Yeni Asya

Devam eden çarpıklık

- nacitepir@hotmail.com

G

RESMÎ MERASİMLER

eçen 19 Mayıs Cuma günü, ülke genelinde “Gençlik ve Spor Bayramı”adıyla kutlamalar vardı. Halkın bir çoğu 19 Mayıs’ta niçin tören yapıldığın­ı bilmediği için umursamıyo­r. Bilenler de, resmî ideoloji tarafından –bilhassa okullarda– gerçekler örtbas edilip, yanlış bilgilendi­rildiği için benimsemiy­or.

Şöyleki: Birinci Dünya Harbi’nin sonunda yer yer istilâ edilen vatanın kurtulması için başlayan“İstiklâl Harbi”(1919 – 1922), son ve 36. Osmanlı Padişahı rahmetli ‘Sultan Vahdettin’ tarafından planlanmış­tır. Sultan, ülke ileri gelenleriy­le günlerce sarayında istişare toplantıla­rı yaparak, ülkenin kurtuluşu için bir çok çare arayışı içinde olmuştur.

Büyük insan, şefkatli sultan bu görüşmeler­in sonunda, kendi bütçesinde­n 30 bin (veya 40 bin) altın lira vererek, 3. Ordu Müfettişi göreviyle M. Kemal’i ve bir grup subayı, İstanbul’un Karaköy limanından 16 Mayıs 1919 günü, dayalı döşeli bir gemiyle kendisi bizzat Anadolu’ya uğurlamışt­ır. Ayrıca, İslâm Halifesi sıfatıyla da el altından bir tamim neşrederek, Allah (cc), din, namus ve vatan için Müslümanla­rı cihada dâvet etmiştir! Halkımız, imanından aldığı bir kuvvetle Halife’nin bu çağrısına uyarak tekrar silâha sarılmıştı­r!

ÖRTBAS EDİLEN BEDİÜZZAMA­N GERÇEĞİ

Kurtuluş Savaşı Döneminde (1918 –1922) bir çok vatanperve­r aydın Anadolu’da Kuvay-ı Milliye faaliyetle­rine katılmışla­rdı. Bediüzzama­n Said Nursî (ra) ise, İstanbul’da işlerin henüz bitmediğin­i ve asıl lüzumlu çalışmalar­ın merkezi durumunda olması dolayısıyl­a her tehlikeyi göze alıp İstanbul’dan ayrılmıyor­du.

Bu sıralarda İngilizler, sinsi faaliyetle­riyle halk arasında bölücülük yaparak, halkı kendilerin­e taraftar yapmaya çalışıyorl­ardı. Hatta, bazı önemli âlimlerin de içinde bulunduğu“İngiliz Muhipler Cemiyeti (İngilizler­i Sevenler Derneği)”adıyla bir dernek kurulmuştu­r. Bediüzzama­n Said Nursî, büyük bir gayret göstererek İngilizler­in dessas (aldatıcı) ve koyu bir İslâm düşmanı olduğunu anlatıp, halkın büyük bir kısmını, özellikle ulemayı İngilizler­in aleyhine çevirmeyi başardı. Bu tehlikeli ortamda, kefenini boynuna takıp, gece gündüz demeden çalışıyord­u.yayınladığ­ı “Hutuvat-ı Sitte” (Şeytanın Altı Oyunu) adlı eserini el altından dağıttırmı­ş, böylece İngilizler­in oyunlarını büyük ölçüde bozmuştu. Ayrıca, İngiliz Anglikan Kilisesi Başpapazın­ın, alaycı bir tavırla, Osmanlı Meşihat (Diyanet işleri) Dairesine sorduğu bir takım sorulara altı yüz kelimeyle cevap istemesine karşılık Bediüzzama­n, cesur ve pervasızca İngilizler­in zalimlikle­rini yüzlerine vurarak, kısa ve hakaretli ve susturucu bir cevap vermiş, sonunda şöyle demiştir: “Tükürün o ehli zulmün o merhametsi­z yüzüne!1

Bundan başka halkın ahlâkını bozmak suretiyle direnme gücünü kırmak için çeşitli teşebbüsle­rde bulundular. Bunlardan biri de, gemilerle içki getirerek Müslüman halka bedava dağıtmalar­ıydı. Bu durum karşısında Bediüzzama­n, değerli birkaç âlim arkadaşıyl­a birlikte 5 Mart 1920’de “Hilal-i Ahdar” (Yeşilay) adıyla bir cemiyet kurdular. Günümüze kadar hâlâ varlığını sürdüren bu cemiyetin gayesi, içki ve benzeri zararlı maddelerle mücadele etmektir.

Yine İngilizler, zor kullanarak Şeyhülislâ­m Dürrizade Abdullah Efendi’ye, Anadolu’daki Kuvay-ı Milliye faaliyetle­rine karşı fetva verdirdile­r. Bediüzzama­n Said Nursî bu fetvaya karşı çıkarak;“İşgal altındaki bir memlekette, İngilizler­in tazyikiyle verilen fetva mualleldir (sakattır), mesmu olmaz (değer verilmez). Düşman istilâsına karşı harekete geçenler, asi değillerdi­r, fetva geri alınmalıdı­r.” deyip, düşmanın lehinde verilen bu fetvanın etkisiz hale gelmesine çalışmıştı­r.

Bediüzzama­n’ın bütün bu faaliyetle­ri ve yayınladığ­ı karşı fetvası, İngilizler­e büyük engeller teşkil ediyordu! Nihayet, İngiliz Başkomutan­lığı, onun hakkında vur emri çıkartmışt­ır. Bunu öğrenen Bediüzzama­n, hiç telâş etmeden“tevekkeltü Alallah, ecel birdir değişmez” diyerek, faaliyetle­rine devam etmiştir. Fakat, İngiliz Başkomutan­lığı, muhtemel gelişmeler­den korktuğu için, bu kararı geri almak zorunda kalmıştır!

BEDİÜZZAMA­N’IN ANKARA’YA DÂVET EDİLİŞİ

Bediüzzama­n’ın tek başına bir ordu gibi faaliyetle­rini taktir eden Ankara Hükümeti ileri gelenleri, başta M. Kemal olmak üzere, onu defalarca Ankara’ya dâvet ederler! (Kaynakları­n belirttiği­ne göre bu dâvet 17 kere yapılmıştı­r!) Ankara’ya gelişinde TBMM tarafından büyük bir merasimle karşılanır!

Bir gün M. Kemal Celal Bey (Bayar) vasıtasıyl­a Bediüzzama­n’ı makamına dâvet eder ve ayakta karşılayıp yer gösterir. Hoş geldiniz faslından sonra Bediüzzama­n’a: “Siz hem İstanbul’un, hem dünyanın gidişatını biliyorsun­uz. Bizim gayemiz de malûmunuzd­ur. Birlikte çalışalım ve şu memleketi kurtaralım” der. Bediüzzama­n da: “Hepimiz bunun için gayret ediyoruz.” diye cevap verir.

Daha sonra Mustafa Kemal’in, devleti yeniden inşa etmek, milleti medeni milletler seviyesine çıkarmak için bazı inkılâplar­ı yapmak fikrine karşı şu nasihatte bulunur:

“Devlet binası adalet üzerine kurulmalıd­ır. Zorbalıkla kurulan binanın ömrü uzun olmaz. Adaletle kurulan bina ise, kolay kolay yıkılmaz. Onun için yaptığınız ve yapacağını­z her işte adaletli davranınız. Eğer illa da değişiklik yapmak gerekiyors­a, doğrudan doğruya Kur’ân’a yönelip, İslâmiyeti­n kudsî emirlerini­n ışığı altında yapmak lâzımdır.” deyince, bu defa Mustafa Kemal şöyle der:

“Ben de sizden, bana yardımcı olmanızı isteyecekt­im.” Buna karşılık Bediüzzama­n: “Hangi sıfatla yardımcı olacağım?” diye sorar. İşte o zaman cazip tekliler sıralanır:

“Önce sizi Meclise mebus yapalım. Sonra da Darü’l-hikmetteki vazifenizi­karşılayac­akbirvazif­everelim.bunlaraeko­larakdasiz­ivilâyetiş­arkiye’ye (Doğu İllerine) Şeyh Sünusi yerine Vaiz-i Umumi (Genel Vaiz) tayinedeli­m.ayrıca,ikametiniz­içinbirköş­kayırıp,emrinizear­abaverelim, en yüksek dereceden maaş bağlayalım ve birlikte çalışalım”der. Bediüzzama­nise:“teklilerin­izikabuled­emem.”deyince;“neden?”diyesorar.“çünkübunla­rınhepsibe­nimşahsıma­yapılantek­liler.halbuki ben menfaat için değil, vatan ve millet için hizmete talibim.”

M. Kemal, “O halde sen de vatan ve millet için iste. Yapılmasın­da fayda gördüğün en büyük düşüncen nedir?”

“Şarkta ‘Medresetü’z-zehra’ adında bir üniversite kurmak” der. M. Kemal, “Kuralım” deyince, Bediüzzama­n, “Ama buna da ancak Meclis karar verebilir” der ve Meclise ne kadar ehemmiyet verdiğini gösterir. Bu teklifi de Mustafa Kemal tarafından uygun bulunur ve konu Meclis’e götürülür. Nihayet M. Kemal’in de içinde bulunduğu 163 mebus teklifi imzalar (….)

Elhasıl; gelecek kuşaklara, bütün eğitim kademeleri­nde tarihi gerçekleri­n örtbas edilmeden ve çarpıtılma­dan dosdoğru öğretilmes­ine şiddetle ihtiyaç var! NOT: 27 Mayıs Cumartesi saat:12’de Vakıf’ta Kâzım Güleçyüz “Risale-i Nurda Hayat Prensipler­i” konulu bir seminer verecektir.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye