık oldu. Şimdi 25 ofisi ve binden fazla çalışanı olan küresel pazarlama teknolojisi şirketi Amobee’nin yönetim kurulu başkanlığını yapıyor. Perell’e göre yorulmadan, tutkuyla çalışan ve harika fikirlere sahip birçok zeki insan olsa da en başarılıları, uygulamayı sağlayabilenler arasından çıkıyor. Yani tüm işleri yoluna koyup netice elde edenler başarılı oluyor. Bu insanlar
uyum sağlamayı ve değişmeyi öğrenme yetisine sahip ve karşılarına çıkan engellere rağmen ilerleme sağlayabiliyor. Uygulamanın önemine duyduğu bu sarsılmaz inançla
The Execution Factor (Uygulama Faktörü) adlı kitabı yazan Perell, Adage tarafından Pazarlama Teknolojisinin İz Bırakan İsimleri’nden biri ve Ernst & Young Yılın Girişimcisi seçildi. Kendisi aynı zamanda 70’ten fazla startup için melek yatırımcılık yaptı; bunlardan 14’ü Fortune 500 şirketleri tarafından satın alındı. Perell bir lideri usta bir uygulayıcı yapacak beş özellik olduğuna inanıyor.
Perell öncelikle, iş dünyasındaki liderlerin bir vizyona, izledikleri yolda kendilerine rehberlik edecek bir Kutup Yıldızı’na sahip olmaları gerektiğini söylüyor.
Bir vizyon ışığında hareket edenler başarının neye benzediğini bilir. Varacakları hedef belli olsa da ona uzanan yol asla düz bir çizgiyi takip etmez. Vizyonunuz, sizi hedefinize götürecek pusuladır. Perell ayrıca, bir vizyona sahip olmanın vizyoner olmak ile aynı anlama gelmediğinin de altını çiziyor. Erişmek istediğiniz hedefe dair net bir imgenin zihninizde var olmasından söz ediyor. Ulaşmanız gereken hedef noktalarını ve bu noktalara varmak için atmanız gereken adımları bu sayede belirleyebilirsiniz. Vizyonunuzun sizin için bir anlam taşıması da son derece önemli. Hiçbir girişimcinin başarıyı tek başına yakalamadığını belirten Perell başkalarını sizinle birlikte yol almaya ikna etmek için gereken en iyi aracın tam da bu bağlamda duyduğunuz derin inanç olduğunu söylüyor. Bu net vizyon sizi daha büyük bir başarıya ve tatmin hissine yöneltecek.
Liderlerin tutkulu olması gerektiğine inanıyor.
Liderler tutkunun öneminden bahseder genelde. Tutku kelimesinin İngilizcesi “passion” Latincedeki “pati” kökünden geliyor; yani acı çekmek veya dayanmak. Diğer bir ifadeyle, mesele yalnızca sevdiğiniz şeyler değil; uğruna seve seve acı çekmeye veya fedakârlıkta bulunmaya gönüllü olacağınız şeylerdir. Bir planı uygularken tutkuluysanız, vizyonunuz ve hedeflerinizle aranızdaki duygusal bağı koruyabilirsiniz. Sağgörünün yanında bu duygusal yoğunluğun da gerekli olduğuna inanan Perell, bunun lidere ve çevresindekilere en zor zamanlarda bile destek olacak bir anlam sağladığını düşünüyor.
Liderlerin aksiyon almaya istekli olmasının önemini vurguluyor.
Deneyimlerinden yola çıkan Perell ilk adımın genelde en zor aşama olduğunu biliyor. En iyi liderler hemen işe koyulup devam eder. Tereddütlere ve “analiz felcine” takılıp kalmazlar, çünkü her adımda hedeflerine biraz daha yaklaşacaklarını bilirler. Perell, özellikle uzun vadeli planlamalarda risk almamanın ve tüm verileri beklemenin kolay yol olduğuna dair bir uyarıda da bulunuyor. Aksiyon alarak liderlik etmek ile stratejinin ve planlamanın önemini göz ardı etmenin aynı şey olmadığını da belirtiyor. Neticede, vizyonsuz aksiyonlar yalnızca meşguliyet anlamına gelirken aksiyon alma istekliliği bize tüm analizlerin ve çıkarımların birer tahmin olmaktan öteye geçmediğini de hatırlatıyor. En iyi liderler bile işe başladıklarında ne olacağını bilmez, fakat bilinmezliğin getirdiği korkuya yenilip vizyonlarından da vazgeçmezler.
En iyi liderlerin en zorlayıcı özelliklerinden birinin metanet olduğuna inanıyor.
Başarıya ulaşmak için belirsizliği kabul edip kaçınılmaz engellerin üstesinden gelmeleri gerekir. Perell, liderlerin tehlikeleri gördüğünü ve korkuyu hissettiğini de söyler. Asıl fark yaratan, liderlerin bu hissi bir kenara bırakabilme ve vizyonlarına her şeye rağmen odaklanabilme becerisini göstermeleridir. “Değişimden beslenme” özgüvenine sahiptirler ve kriz anlarında sakin kalabilirler. Perell’in de “dot-com” balonunun patlamasının ardından bir teknoloji şirketindeki işini kaybedince sendelediği günler olmuş. Umutsuzluğa düşmek yerine bunu bir fırsata çevirmiş. Perell, en iyi girişimcilerin kendilerini yenilgilerinin bir adım daha ileri götürmesine izin verdiğine inanıyor. Projeleri istedikleri gibi sonuçlanmasa da öğrenmeye açık kalıyor ve yeniden denemeye hazır oluyorlar.
Son olarak, Perell bir liderin ilişkilerinin önemini vurguluyor.
Çoğu insan gibi Perell de “network”ün gücüne inanıyor. Ancak o, dikkatin kişisel “network”e de verilmesi gerektiğini öğrenmiş. Sağlıklı, ilham veren ve destekleyici ilişkiler kurmak hem iş dünyasında hem de yaşamın kendisinde başarılı uygulamaların olmazsa olmazı. Nihayetinde hem özel hem iş hayatınız insanlar etrafında şekilleniyor. Perell, insanların tabiatları gereği başkalarıyla bağ kurmaya ve birlikte çalışmaya, onlara güvenmeye programlı olduğunu belirtiyor. İnsanların en iyi performansı iş birliği yapabilme kapasitesine sahip olduklarında gösterdiklerini gözlemlemiş. Ayrıca, insanlarla iyi ilişkilerin bir lüks değil ihtiyaç olduğunu da görmüş. Bu nedenle, diğer değerli varlıklar gibi ilişkiler de zaman, özen ve dikkat gerektiriyor. Perell, ilişkilerine önem veren insanların iyi birer çalışma arkadaşı olduğunu söylüyor. İlişkilerin gücünün farkında olanlar “kazan-kazan” düşünce yapısına sahip oluyor ve karşılıklı fayda, başarı alanlarına odaklanıyor. Gerek iş gerek özel hayatınızda size inanan ve sizin inanabileceğiniz insanlar bulmaya gayret edin. Her iki alanda da nitelikli bağlar kurmak başarı ihtimalinizi mutlaka arttıracaktır.