Osmanlı'da Kahvaltı Kültürü
Breakfast Culture in the Ottoman Period
Günde sadece iki öğün yemeğin yenildiği Osmanlı döneminde kahvaltı önemli yer tutardı. Breakfast had great significance in the Ottoman period, a time when people had two meals a day.
Osmanlı mutfak kültüründe büyük öneme sahip olan kahvaltı, kahveden önceki yemek anlamına gelen “kahve altı” olarak ifade edilirdi.
Bearing great importance in the Ottoman culinary culture, kahvaltı (breakfast in Turkish) derived from the words kahve altı, meaning "the meal before coffee." Yiyecekler ile sağlık arasında bir bağ olduğunu öne süren geleneksel tıbbı esas alan Osmanlılar, günde iki öğün yemek yer, kullandıkları malzemelerin mevsime uygun olmasına da özellikle dikkat ederlerdi.
İlk öğün sabah ile öğle arasında, ikinci öğün ikindi ile akşam arasında yenilirdi. Sabah öğününün adı bugün dilimizde “kahvaltı” olarak yaşamaya devam ediyor. Kahvenin Osmanlı mutfak kültüründe öylesine önemli bir yeri vardı ki sabah öğününün adı “kahveden önceki yemek” anlamına gelen “kahve altı” idi. “Kahve altı” zamanla “kahvaltı”ya dönüştü.
Sultan II. Bayezid zamanında sarayda sabah namazından sonra bal, kaymak ve peynir yenildiği kayıtlara geçmiştir. Osmanlı’da zenginler ile halkın kahvaltısı içerik bakımından birbirinden farklıydı. Halk özellikle kahvaltıda içine ekmek doğradığı çorbaya özel önem verirdi. Believing in traditional medicine which claims that there is a correlation between dietary habits and health, the Ottomans would eat two meals a day and paid great attention to using seasonal ingredients in them.
The first meal was between morning and noon, and the second was between mid-afternoon and evening. The name of the morning meal, kahvaltı is still used in modern Turkish. Originally two words kahve altı, meaning “the meal before coffee,” signifying the important role of coffee in Ottoman cuisine, the phrase merged into one word over time.
It was recorded that, during the reign of Bayezid II, the residents of the palace would eat honey, clotted cream, and cheese after the fajr prayer. In the Ottoman period, breakfast varied in content between the wealthy and the general public. For the latter, it was customary to eat soup with
Ayrıca yoğurt, kavun ve hıyar da yerlerdi. Zengin kahvaltısında ise bal, kaymak, reçel, peynir, zeytin, çörek, börek, kavun vb. bulunurdu. Eskiden kış sabahları İstanbul’da kahvaltıda sulu ve sıcak “palude” içilirdi. Seyyar esnaf tarafından kahvehanelerde ve sokaklarda bu içecek üzerine zencefil, tarçın ve gül suyu serpilerek fincanda satılırdı. Türklerin kahvaltılarda çok eski zamanlardan beri ciğer ve ızgara yedikleri de bilinir. Bu geleneğin günümüz Türk kahvaltı sofralarında sucuk ve kavurma ile devam ettiğini söyleyebiliriz. pieces of bread inside for breakfast. They would also eat yogurt, melons, and cucumbers. The breakfast of the wealthy would include honey, clotted cream, jam, cheese, olives, pastries, börek, melons, etc. On cold winter mornings, people would drink hot palude in Istanbul. Available by street vendors or at coffeehouses, this beverage was served in cups topped with ginger, cinnamon, and rose water. It’s also known that since early times Turks would eat liver and grilled meat for breakfast –a tradition which can be observed as sucuk (sausage) and kavurma (fried meat) in modern Turkish breakfasts.