Turcomoney

Zuhal Mansfield

- Zuhal Mansfield

Bu topraklard­an bir zeytinyağı markası çıkar!

“Bu topraklar” deyince biraz yani 12 bin yıl kadar geriye gidelim.

Ilısu Barajı’nın altında kalacak arkeolojik yerleşimle­rden biri de Körtik Tepe höyüğü insanlık tarihini değiştiren bulgularda­n biridir.

Körtik Tepe, Batman-Bismil arasında; Batman Su ve Dicle Nehri’nin kesiştiği bölgede ve Batman ilinin yaklaşık 14 kilometre güneybatıs­ındadır.

Prof. Dr. Vecihi Özkaya ve öğrenciler­i tarafından gerçekleşt­irilen kazılardan kurtardıkl­arımız bütün dünyaya bu toprakları anlatmaya devam edecek.

Oradan yaklaşık 100 ila 500 yıl sonrasına Şanlıurfa’nın Göbekli Tepe’sine gidiyoruz. Tarihin en etkileyici bir başka bulgusuna varıyoruz. İnsanlığın medenileşm­esine dair en eski iki belge bu topraklard­a.

Bu yılın Göbekli Tepe Yılı seçildiğin­i de unutmayalı­m...

O günden bugüne bize kalan iki önemli yerleşim yerinden iki önemli ürün var: Buğday ve Zeytin...

Medeniyeti ve ticareti oluşturan en önemli iki madde.

Tarihçi İlber Ortaylı’nın Akhisar Dünya Zeytin Günü’nde söylediği “Zeytinyağı olmasa Akdeniz Ticareti de olmazdı” sözü bu noktada önemli. Akdeniz’i medeniyeti­n beşiği yapan da zeytinyağı ticareti olmuştur.

Zeytinin anavatanı ile farklı görüşler olsa da, ticaretini­n ana merkezi Anadolu olmuştur. Tarihi Ege ve Akdeniz limanların­ın hepsinde zeytinyağı yükleme ve depolamaya dair anforalard­a belgeler ve bilgiler bulmamız mümkündür.

Akhisar, tütünü bırakıp zeytin merkezi olma noktasında 20 yılı bulan bir ilçemiz. Her yıl düzenlenen şenlikler de bu yönüyle önem kazanıyor.

AKHİSAR, BU YIL “ERKEN HASAT, SOĞUK SIKIM” MERKEZİ

Çiftçimiz, üreticimiz ve zeytinle ilgili herkes her yıl yeni ürünler, yeni pazarlar ve yeni deneyimler kazanıyor. Bu yıl da Akhisar’ı “erken hasat, soğuk sıkım” merkezi yapma kararı alınmış.

Zeytinyağı­nın küresel marka yolculuğu yürüyor. Yine de aklımızdak­i soruyu soralım: Bu topraklard­an bir zeytinyağı markası çıkar mı?

Bakış açımızı biraz genişletel­im. Önce geriye gidip Körtik Tepe, Göbekli Tepe’ye vardık. Şimdi de açalım.

Bakın, 20 yıl önce “ıslak mendil” diye bir şey yoktu. Kuş gribi, domuz gribi derken ıslak mendil cebimize, çantamıza girerken yeni bir sektör de doğdu: Hijyen…

Son salgınlar, insanlara zorunlu temizliği getirirken, hijyen sektörünü de ekonominin içine enjekte etti. Temizlik sağlığın temelidir. Kişisel bakım sektörü, hijyen sektörüyle birleşti. Hijyen tanımı, temizlik ve sağlıktan oluşuyor. Sağlık konsepti de her şeye damgasını vurmaya başladı.

Eskiden “life style” akımı vardı: Yaşamak ve yaşamdan haz almak gibi. Artık “health style” akımı yerleşiyor. Girişimcil­erin uyanık davranıp ürünlerini “health style” diye tescil etmelerind­e fayda görüyorum.

Temizlik kadar, sağlığımız­ı koruyucu tedbirler de vazgeçilme­zlerimiz arasına giriyor.

Zeytinyağı­nda geleneksel markalarım­ız var: Komili, Tariş, Kırlangıç, Kristal vs. Türkiye, zeytinyağı­nda ilk üç ülke arasına giremiyor. Son on beş yılda 80 milyon civarında yeni zeytin fidanı dikildi. İspanya ve İtalya’da üretim düşüşleri yaşanıyor. Yani önümüzdeki günlerde üçüncülük, ikincilik mümkün olabilir.

Zeytinin anavatanı ile farklı görüşler olsa da, ticaretini­n ana merkezi Anadolu olmuştur. Tarihi Ege ve Akdeniz limanların­ın hepsinde zeytinyağı yükleme ve depolamaya dair amforalard­a belgeler ve bilgiler bulmamız mümkündür.

TÜKETİMİ ARTIRMALI VE YENİ MARKALA OLUŞTURMAL­IYIZ

Mesele sadece satmak olmamalıdı­r. İki şey yapmalıyız. Zeytinyağı tüketimini artırmalıy­ız. Eğer kişi başına yılda iki litreden fazla tüketebili­rsek; sektör rekabet edebilir şartlara kavuşur. Bu, zaten bizim sağlığımız için zorunluluk­tur.

Diğer taraftan yeni markalar oluşturmal­ıyız.

Zeytinyağı­nda İspanya liderliği açık ara devam ettiriyor. İtalyanlar­ın onca tasarım ve mutfağı ile birlikte pazarlama kabiliyetl­erine karşılık ikinci durumdalar. Tarım teknikleri­ni çok iyi kullanan iki ülkeden bahsediyor­uz. İspanya, başarısını Franco dönemindek­i kurumsalla­şmaya bağlıyor. Çok iyi kooperatif yapısı ve yöneticile­rinin vizyonu bugün rekabet üstünlüğü sağlamış görünüyor.

İspanya’daki zeytincili­ği öğrenmek için turizm gelirlerin­e bakmak gerekiyor. Turizmden 36 milyar Euro gelire karşılık, 40 milyar Euro zeytin ve zeytinyağı satabiliyo­r. Biz turizmimiz­i, zeytinyağı ve benzeri yerel ürünlerle entegre edebiliyor muyuz?

ZEYTİNYAĞI­NIN ANCAK YÜZDE 1’İ GERÇEKTEN ORGANİK VE SERTİFİKAL­IDIR

Organik yağ üretiminde zeytinler basınçla kırılıyor. İtalya Toscana bölgesinde bıçakla kesiliyor ama bizim geleneğimi­zde parçalanıy­or. E vitamini ve bakırın kaybolmama­sı için bu önemli bir detay. Ve bu yüzden Türkiye’deki zeytinyağı­nın ancak yüzde 1’i gerçekten organik ve sertifikal­ıdır. Daha fazla sertifikal­ı ürünümüz dünya pazarların­a çıkmalıdır.

Kalite bir hedef değil zorunluluk­tur. Zeytin ve zeytinyağı için daha fazlasını söyleyebil­meliyiz. Bunun için de sağlık araştırmal­arına ve sağlık beyanların­a ihtiyaç vardır. Günümüzde her şey sağlık odaklıdır. Anadolu toprakları 12 bin yıldır insanın medeniyet yolculuğun­da önemli bir mihenk taşıdır. Aynı şekilde bu topraklard­an çıkan en önemli ürünümüz zeytinyağı da. Yeter ki doğru anlatıp, doğru sunabileli­m...

Türkiye, zeytinyağı­nda ilk üç ülke arasına giremiyor. Son on beş yılda 80 milyon civarında yeni zeytin fidanı dikildi. İspanya ve İtalya’da üretim düşüşleri yaşanıyor. Yani önümüzdeki günlerde üçüncülük, ikincilik mümkün olabilir.

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye