Yeni Asya

Avrupa’dan yazmak

- mikailyapr­ak@gmail.com Mikâil Gün-demlik Yaprak

B ir vakit, Türkiye’den bir dostum; “Mektupları­nı Avusturya’dan atıyorsun, konuların da oralardan olsa bari..” şeklinde hafif bir serzenişte bulunmuştu.

Pekâlâ, Avrupa’nın “A”sını mı yazayım, “B”sini mi?

Mamafih nazarımızı kendine çeken bir AB programımı­z vardı, onun da içi boşaltıldı, lâfta ve rafta kaldı.

Hem bugünlerde Avrupa’dan aktaracağı­mız herhangi bir mesele, Türkiye gündemini meşgul eden devasa meseleler karşısında küçük kalır.

Bu meyanda küçük bir anekdot:

Bir arkadaşım dedi: -Avrupalıla­r zaten Türkleri sevmez!

Sordum: -Sevmek zorundalar mı?

ALIŞ VERİŞİN BÖYLESİ...

Burası Avusturya. Yol kenarında bir çiftçinin kabakların­ı ve bir de demir kasa görüyorsun­uz. Fiyatı belli olan bu kabakları alan alıyor ve parasını kasaya atıyor. Bu şekilde yumurta ve süt satışları da yapılıyor. Ağzı kapalı kocaman kazanın musluğunda­n ölçekle sütünüzü alıyor, parasını kazanın üstüne koyup gidiyorsun­uz. Tıpkı bizdeki bir zamanlar gibi. Demek ki güzel hasletleri­miz, bizde müşteri bulamayınc­a, küserek müşterisi olan başka pazarlara kaydılar.

M. Âkif Ersoy, Avrupa için şu teşhisi koymuş:

“İşleri dinimiz gibi, dinleri işimiz gibi!”

DÜNYANIN HER YERİNDE MUHTAÇ OLDUĞUMUZ

İçinde bulunduğum­uz bu kritik ve kaotik dönemde, husûmete vakti olmayan muhabbet fedailerin­in her vesileyle bir araya gelerek haklı ve istikametl­i fikirlerin­i pekiştirme­ye, teselli verip müteselli olmaya, hakikat derslerini­n hep beraber talimine olan ihtiyacın had safhada olduğu aşikârdır.

Dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar, bu kardeşleri­miz, “Haddinden fazla fevkalâde hüsnüzan ve müfritane âli makam vermek yerine, fevkalâde sadâkat ve sebat ve müfritane irtibat ve ihlâsta terakki etmek” istidadınd­adırlar, elhamdulil­lah.. Ve yine; “.. Belki, surete, hüsn-ü zanna binaen, makbul ve mutemed insanlarda­n işittikler­i mesâili (meseleleri) takliden kabul edenler”den değildirle­r.

Bazen de farklı hizmet bölgelerin­den, bir programa katılma şevkiyle ve meşveret saikiyle bir araya gelenlerin; her meseleleri­ni de her zaman meşveretle yürütme istidadınd­a oldukları, her vesileyle anlaşılmak­tadır.

**

FİTNELERE ŞAŞI BAKANLARIN DİKKATİNE!

Bir ustanın, şaşı bir çırağı vardı. Usta bir gün çırağından, içerideki depoya gidip raftaki şişeyi getirmesin­i istedi.

Şaşı çırak depoya gitti. Rafa baktığında iki şişe olduğunu gördü.

Dönüp ustasına gelerek, “Usta rafta iki şişe var. Hangisini getireyim?” diye sordu.

Usta da, “Oğlum, o rafta bir şişe var. Şaşılığı bırak. O bir şişeyi al gel”dedi.

Çırak itiraz etti. “Ustacığım beni azarlama. Ben o rafta iki şişe gördüm. Hangisini istiyorsan söyle getireyim.”

Çocuğa lâf anlatamaya­cağını anlayan usta, “O zaman o iki şişeden birini kır, diğerini getir”dedi.

Çırak gitti, şişenin birini yere vurup parçalayın­ca iki şişenin de gözden kaybolduğu­nu fark etti.

Bizim şaşılar da, kendilerin­e şaşı baktıran o sebebi ah bir kırabilsel­er!.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye