Doç. Dr. Ertuğrul Kızılkaya
Konu kulüplerin neden kurtarıldığı değil, kulüplerin bugüne nasıl geldiği olmalıdır. Kulüpler, banka kredisinden, halka arza kadar finansal sistemin sağlayabileceği imkanların tamamını kullandılar.
Profesyonel futbolu kurtarmak
Ocak ayında tartışılan ekonomi konularından biri de profesyonel futbolun önde gelen kulüplerinin kurtarılması idi. Her ne kadar söz konusu tartışmaya katılanlar bunun bir kurtarma olmadığını öne sürseler de sağlanacak imkan ile kulüplerin mali yapılarının sağlıklı hale getirilmesine vurgu yapılması dikkat çekicidir.
Daha önce bu konuda birkaç yazı kaleme aldığımdan, bu yazılarda ortaya konulan bazı tespitleri tekrarlamakta fayda görüyorum. Öncelikle vurgulamak gerekir ki halka açık anonim şirket statüsünde olan dört büyük futbol kulübünün mali durumu, iyi denebilecek bir konumdan oldukça uzaktır.
Halka açık anonim şirket statüsündeki dört büyük futbol kulübünün mali durumu iyi denebilecek bir konumda değil. Sürekli zarar eden kulüpler, yurtdışına kaynak aktaran bir iş modeliyle çalışıyorlar.
KULÜPLER, BUGÜNE NASIL GELDİ?
Kamuoyuna yansıyan bilgilere göre, bu kulüpler mali açıdan yükümlülüklerini yerine getirmekte bazı sıkıntılar yaşıyor. Nitekim, Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Başkanı Yıldırım Demirören, “Bu tamamen borçların yeniden yapılanmasıdır. Şu an kulüplerimizin sürdürülebilir kredibilitesi kalmadı. Kalmadığı için bu yapılandırma şart.” (Kaynak: Dünya Gazetesi, 07.01.2019) ifadeleriyle sorunu ortaya koymuştu.
Sorunun nasıl çözüleceğini başka bir açıdan ele almak kanımca daha faydalı olacak. Daha farklı bir ifadeyle, konu kulüplerin neden kurtarıldığı veya bu bağlamda Ziraat Bankası’nın neden öncü olduğundan ziyade kulüplerin bugüne nasıl geldiği olmalıdır. Aşağıdaki maddeler bu sürecin temelinde yatan iktisadi yanlışlara işaret ediyor:
Bütçe ve nakit açığı: Profesyonel kulüpler sürekli olarak nakit açığı ve bütçe açığı veriyorlar. Daha basit bir dille ifade etmek gerekirse, sürekli olarak zarar ediyorlar. Sportif başarı elde etmek uğruna mali açıdan fedakarlık etmek biçiminde ifade edilen bir argüman ile iktisadi rasyonaliteye tamamen aykırı bir stratejiyi sürekli olarak uyguluyorlar. Dış ticaret veya döviz açığı: Söz konusu kulüpler istisnai durumlar haricinde sürekli olarak yurtdışına kaynak aktaran bir iş modeliyle çalışıyorlar. Her kulüp çok sayıda yabancı futbolcu transfer etmekte, ancak neredeyse hiçbir zaman yurtdışından bonservis geliri elde edemiyor.
KULÜPLER, KREDİ BORÇLARINI ÖDEMEKTE ZORLANACAKLAR
Yüksek borçluluk: Sürekli olarak zarar
eden, döviz açıkları veren bir mali yapının sürdürülmesi amacıyla özellikle bankalardan yüksek miktarda kredi kullanıldı, halka arz imkanları tüketildi ve hatta tahviller dahi ihraç edildi. Gelinen noktada finansal sistemin sağlayabileceği olağan imkanların tamamı kullanıldı. Kulüpler karlı çalıştıkları bir döneme geçseler dahi uzun yıllar boyunca kredi borçlarını yönetmekte zorlanacaklar.
Risk yönetimi: Kulüpler risk yönetimi konusunda ciddi bir eksiklik yaşıyorlar. Örnek vermek gerekirse, en önemli gelir kalemleri olan yayın gelirleri sabit bir döviz kuru ile elde edilmekte iken, yeni futbolcu transferleri ile bonservis, imza parası ve ücret ödemeleri biçimindeki yükümlülükler son zamanlarda artan döviz fiyatları üzerinden devam ediyor. Özellikle de yöneticilerin ortaya çıkan bu yükümlülüklerde mali sorumluluklarının olmaması ahlaki risk yaratmayı sürdürüyor.
Tüm bu değişkenler bağlamında vurgulanmalıdır ki, eğer yukarıdaki dört temel sorunu çözecek adımlar atılmazsa kulüplere sağlanan yeniden yapılandırma imkanı ancak birkaç yıllık bir geçici rahatlama yaratacak.