Siyasette demokrat bir çıkışa ihtiyaç var
YAZAR LEVENT GÜLTEKİN: ÇARESİZLİĞE TESLİM OLAMAYIZ. İÇ BARIŞ BÜTÜNÜYLE BOZULMADAN TOPLUMU BU KORKU ÇEMBERİNİN İÇİNDEN ÇIKARACAK BİR KANAL AÇMAMIZ GEREKİYOR.
LİNÇ KÜLTÜRÜ ÜLKEYİ ESİR ALDI
“bu şartlarda Türkiye’de linç kültürü hakim şu an. Bu kültürde anlamaya çalışmak, hukuk, adalet, yargı yok. Tek bir şey var, o da galip gelme, üstün olma, ezme, yok etme. Bu sadece bir kişiyle veya iktidarla ilgili değil, maalesef bütün kesimler bu şekilde.”
TEK ADAM REJİMİ ÜLKEYİ PARÇALAR
“Cumhurbaşkanı OHAL’ i kalıcı olarak alıyor üzerine. Bu en çok AKP seçmenine, sonra Erdoğan’a ve AKP’YE yapılmış en büyük kötülük. Çünkü bu yetkilerle ülke yönetilmez, parçalanır. Tek adam rejimi kurulursa huzur ve toplumsal barış bozulur.”
DEMOKRAT BİR ORGANİZASYON ŞART
“sİyasette gerçekten demokrat, özgürlükçü, insan haklarına dayanan ve topluma güven verecek yeni bir organizasyona ihtiyaç var. Milletvekilleri, siyasetçiler, aydınlar, kanaat önderleri elini taşın altına koysun.”
Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu ve yeni anayasa görüşmelerini değerlendiren gazeteci-yazar Levent Gültekin bu kaostan acilen çıkılması gerektiğini belirtti ve “Siyasette gerçekten demokrat, gerçekten özgürlükçü, gerçekten eşitlikçi insan haklarına dayanan ve topluma güven verebilecek yeni bir organizasyona ihtiyaç var” dedi.
ngerilim dayatma ve tehdit ortamında yapılan bir anayasa değişikliğinin ülkeye barış, istikrar ve huzur getirmesi sizce mümkün mü? A
nayasalar, toplumların bir arada yaşamasını sağlayan ortak sözleşmelerdir. Farklı düşünen, farklı fikirleri olan, farklı yaşam tarzları olan, farklı inançları olan, farklı yaklaşımları olan insanların bir arada yaşayacağı bir belge. Bunun oluşması için önce ortak bir duygunun, ortak bir fikrin oluşması gerekiyor. Karşılıklı görüş alışverişi gerekiyor. Karşılıklı konuşmadan, birbirimizi anlamadan, birbirimizin hassasiyetlerine, birbirimizin doğrularına, birbirimizin değerlerine, birbirimizin görüşlerine kıymet vermeden ortaya çıkacak bir anayasayla toplumsal barış sağlamak teknik olarak da mümkün değil. Anayasa, ancak herkesin katılımıyla yapılacak bir şey. Çünkü, ortak sözleşmedir.
Çünkü uzlaşı olmadan yapılan anayasa toplumun değil yazanın, yani gücü elinde tutanın korunup kollandığı bir metne dönüşür. Bugün yapılan da zaten o, yani toplumun değil bir kişinin veyahut bir kesimin huzuru, yaşamı güvencesi garanti altına alınmaya çalışılıyor. Toplumun bütününün huzuru, katılımı ve bunu sağlayan evrensel değerler amaç edinilmiş olsaydı, kutuplaşma da olmazdı.
TEK ADAM REJİMİ KURULUYOR
Tek başımıza 80 milyonun yönetim sorumluluğunu alamayız. Bu tek adam Bahçeli olsun, Kılıçdaroğlu olsun, Levent Gültekin, Ahmet olsun fark etmez. Bir ülkeyi bırakın bir ailede bile babanın dediği olmuyor her zaman. Orada bireyler var, çocuklar var onların görüşlerinin alınması lazım. Siz çocuğunuzla ilgili bir kanaatte bulunursunuz o da ‘baba bu öyle değil şöyle bir noktası var’ der. Ben görmemiştim dersiniz sonra.
Tek adam rejimi kuruluyor. Korkunç bir şey bu. Bir adam tek başına bakanlar kurulu atayacak, yargı mensuplarını atayacak, milletvekillerini seçecek, bütçeyi hazırlayacak orduya başkomutanlık yapacak, dış politikayı belirleyecek, iç politikayı belirleyecek, tek başına üniversitelere rektör atayacak, AYM üyelerini seçecek hepsini tek başına yapacak. Bu her şeyden önce o adamı zehirlemektir, o adama büyük bir kötülüktür. Bu herkes için böyledir. Erdoğan veya bir başkası fark etmez.
OHAL, TÜRKİYE İÇİN KORKUNÇ BİR BOYUTA GELDİ
nufukta OHAL’LI bir referandum gözüküyor. OHAL Türkiye’ye neler kaybettirdi?
Şimdi mesele OHAL değil, mesele niyet. Neyi nasıl kullandığınızla ilgili bir şey. Yani demokrasi diyerek insanların konuşma özgürlüğünü elinden alabilirsiniz, İnsanlar birbirlerinin sözünü “demokrasi var bu ülkede!” diyerek kesiyorlar. Mesele niyetin ne olduğu. Nereye varmak istiyorsunuz? Nasıl bir amaç içeridesiniz? Huzur mu istiyorsunuz? Barış mı istiyorsunuz? Özgürlük mü istiyorsunuz? OHAL’IN sağladığı kolaylığı terörü engellemek, ülkenin huzurunu artırmak için mi kullanacaksınız yoksa siyasi kazanım peşinde koşma, sizden olana bir alan açma çabası içinde misiniz? Bu tür meseleler enstrümanları nasıl kullandığınızla ilgili bir şey.
İstikrar, huzur esas alındığında başka türlü kullanılır, çatışmayı esas aldığında ise başka türlü kullanılır. Bizde ne yazık ki zaten iktidarın düşüncesi iç barış sağlamaktan daha çok kutuplaşmayı, ayrışmayı artırarak siyasi kazanç elde etmek olduğu için OHAL’I de öyle kullanıyor. OHAL, Türkiye için korkunç bir boyuta geldi. Bir kere hukuku öldürdü. Hukuk, dünya tarihinde insanlığın bir arada yaşamasını sağlayan yegane değerdir, tektir yani. Çünkü, farklı farklı insanların hukukunu o ülkedeki adalet mekanizması garanti altına alır. Hukuk, herkesin hakkını koruyacak kimsenin kimseye üstünlük taslamasına müsaade etmeyecek. Kimsenin mağdur olmasına da izin vermeyecek, kimsenin haksız kazanç sağlamasına da izin vermeyecek. Yani buranın yaşanabilir bir ülke olmasının en temel öğelerinden biri hukuktur. OHAL bunu yok etti.
DEVLETİ DEVRE DIŞI BIRAKTILAR ntüm bu şartlar altında meclis devre dışı bırakılmış olsun değil mi?
OHAL ile kurumları, yani devleti devre dışı bıraktılar. Mesela meclis devre dışı bırakıldı. Meclisin yapması gereken işleri şu anda bir OHAL kararnamesiyle yapılıyor. Mecliste tartışılıp neyin doğru, neyin yanlış olduğu kanaatine vardıktan sonra olması gereken işleri tek bir kişi, bir kararnameyle yapıyor. İçerideki iç barışa büyük bir zarar verdi. Ekonomik olarak da büyük bir zarar verdi OHAL. Bizim gibi ekonomisi dış yatırımla ayakta kalan ülkeler, yatırımcıya güven vermek zorunda. Yani, yabancı yatırımcı parasını götüreceği ülkeye ne kadar güvendiğine bakar. Güveniyorsa parasını götürür yatırım yapar. Çünkü gerektiğinde parasını alıp çıkabilmesidir önemli olan. OHAL gibi durumlarda yargısız, hukuksuz, kanunsuz bir şekilde istediği kişinin malına mülküne el koyma yetkisi olduğunda yabancı yatırım ister istemez ürktü ve geri çekildi.
CUMHURBAŞKANI OHAL’İ KALICI OLARAK ÜZERİNE ALIYOR
ngündemde anayasa değişikliği başkanlık sistemi tartışmaları var. Ne diyorsunuz, ne olur bu değişiklik sonucunda?
Bir de milletvekili sayısının artma meselesi var…
Mecliste sayının 600 e çıkması ne demek biliyor musunuz? Hiç bir işe yaramayacak insanlar rüşvet dağıtmak demektir. Şuanda milletvekilliği bir işe yarıyor, bakan oluyor, yasa yapıyor, hükümete güven oyu veriyor, hayır sen yanlış yönettin deyip gerekirse düşürebiliyordu. Yeni anayasada milletvekilinin hiç bir misyonu yok, yasa yapamıyor, güven oyu veremiyor, bakan olamıyor, bütçe hazırlayamıyor. Bütçeyi Cumhurbaşkanı hazırlıyor meclise gönderiyor, meclis onay verirse veriyor vermezse Cumhurbaşkanı bir önceki senenin bütçesine enlasyon üzerinden zam yapıp yürürlüğü koyuyor.
Zaten bakan olamıyorlar, peki niye millet vekili oluyor? Zaten Cumhur Başkanına bir yetki vermişsin, Kanun Hükmünde Kararname çıkarma yetkisi. Yani Cumhurbaşkanı şuanda OHAL’ i kalıcı olarak alıyor üzerine. Bu en çok da AKP seçmenine yapılmış büyük bir kötülüktür. Tayyip Erdoğan’a sonra AKP’YE. Çünkü bu yetkilerle bu ülke yönetilmez, bu ülke parçalanır. Bu ülke sadece bir kesimden oluşan bir ülke değil. Bütün dünyada böyle bu sadece bizim ülkede değil bu. Ülkelerde inançtan, farklı mezhepten, farklı ideolojiden milyonlar yaşıyor. Bu insanlar bir arada tutmanın en önemli ortak noktası o insanları yönetime ortak etmektir. Eğer bu tek adam rejimi kurulursa huzur ve toplumsal barış bozulur.
BU TÜRKİYE’NİN AYAKTA KALIP KALMAYACAĞININ OYLAMASI
Zaten yüzde 10 barajı ne kadar büyük bir haksızlıktı, toplumun büyük bir kısmını sistem dışında tutuyordu. Bu baraj şuanda yüzde 50’ye çıktı. Yani yüzde 50’yi almayan yönetimde sorumlu olamayacak. Yüzde 50’yi bu ülkede kim aldı, nasıl aldı? Diyelim ki yarın bu çoğunluğu Atatürkçüler aldı. O zaman dindarlar ne yapacak? Örnek veriyorum: dediler ki bundan sonra İHL’ leri kapatıyoruz, baş örtüsü yasak. Ne yapacaklar o zaman? Gidecekleri bir yargı yok yeni durumda. Haklarını arayabilecekleri hiç bir yer kalmayacak. Bu yüzden mecliste 600 olmuş 300 olmuş bu değil mesele. Mesele bir ülke ayakta kalacak mı kalmayacak mı. Bu anayasa oylaması Türkiye’nin ayakta kalıp kalmayacağı oylaması. Ben Türkiye’yi bölmek istiyorum diyen herkes, ben Erdoğan’ın yok olmasını istiyorum diyen herkes başkanlık sistemine evet diyebilir.
MİLLETVEKİLLİĞİNİN ARTIK BİR KIYMETİ YOK nseçilme yaşının 18’e indirilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tamamen çocukça… Ne yaptığını bilmeyen anlamsız toplumun bir kesimine rüşvet olarak dağıtılan payı başka bir yaş gurubuna da dağıtması. 18 yaşında çocuğa sigara almak yasak. Tekel bayisinden sigara alması yasak olan bir çocuğu milletvekili yapıyorlar. Ne diyorlar Allah aşkına! 18 yaşında dediğiniz çocuk ne yapacak, neyi düşünecek? Bu aslında büyük bir şeyi gösteriyor: Yasa yapmıyor ki vekiller. Milletvekilliğinin bir kıymeti yok artık. Biz maaş dağıtacağız, 18 yaşındakilere de dağıtalım demek gibi bir şey bu. İyi dağıt! İstersen 7 yaşındakilere dağıt çünkü bir işlevi yok. İşlevi olmuş olsaydı bu şeyi 18 yaşındaki çocuk yerine getiremezdi.
BU DENKLEMİN BOZULMASI GEREKİYOR npeki, bu bataklıktan nasıl çıkarız?
Türkiye yetmiş dokuz milyon bir ülke. Bu kadar çaresiz bir şeye teslim olmaması gerekiyor. Ortada bir denklem var. Bu denklemi bozması gerekiyor.var olan siyasi paradigma Tayyip Erdoğan’ın kurmuş olduğu paradigmadır. Bu paradigma içerisinde Tayyip Erdoğan’ı siyaseten yenmek mümkün değil. Siyasette gerçekten demokrat, gerçekten özgürlükçü, gerçekten eşitlikçi insan haklarına dayanan ve topluma güven verebilecek yeni bir organizasyona ihtiyaç var. Bu kurulmadığı müddetçe bu paradigmayı bu kilitlenmeyi çözme şansımız yok. Milletvekilleri, siyasetçiler, aydınlar, kanaat önderleri… Herkesin kafa kafaya verip kendi kazancını göz ardı edip ülkenin kazancını esas alacak şekilde elini taşın altına koyması gerekiyor. Şöyle bir şey diyemeyiz: ‘Ey halkım sen bir gün akıllanacaksın bize geleceksin.’ Böyle bir şey yok. Halk korktukça iktidara daha çok sarılır. Allah muhafaza bir ekonomik kriz patlarsa o bir ülkeyi bütünüyle yıkıma götürür. Muhalif çevrelerde şöyle bir algı var: ‘Ekonomik kriz çıkarsa Tayyip Erdoğan zayılar.’ Bu çok yanlış bir plan. Ekonomik kriz çıkarsa içerdeki kargaşa artar.o ülkede yaşanmaz hale gelir.bu yüzden iç barış bütünüyle bozulmadan toplumu bu korku çemberinin içinden dışarıya çıkaracak bir yol bir kanal açmamız gerekiyor.bu açılmazsa, eğer bu anayasa değişikliği de meclisten geçerse ardından bir de ekonomik kriz çıkarsa Türkiye yönetilemez. Sadece Erdoğan değil bunu o saatten sonra hiç kimse yönetemez. Bu yüzden bir çıkış yolu bulmalıyız. Bu görev hepimize düşüyor.
Cumhur Başkanına bir yetki vermişsin, Kanun Hükmünde Kararname çıkarma yetkisi. Yani Cumhurbaşkanı şuanda OHAL’ i kalıcı olarak alıyor üzerine. Bu en çok da AKP seçmenine yapılmış büyük bir kötülüktür.