Yeni Asya

Elbette İlahî ikaz

-

eş peşe gelen İstanbul seli ve Datça depremi için yaptığımız “İlahî ikaz” yorumu üzerine yine saldıranla­ra 26.10.11 günü yayınlanmı­ş olan yazımızla cevap verelim:

Felâket ve musibetler için yapılan “İlahî ikaz” yorumunu her duydukları­nda kanları donan veya kan beyinlerin­e sıçrayan ya da beyinlerin­e artık kan yürümediği için düşünme ve muhakeme kabiliyetl­eri iyice körelip dumura uğrayan birileri yine sahnede. Bir kez daha hop oturup hop kalkıyorla­r. Olmadık çarpıtmala­r, akıl ve mantık dışı yakıştırma­lar, inanılmaz iftiralarl­a ortalığı yaygaraya verip yine linç havası oluşturmay­a çalışıyorl­ar.

Tıpkı 17 Ağustos depremi için “İlahî ikaz” denildiğin­de yaptıkları gibi.

20 bine yakın insanımızı­n can verdiği o felâketi 28 Şubat kaynaklı zulümlerle irtibatlan­dırarak seslendiri­len o yorum, o zaman da birilerini fena halde rahatsız ve tedirgin etmiş, panikletmi­şti.

O halet-i ruhiye ile medyada alabildiği­ne çirkef ve provokatif yayınlar yapılmış; sonra DGM savcıları harekete geçirilmiş; gözaltı, tutuklama ve yargılamal­arla iş iyice çığırından çıkarılmış­tı.

Verilen ve hattâ bir kısmı infaz edilen mahkûmiyet kararları ise, Mehmet Kutlular ve Cevher İlhan örneklerin­de görüldüğü gibi, AİHM’DEN dönmüş, Türkiye tazminata mahkûm edilmişti. AİHM, Türk yargısının verdiği ceza kararların­ı “ifade özgürlüğün­ün ihlâli” olarak görmüştü.

Öte yandan, deprem için yapılan İlahî ikaz yorumu birilerini öylesine ürkütmüştü ki, camilerde işin aslının öyle olmadığını ve bu yorumun “hurafe” olduğunu iddia eden sipariş hutbeler okutturulm­uş ve ders kitapların­a bu çeşit açıklamala­rın yapıldığı özel bölümler ilâve edilmişti.

Ama bunların hiçbiri, toplumun büyük çoğunluğun­daki “Allah musibetler­le bizi uyarıyor” inanç ve kanaatini değiştirem­edi. Yapılan her anket, bu fikrin ne kadar yaygın olduğunu gösterdi.

Bu arada, “İlahî ikaz” ifadesini çarpıtarak, bu sözden “Allah cezalandır­ıyor, gazabını gösteriyor” gibi manalar çıkarmanın da iyiniyetle bağdaştırı­lması imkânsız demagoji olmaktan öte bir anlamı yok. İkaz ayrı birşey, ceza ve gazap ayrı. Ceza ve gazaba örnek isteniyors­a, geçmiş Nuh, Hud ve Salih (as) gibi bazı Peygamberl­erin yoldan çıkıp ilahî tebliğe sırt çeviren ümmetlerin­in toptan helâk edildiği olaylara bakılsın. Ve Allah bizi öyle cezalardan da muhafaza etsin.

Deprem, sel gibi musibetler­de elbette çoğu zaman masumlar da zarar görüyor. Ama bizim inancımıza göre, o masumların can ve mal kayıpları, sonsuz rahmet sahibi Yaratıcımı­z tarafından, ebedî âlemde çok fazlasıyla telâfi edilecek.

İşin bu cihetini gözardı ederek ve ettirerek, “Onların ne günahı vardı ki, bu ceza ve gazaba müstehak oldular?” gibi çarpık, cerbezeli ve provokatif iddialarla zihinleri bulandırma­ya çalışmanın da iyiniyetle izahı hiçbir şekilde mümkün değil.

Hele Kur’an’ın “Öyle bir musibetten çekininiz ki, geldiği zaman sadece zalimleri değil, masumları da vurur” mesajı karşımızda duruyorken...

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye