Panoramik bir bakış
Ülkemizde her ne kadar hayat standardının yükseldiği, vatandaşın millî hâsıla’dan aldığı payın arttığı ifade edilse de, bu, bir kısım insanlarla sınırlı. Hâlâ ülkemizin kırsalında yoksul köyler, şehirlerinin köşe bucağında fakir fukara, garip guraba insan aç biilâç, işsiz güçsüz durumda. Ortalık tozpembe görülse, gösterilse de…
Orta yerde dolaşan binlerce işsiz insan, toplum için; toplumun geçim grafiği için bir nakîse. Çünkü onların da arkasında binlerce aile; nüfus çarpımları itibariyle, milyonlarca aş bekleyen insan var. Her insan neye ihtiyaç duyuyorsa, o şeyler, onlara da ihtiyaç.
Köylünün ürettiği ürün para etmeyip tarlasında kalırsa ya da yok parasına alınırsa, o köylünün hayat seviyesi dibe vurmuş demektir. Bu, bunca emeğin, masrafın, zamanın heba olmasıdır. Dolayısıyla, bunun manası, ümitlerin bir başka hasat mevsimine kalması demektir.
Mütevekkil esnafı hep şükür içinde buluruz çoğu zaman, ama biraz deşince, işin içine girince durumun hiç de öyle olmadığını görür, üzülürüz.
Başka şehirleri, başka semtleri incelemeye pek gerek yok. Yaşadığım Ankara’da, bulunduğum semtte; bu semtin piyasası diyebileceğimiz en uzun ve en işlek caddesinde her ay birkaç mağaza kapanıyor, ümitle, birkaç mağaza açılıyor. Sonra tekrar kapananlar, tekrar açılanlar…
İşyeri kiralar oldukça yüksek. Esnaf üzerendeki çok sayıdaki vergi kalemleri ve bunların yüksek bedelleri, açılan işyerinin mukadder kapanışını peşinen belirler boyutta. Hâl böyle olunca; özellikle orta direğin yüreğinde yangın var. Onlar da işin asgarî çizgisinde varlıklarını idame ettirebilme derdinde.
Diğer bir husus: Darlıklar, zorluklar; yüksek girdilerin sebep olduğu düşük kâr marjı özel sektörü ucuz işgücü, kayıt dışı personel istihdamı gibi tedbirlere (!) sevk ediyor. Yaşanan bu dengesizlik, istihdam piyasalarını olumsuz etkileyerek işsiz sayısının artmasında etkili olduğu gibi; ücretleri de, bedavadan biraz fazla rakamlara çekiyor.
Zaten özel sektör, vasıfsız eleman istihdamında asgarî ücretin pek üstüne çıkmamaya âdeta özen gösteriyor.
Dolayısıyla, işçinin de hayat seviyesi, asgarîde kalıyor.
İsterseniz birlikte, birkaç rakama şöyle bir göz atalım:
Türkiye’de, 2017 Ocak döneminde, işsiz sayısı geçen yılın aynı dönemine göre 695 bin kişi artarak 3 milyon 985 bin kişi olarak tesbit edilmiş.
SGK’ıN belirlediği 2017 işçi asgarî ücreti 1.777.50 TL. Kesintiler toplamı olan 373.44 TL bu rakamdan çıkarılınca, geriye net olarak 1.404.06 TL kalıyor. 2017 yılı yoksulluk sınırı ise, 4.979 TL. … İş bulup da asgarî ücretle çalışma bahtiyarlığına erişen bir işçi, eline geçen 1.404.06 TL ile kira, gıda, kıyafet, elektrik su doğalgaz, ulaşım ve eğitim giderlerini karşılayacak; eh, geri kalan parayı da sosyal ihtiyaçlarına sarf edecek ya da bunu tasarruf edip hayalindekileri satın alacak! Ne âlâ, değil mi? Bir de, derdini anlatamayan, fonlardan faydalanamayan, Yeşil Kart hamili olamayan; izzetinden, kimsenin kapısını çalamayan aç biilâç nice sessiz fakir insan var. “Varlığa darlık olmaz” demiş atalarımız. Eğer varsa; eğer söylendiği gibi “zengin ülke”ler kategorisinde isek, verelim! Başkasına verdiğimiz gibi, onlara da verelim.
Ve… Fukarayı, Ömer (ra) gibi görelim!