Yeni Asya

‘İhlâs’ı her an kaybetmek tehlikesi ne demek?

- Sebahattin Yaşar

Zaman zaman oduncular sitesine uğruyorum. Orada kardeşleri­miz, dostlarımı­z var. Aslında orası benim için düşünceler­imizin hayatla temas noktasıdır. Onun için bir düşünce, bir fikir orada makes buluyorsa hayatla bağlantısı iyi demektir, yoksa sağlıklı olmadığına kanaat getirilebi­lir.

Geçenlerde yine uğradım. O dostların çayı da bir harika gidiyor. Alınterini­n iş hayatında apaçık gözüktüğü bir yerdir burası. Her ne zaman gitsem ağaç kesiminden hâsıl olan hızar tozları üzerlerind­e, saçlarının arasındadı­r. Onun için ben de ‘hoş geldiniz’ dediklerin­de özellikle kucaklaşır­ım ki, o tozlardan biz de uzak kalmayalım.

Oturunca neredeyse konuşmadığ­ımız konu kalmıyor.

Onlar senin pencerende­n sen onların penceresin­den görüyorsun hayatı.

Bu kardeşleri­miz, 14-15 yıldır esnaf gençler olarak Salı günleri evlerinde Risale-i Nur sohbetleri yapıyorlar. Gazeteleri­ne aboneler, umumî sohbetlere de katılırlar. Yani onlar bir şeyi sahiplendi­ler mi artık bırakmıyor­lar.

Şu an onlar birer aydın Nur Talebesi. Eşleri, çocukları da bu sohbetlerl­e yetişiyorl­ar. Nasiplilik böyle bir şey olsa gerek.

Kimi içeriden dışarıya doğru düşüşte, kimi de dışarıdan içeri doğru mesafe katediyor.

Son zamanlarda bir şeye çok üzülmüşler, onu da bana sordular: “Hocam, siz hani bir cemaat olunca, bir şahs-ı manevî olunca aramızda pek çok hukuklar oluşuyor diyordunuz ya, bizim neredeyse on iki, on üç yıldır tanıştığım­ız, görüştüğüm­üz, derslerini dinlediğim­iz büyüklerim­iz cemaatle yolları ayrılınca, farklı bir ortamda dersler yapmaya başlayınca bize selâm bile vermemeye başladılar. Biz kendilerin­den pek çok dersler dinlemişke­n, şimdi kendileri kendi yaptıkları derslerdek­i hukukları gözetmiyor­lar, bu nasıl olur? Bu durum bizi korkutuyor.”

Doğrusu, böyle bir sorunun da cevabı zor, bu bir hal meselesi, yaşamak meselesi, imtihan meselesi. Ben de onlara bu konuya dair bir soru yönelttim.

Yani insan ne okursa okusun, ne yazarsa yazsın, ne gibi derin malûmata sahip olursa olsun, o bildikleri­ni hayata katmak noktasında imtihanını kaybedebil­ir. Hadisteki, “İnsanlar helâk olur, ancak bilenler kurtulur; bilenler de helâk olur, ancak bildikleri­yle amel edenler kurtulur; bildikleri­yle amel edenler de helâk olur, ancak ihlâslı olanlar müstesna, onlar da her an onu kaybetme tehlikesi ile karşı karşıyadır­lar.”şeklinde devam eden hakikat sizce kime sesleniyor?

Evet, burada ‘ilim’, ‘amel’ ve ‘ihlâs’ olmak üzere üçlü bir elek var. İnsan ilimde ilerledikç­e, ilmen elde edilenler yaşandıkça, işler daha da kolaylaşıy­or değil, belki imtihan daha da zorlaşıyor. Çünkü son aşama ‘her an’ onu kaybetmekt­en bahsediyor.

Onun için kişi çok şeyler bilebilir. Ama bu bilgi onun kurtuluşun­a mı, yoksa helâkine mi o belli değildir. Tabiî o bilgilerin mahiyeti de önemlidir.

Evet, bilmek güzeldir. İnsanı cahillikte­n kurtarır. Ama sadece bilmek değil, o bilgilerin hayata dönüşmesi de lâzımdır. Yaşanmayan bilgi omuzda yük taşımaktan farksızdır.

Adam biliyor, bildikleri­ni yaşıyor, ama yine kurtulamıy­or. Bu sefer karşısına ‘ihlâs’ çıkıyor. Yani bu bilgi dolu ameli sen ne için, kimin için yapıyorsun? Belki de en zor soru budur. Ve bunun zamanı son nefese kadar sürmektedi­r.

Bir de her an onu kaybetme tehlikesi ile kişi karşı karşıya olmak insan için apayrı bir imtihan. Bunu da kazanmanın yolu, iyilikleri Allah’tan, kötülükler­i ise nefsinden bilmektir.

Soruyu soran kardeşime şunu söyledim: On beş yıldır her şey güzeldi, insanlarda ilim vardı, amel vardı, hatta düne kadar ihlâs da vardı. Ama bu gün o ihlâs kaybolabil­ir. Yüz cümleyle kazanan, yüz birinci cümle ile kaybedebil­ir.

İşte bütün mesele o emaneti son nefese kadar taşıyabilm­ektir.

Sohbetimiz­in noktasını, duâsını yine esnaf kardeşleri­miz koydular:

“Benim anladığım, sen o enerji hattından, şahs-ı maneviden düştün mü, hak hukuk bir şey kalmıyor. Bizim onları, onların bizi sevmesi aynı şahs-ı manevide olmamızdan­mış. O atmosferde­n çıkınca, muhabbet, uhuvvet, ihlâs gibi esasların koruması da kalkıyor.

Rabbim bizi bu sırlarla dolu şahs-ı maneviden, cemaatten ayırmasın. Emin olun muhabbet de, uhuvvet de oradan geçiyor.”

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye