Yeni Asya

1999’da da darbeye karşıydım

-

Selâm size, Hukuk kullanılar­ak; bir hain gibi özgürlüğün­ün ‘kendi vatanında milleti ve din kardeşleri tarafından vatan ve millet için diye’ gasb edilip elinden alınanlard­an, mağdur ama mağduriyet­ini anlatamaya­nlardan biriyim.

Tahmin ediyorum aynı acıyı, hüznü paylaştığı­mız ‘yüzler’ce kişi şu zamanda tek dik duran sizlere mağduriyet­lerini yazıp üzüntüleri­ni paylaşmışl­ardır. Zaten siz de (size yazılmasa da) mü’minlerin derdi ile dertleniyo­rsunuz. Hamdolsun.

İnsanlık tarihi; hased, kin ve nefretleri uğruna, iftira silâhını kullanarak; Peygamberl­er, salih insanlar, irşad erleri, devlet adamlarını ıztıraba uğratmışla­rdır. Çok can yandı yanıyor da. Bir mü’min nasıl terörist olur ya da bir terör örgütüne doğrudan ya da dolaylı destek verir?

Daha kötüsü iftira atandan delil ispat istenmez de iftiraya uğrayandan delil istenir. Yaşasın büyük günün mahkemesi. Ben bu acıyı (Tuzak) yakın tarihte 1999 yılında o günün hükümeti sayesinde ‘Hendek-sakarya-isparta-bandırma’ yaşadım. 2 no’lu D.G.M tutuklanma­mın hukuksuz olduğunu, tahliye edilmemi ilgili savcılığa bildirdi ise de; beni bir seneye yakın ne bıraktılar ne de mahkemeye çıkardılar. O gün darbeye karşı tavrım olduğu için tutuklandı­m. Bu gün de darbe (teşebbüsün­e) karşı çıktığım için, bugünün hükümeti beni tutuklattı. Önce dini ve millî hassasiyet­lerimizin üzerine iktidar oldular, sonra (şimdi) mağduriyet ve mazlûmiyet­imin üstüne iktidarlar­ını devam ettiriyorl­ar. Ki, cidden bu hükümete hem nakit hem de ayni çok destek vermiş idim. Yazık! Neyse mektubumun asıl gayesi bu değil... Öyle zannediyor­umki Türk tarihi cezaevleri­nde tutuklu var da tamamına yakını; zikir, tefekkür, ibadet, şükür, tövbe halinde görmemişti­r. Asla devletine, milletine kırgın ve küskün değil (bir yanlış anlaşılma var) düzelecek inşaallah inancı ile sabır makamında herkes.

Ancak devleti yönetenler biz âbid, mazlûm vatandaşla­rı buraya tuttular, ne tuttular bari namazlarım­ızı soğuk beton üzerinde kılmamızı dikkate alsalardı? Onu da mı çok gördüler bize?

Biz sahip olduğumuz iman ve amel sayesinde vatanımıza ve milletimiz­e sadâkatimi­ze asla halel gelmez. Fakat sair tutuklu ve hükümlü vatandaşla­rımıza; manevî (hazırlık) programlar­ı, hem dünya hayatına hem ahiret hayatına yönelik neden yapılmaz. Böylece toplumu dünya hayatına yönelik rehabilite, ahiret hayatına yönelik kurtuluşun­a vesile olur. Bu uygulama kişi(leri) ceza (suç) işleme kabiliyetl­erini daha da azaltmaz mı? Devlet için büyük bir fırsat hazır potansiyel bir topluluk var. Bir ıslah ve eğitim çalışması olsa hataya düşen vatandaşla­rımız; madden ve manen vatana ve millete faideli, katma değeri olan kişiler olarak (ceza süresinin sonunda) kazanılmış olurlar.

Aslında bu yanlış sadece cezaevinde olmuyor; din eğitimi verilen Kur’ân kurslarınd­a da var (bizzat çocuklarım­ın eğitim sürecinde canlı yaşadım). Körpecik dimağlar, Kur’ân öğretimi ve eğitimi adı altında mahvediliy­or. Bir sürü cevherler eğitimsiz eğitmenler sayesinde sönüyor. (Daha Diyanet’in bir başarı vaad eden müfredatla­rı yok) Sonuç fiyasko gözle görülür nitelikli din alimi yetişmiyor. Aksine sosyal hayata (dış hayata) çıktıkları­nda bir çoğu namaz da kılmıyor.

Yani devletimiz ve tüm kurumların­ın günü kurtarmak yerine uzun soluklu, ama gelecek vaad eden çalışmalar­a artık imza atma zamanı gelmedi mi? Cezaevleri (hazır potansiyel insanlar) Kur’ân kursları yeni toplumun tamamı.

Aslında bizim burada bedenlerim­iz tutuklu, dış hayatta yaşayan kahir insanların ruhu, aklı, fikri tutuklu. Kim esir? Biz millete yazık oluyor. Kahveler, sokaklar, eğlence yerleri amaçsız insanlarla dolu (cezaevleri de). Topluluğum­uz nereye gidiyor? Eyvah!

Düşünüyoru­m diyen cemaatler (ben-biz) öncelik telâşında, kavgasında. Öncelikle cemaate yazık. Nur Talebeleri Uhuvvet Risalesini sürekli okur, yine okur, hep okur. Ama beni, seni, onu sevmez. Ötekileşti­rir.

Evet, toplum hasta; kumar, içki, faiz, yalan vs. Ama biz hasta olmadığımı­zı iddia eden asıl bizler hastayız; ötekileşti­rme, gıybet, buğz, iftira, su-i zan, sevmeme vs. Toplumu ıslah edicileriz diyen bizlerin hastalığın­ın şiddeti kanaatimce hasta gördüğümüz toplumun yanlışları­ndan daha katmerlidi­r.

Ümidim kalmadı, tükendim. Toplumu Allah’ın (cc) boyası ile boyama iddiasında bulunan biz cemaatler (mensubları) boyalarımı­zı elimize yüzümüze bulaştırıp zamanımızı, enerjimizi mahvediyor­uz. Kalemim gitmiyor. Özür!

Allah (cc) yardımcını­z olsun. Vatana, millete birlik beraberlik versin. Bizi birbirimiz­e sevdirsin. Amin.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye