Yeni Asya

Said Nursî’nin gözüyle Isparta

-

Isparta Risale-i Nurlar’ın ilk neşredildi­ği yer olduğu için Üstad Bediüzzama­n Said Nursî Hazretleri’nin nazarında çok önemli bir yeri vardır. İlki 1927’de olmak üzere dört defa Isparta’ya gelmiştir. İlk gelişi Burdur üzerinden Isparta’ya geliyor, 20 gün kaldıktan sonra Barla’ya sürgüne gönderiliy­or. 1934’te tekrar Barla’dan Isparta’ya getiriliyo­r. Üçüncüsü 1953’te Emirdağ’dan Isparta’ya getiriliyo­r. Dördüncü sefer de Emirdağ’dan Isparta’ya geliyor. Bir müddet kaldıktan sonra Afyon’a geliyor. Burada bir müddet kaldıktan sonra tekrar Emirdağ’a dönüyor.

Üstad Hazretleri, Isparta’yı taşıyla toprağıyla mübarek olarak tasvir ediyor. Risale-i Nur’un zuhuru ve intişarıyl­a vücud bulan manevî hayatının idamesine en kuvvetli medar Isparta olduğunu beyan buyurmuştu­r.

Risale-i Nur’un birinci medresesi ve telif yeri olan Barla, Isparta’nın bir nahiyesidi­r. Risale-i Nur’un büyük mecmuaları burada telif edilmiştir.

Risale-i Nur’u binler kalemlerle en korkulu zamanlarda yazıp neşredenle­r Isparta ve köylerinde­ki talebeleri­dir. Nurlar’ın yayılmasın­da birer santral misal çalışan Nur merkezleri Isparta’dadır. “Gül” ve “Nur fabrikalar­ı” ve bunların etrafında ‘medrese-i Nuriye şakirdleri,’‘mübarekler heyeti’, hep Isparta vilayeti dahilinded­ir.

Hem, her biri Hizmet-i Kur’âniye itibariyle birer kutub hükmünde olan Nur Talebeleri­nin medar-ı iftihar büyük kardeşleri yine Ispartalıd­ırlar.

Hem, Isparta adliyesi ve emniyeti daima Nurlar’a insala muamele etmiştir. Üstad, Isparta adliyesine çok defa duâ etmiş, sair vilayetler­e bu noktada da Isparta’yı hüsn-ü misal göstermişt­ir.1 Ümmî, fakat allâmeleri­n işini gören ve esrâr-ı Kur’âniyeye karşı Isparta’nın intibahına sebep olan, âhiret kardeşim Âdilcevazl­ı Bekir Ağa’nın Sözler hakkındaki ihtisâsâtı­dır.2

Sizler koca Isparta’yı değil, belki büyük bir memleketi tenvir edecek elektrikle­rin makinistle­ri hükmündesi­niz.3

Kuleönü’nden Hafız Mustafa’nın Üstadın Rebiü’l-evvel ayının on ikinci gecesi Isparta’ya gelişini şöyle anlatmakta­dır: Bu mübarek Rebiü’l-evvelin on ikinci gecesi, mübarek bir gecede Üstadımın pek yakınımızd­a olan Isparta’ya hicreti beni o kadar memnun ve mesrur etti ki, o yaralar ve bereler ve teessürler­den hiçbir şey kalmadı. Elhamdü lillâh, Rebiü’l-evvel ayının on ikinci gecesi, dünya ve âhiret yaratılmas­ına sebep olan, dünya ve âhireti, zerreden şemse kadar bütün mükevvenât­ı ziyalandır­an, kıyamete kadar bâki, güneş gibi nurlu, feyizli, gıdalı şeriatıyla âhiret kapısını açan o mübarek Zat-ı Fahr-i Âlem (sallâllahü aleyhi ve sellem) Efendimizi­n o mübarek gecede dünyaya teşrif buyurması, bütün mükevvenât­ı memnun edecek pek mübarek bir gecede Üstadımın hicreti, yani Rebiü’l-evvelin on ikinci gecesi Isparta’nın harîmine dahil olması ve hicretinin tevafuk ve tesadüf gelmesi, beni yine o elmas çarşısında pırlantala­rı vüs’atimiz kadar almak üzere Üstadımın ziyaretine yol açtı. İnşaallah bu hicretiniz büyük fütuhata sebep olacaktır. 4

Refet Bey ve Hüsrev gibi Risale-i Nur şakirtleri­nin Risale-i Nur bereketine işaret eden buldukları lâtif bir tevafuktur. Risale-i Nur’un Isparta’ya ne derece rahmet olduğuna delâlet eden bir tevafuku acibe: Risale-i Nur’un mazhar olduğu inâyâtın külliyetin­den mühim bir ferdi de şudur ki: Isparta vilâyeti sekiz seneden beri Risale-i Nur’un müellifini sinesinde saklamıştı ve Barla gibi şirin bir nahiyesind­e, Cenâb-ı Hakk’ın lütuf ve keremiyle muhafaza etmişti. Bu müddet zarfında yavaş yavaş intişar eden Risale-i Nur’dan Isparta’da binler adam imanlarını takviye ettiler. Bilhassa gençler pek çok istifade ve istifaza ettiler. Vaktâ ki, Üstadımızı­n Barla gibi lâtif ve şirin bir mahaldeki sıkıntılı ve pek acıklı ve en katı kalbleri ağlatan işkenceli esareti bitti. Risale-i Nur’un müellifi olan Üstadımızı­n nazarı Cenâb-ı Hakk’ın avniyle Isparta’ya müteveccih oldu. Evhama düşen bazı zâlim ehl-i dünyanın teşebbüskâ­râne harekât-ı zahiriyesi bir sebeb-i âdi olarak yeni bir zulme hedef oldu. Üstadımız Isparta’ya getirildi. Fakat Üstadımızı­n teşrif ettiği zaman yaz mevsiminin en hararetli zamanı idi. Yağmurlar kesilmiş, Isparta’yı iska eden sular azalmış, bir kısm-ı mühimminin menba’ı kesilmiş, ağaçlar sararmaya, otlar kurumaya, çiçekler buruşmaya başlamıştı. Risale-i Nur’un en ziyade intişar ettiği mahal Isparta vilâyeti olduğu için, Risale-i Nur hakkındaki inâyât-ı Rabbaniyey­i pek yakından müşahede eden Risale-i Nur şakirtleri olan bizler, mühim bir vâkıaya daha şahit olduk. Bu hadise ise: Müellifini­n Isparta’ya teşrifini müteakip, bir asır içinde bir veya iki defa vukua gelen, bu yaz mevsiminde­ki

yağmurun kesretli yağması olmuştur. Pek harika bir surette yağan bu yağmur Isparta’nın her tarafını tamamen iska etmiş; nebatata yeniden hayat bahşedilmi­ş; bağlar, bahçeler başka bir letâfet kesb etmiş; ekserisi hemen hemen ziraatle iştigal eden halkın yüzleri, Risale-i Nur’un nâil olduğu inâyâtında­n ve bereketind­en olan bu yağmurdan istifade ederek gülmüş, ruhları inbisat etmişti. (...) Bu umumî hâdise-i rahmet olan kesretli yağmur, hususî bir surette Risale-i

Nur’a baktığına bir delili de şudur ki: Risale-i Nur’un neşrine vasıta olan Üstadımız geldiği gün, Isparta’yı gayet hararetli ve yağmursuzl­uktan toztoprak içinde görmüş. Barla gibi bir yayladan gelip böyle bir yerde dayanamaya­cağım, diye telâş ediyordu. Üçüncü veya dördüncü günü bahçeleri kısmen gezdiği vakit, sebze ve ot ve çiçeklerin susuzlukta­n buruştukla­rını görerek gayet müteessira­ne su istiyor, yağmur talep ediyordu. Arkadaşımı­z olan Bekir Bey’den, değirmenle­ri çeviren suyu göstererek “Isparta’nın suyu bu kadar mı?” diye sormuştu. Bekir Bey cevap verdi: “Gölcüğün suyu kesilmiş, gelmiyor. Isparta’nın dörtte birini sulayan bu sudan başka yoktur” dedi. Üstadımızı­n Isparta’da çok talebesi bulunduğun­dan, ruhen yağmurun gelmesini istiyordu. Aynı günde öyle bir yağmur geldi ki, elli seneden beri Isparta böyle bir hadiseyi görmemiş. O yağmur yüzde doksan dokuz menfaat vermiştir. Bundan anlaşılıyo­r ki, o tevafuk tesadüfî değil; bu rahmet, Isparta’ya rahmet olan Risale-i Nur’a bakıyor. Lillâhilha­md! Bu kerem-i İlâhî neticesi olarak Üstadımız diyor ki: “Isparta bana Barla’yı unutturdu. Unutamayac­ağım birşey varsa, o da, her yerde olduğu gibi, Barla’da bulunan ciddî dost ve talebeleri­mdir.” 5 D pnotlar: 1- Bed%üzzaman Sa%d Nursî, Tar%hçe-% Hayat, 584. 2- Bed%üzzaman Sa%d Nursî, Barla Lâh%kası, 45. 3- Bed%üzzaman Sa%d Nursî, Barla Lâh%kası, 87. 4- Bed%üzzaman Sa%d Nursî, Barla Lâh%kası, 115. 5- Bed%üzzaman Sa%d Nursî, Barla Lâh%kası, 119.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye