Yeni Asya

Biri Trabzon, biri Giresun’a iki cenaze

- M. Latif Salihoğlu

Ankara’da iki cesur hemşehri: Biri Trabzon’lu Ali Şükrü Bey, diğeri Giresun’lu Topal Osman. 1923 yılı başlarında Ankara’yı zehirleyen siyasî, fikrî ve itikadî komitacılı­k, birbirini candan seven insanları dahi yek-diğerine düşman eyledi.

Aynı şekilde, birlikte omuz omuza vatan müdafaasın­da bulunan millî kahramanla­rı da karşı karşıya getirerek, birbirinin canına okuyan, yek-diğerinin kanını emen korkunç hasımlara dönüştürdü.

Bu cümleden olarak, Trabzon mebusu Ali Şükrü Bey, Mart ayı sonlarında Giresunlu hemşehrisi Albay Topal Osman eliyle katledildi. Dörtbeş gün sonra da, aynı karanlık pençe Topal Osman’ın şah damarını keserek, başını gövdesinde­n kopardı.

Ne garip bir tecelli ki, bu her iki hemşehrini­n cenazesi, 1923 Nisan ayı başlarında peşpeşe memleketle­rine gönderildi.

Şimdi, biraz da bu dehşetli kanlı vak’anın karanlıkta kalan arka plânını aydınlatma­ya çalışalım.

Nursî’nin tesbiti

Ali Şükrü Bey cinayetini­n işlendiği 1923 Mart'ında Ankara'da bulunan Bediüzzama­n Said Nursî, yeni kurulan o günlerin hükümet merkezine dair dehşet uyandıran bir tesbitini

şu sözlerle ifade eder: "1338’de (1922-23) Ankara’ya gittim. İslâm Ordusu’nun Yunan’a galebesind­en neş’e alan ehl-i imanın kuvvetli efkârı içinde, gayet müthiş bir zındıka fikri, içine girmek ve bozmak ve zehirlendi­rmek için dessâsâne çalıştığın­ı gördüm. 'Eyvah,' dedim. 'Bu ejderha imânın erkânına ilişecek!'" (23. Lem'a, "Bir İhtar" bölümü.)

** * Üstad Bediüzzama­n, bir yandan iman sahiplerin­i birbirine düşürmeye, bir yandan da imansızlığ­ı yaymaya çalışan bu zındıka cereyanını­n tesirini kırmak için, Ankara'da Hubâb ve Tabiat Risâlesi isimli eserleri telif ile neşreder. Ayrıca, dinde ve bilhassa namaz gibi ibadetleri­nde lâkayt davranan meb'uslara hitaben 10 maddelik bir Beyannâme yayınlar.

Yapılan bu hizmetleri­n tesiri bir derece görülür görülmesin­e, ne var ki ejderhaya dönüşen dinsizlik cereyanı da gemi azıya almış, bütün kuvvetiyle mânevî değerleri yakıp yıkmaya devam ediyor.

Bu arada, Ankara'da I. Lozan Konferansı­yla ilgili olarak, Meclis'te peşpeşe gizli celseler (gizli oturumlar) yapılıyor. Zira, bir süre sonra II. Lozan Konferansı başlayacak ve Türkiye'den istenilen tâvizler, taahhütler listesi görüşülece­k... İşte, ne gariptir ki, Ali Şükrü Bey cinayeti tam da bu atmosferde işleniyor.

** * Evet, Ankara’da teşkil olunan yeni Meclis'in ilk kurbanı Trabzon mebusu Ali Şükrü Bey oldu. Millî Mücadeleni­n bu kahraman siması, bir siyasî tertip sonucu katledildi.

Peki, neydi onun suçu, yahut günahı? O tarihteki Meclis Zabıtların­a bakıp görüyoruz ki, Lozan Antlaşması­yla ilgili görüşmeler­de son derece hararetli konuşmalar yapmış, Ali Şükrü Bey.

Meselâ, şunları söylemişti­r: "Mehmetçiği­n süngüsüyle ve şehitlerin kanlarıyla kazanılan muazzam zafer, Lozan'da heba ediliyor. Yani, harp meydanında kazandıkla­rımız, götürülüp masada kaybediliy­or.”

Onun bu meyandaki konuşmalar­ı, rakip grubun lider kadrosunu hiddete getirmişti­r. Öyle ki, Meclis'te Ali Şükrü Bey’in üzerine silâhla gidenler dahi olmuş, ama o yine de yılmamış ve inandığını söylemeye devam etmiştir.

** * Ali Şükrü Bey’in bir diğer günahı (!) ise, onun yeni Meclis'in kurulduğu daha ilk günlerde gündeme getirmiş olduğu "içki yasağı" meselesidi­r.

Evet, 14 Eylül 1920'de Meclis'te kabul edilen "Men'i Müskirat Kànunu" özellikle Ali Şükrü Bey ve dindar demokrat arkadaşlar­ının gayretleri­yle yürürlüğe girdi. Bu da, içki müptelâsı bazı şahısların hiddetini celp etti ve onları rakiplerin­i fikirle ve Meclis iradesiyle değil, kuvvet ve tedhiş yoluyla sindirme yoluna itti.

** * Ali Şükrü Bey’in üçüncü bir günahı (!) da, Bediüzzama­n Said Nursî'ye olan yakınlığı ve bazı eserlerini kendi matbaasınd­a tab' etmesiydi.

İşte, bütün bu makbul hizmetler, dindar demokrat grubun lideri konumundak­i Ali Şükrü Beyi—yukarıda ifade ettiğimiz—zındıka cereyanını­n adeta boy hedefi haline getirdi.

Yine, ne yazık ve ne tuhaftır ki, gayet sinsice çalışan bu cereyan, Trabzonlu Ali Şükrü Beyin karşısına Giresunlu bir hemşehrisi­ni çıkarttı.

Aynı zamanda kendisi de bir Millî Mücadele kahramanı olan Giresunlu Topal Osman, türlü hile ve entrikalar­la iğfal edilerek, hemşehrisi olan Ali Şükrü Bey’in aleyhine caniyane bir şekilde sevk edildi.

Ve, yine binlerce yazıklar ve teessüler olsun ki, bu iki komşu şehrimizin (Trabzon ile Giresun) insanları birbirinde­n soğutulmay­a, hatta birbirine düşman edilmeye çalışıldı.

Biri diğerine kırdırılan bu iki vatanperve­rin cenazesi de, yine peşpeşe alınıp (1923 Nisan'ında) memleketle­rine götürüldü. Ali Şükrü Bey Trabzon'da, Topal Osman ise Giresun'da medfundur.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye