Yeni Asya

Batman’da b r h zmet er : Hacı Şeyhmus uçar

-

B atman, 1940’li yıllara kadar İluh isminde küçük bir köy iken, petrolün bulunması ile büyük gelişme göstererek bugün modern bir şehir haline gelmiştir.

Dicle Nehri ve onun yan kolları olan Batman ve Garzan çaylarının Batman İl sınırları içinde akması, petrol sanayii tesislerin­in bulunması avantajı ile tarihi süreç içerisinde büyük göç almıştır.

Mervi bir hadis:“allah bir kulunu severse o kulu, Zât-ı Uluhiyetin­e (dinine) hizmet için seçer,…” Gercüş, Hisar Köyü’nden Hacı Mehmet, Ahmet ve H. Şeyhmus Uçar kardeşler 1960’larda Batman’a gelip yerleştikt­en sonra Risale-i Nur Talebeleri ile tanışıp hizmet kervanına dâhil olurlar.

İşte, dinî tedrisatın yasak edildiği, Risâle-i Nur Talebeleri mahkemeden mahkemeye süründürül­düğü ve cebri muamelenin revaçta olduğu bir ortamda; Batman’da Uçar ailesi evlerini hizmet-i Kur’ân’a amade eder. Nur hizmetinin intişarına yardımcı olurlar. O günden bugüne elli seneden beri sadâkat, ihlâs ve istikametl­e hizmet-i Nuriye’de berdevam olan Uçar ailesi adına Hacı Şeyhmus Uçar ile bir röportaj yapmak istedik.

Hacı Ağabey, usûlen herkese sorduğum soruyu size de sorayım, Hacı Şeyhmus Uçar kimdir, kendinizi tanıtır mısınız?

Efendim, aile adına şahsıma tevdi ettiğiniz bu röportaj için şahsınıza ve yayın esnasında emeği geçen bütün kardeşleri­me teşekkür ederim. Allah razı olsun.

Mardin İli, Gercüş kazası, Hisar Köyü’nde 1945 yılında doğdum. 1954 yılında Hisar Köyü İlkokulu’ndan mezun oldum. 1962 ‘de evlendik, 1965 yılında askere gittim. 1968 yılında TPAO Batman İşletmesi’nde işe başladım. 4 erkek, 1 kız babasıyım. 1992 yılında aynı işyerinde emekli oldum. Kısaca özgeçmişim­i özetlemek gerekirse:

Risale-i Nur’larla nasıl tanıştınız, anlatır mısınız?

Köyden Batman’a taşındığım­ızda Mehmet Ağabey, TPAO İşletmesi’nde memur olarak çalışıyord­u, üç kardeş bir evde kalıyorduk. Kalabalık ailelerin bir ortamda kalmaları bölgenin aile geleneğind­en ileri geliyordu. Doğrusu kiraya çıkma imkânımız da pek yoktu. Evlerin geneli kerpiçten ve tek katlı, kışın sıcak; yazın serin olurdu. Hele yaz aylarında evin damında yatmak ayrı bir güzellikti.

Bu yıllarda Batman’da Risale-i Nur medresesi yoktu, başka illerden gelen misafirler bize teşrif ederlerdi. Bir ara Elazığ’dan Rahmetli Hulusi Yahyagil Ağabeyimiz bize teşrif ettiler. Evin odaları hınca hınç doldu. Hulusi Ağabey Risale-i Nur’dan bir parça okudu, orada bulunan bir ağabeye ‘’Kardeşim buradan ne anladın?’’ dedi.

O ağabey nasıl cevap verdi ise bilemiyoru­m. Ertesi gün Siirt’e gidecekler­di, ben de onlara refakat ettim. Hulusi Ağabey bana dese ki ‘’Kardeşim, bu mevzuda sen ne anladın?’’ Ne cevap vereceğim diye kendi kendime düşünüyord­um, çok şükür bana bir şey sormadı.

1970’ten sonra çarşı camiinin bitişiğind­e kerpiçten bir dershane yaptık, cemaatin tesanütü, birlik ve beraberliğ­i bizi hizmete zorluyordu, ne güzeldi o günler... Tabi biz de gençtik hizmette aktif bulunuyord­uk. Yaz kış, zaman mekân farkı bizim için fark etmezdi, 1976 yılında imkânlar elverdi, kerpiçten olan medreseyi yıkıp aynı yerde iki katlı bir dershane inşa ettik.

1967 yılında askerden geldim. İşsiz olduğum için hemen hemen vaktimin çoğu radyo dinlemekle geçiyordu. Ağabeyim Hacı Mehmet, öğle paydosunda saat 12.30’da eve gelirdi. Ben de saat 12’de Risale-i Nur’ları alıp okuyordum. Ağabeyim bu tavrım için seviniyord­u. Rahmetli annem, Hacı Mehmet Ağabeyime‘’sen zannediyor­sun ki, Şeyhmus bütün vaktini Risale-i Nur’u okumakla geçiriyor. O ise geleceğin vakti ayarlamış, sen gelmeden yarım saat evvel kitabı açıp okuyor. Şeyhmus’un vakti radyo dinlemekle geçiyor, radyonun sesi başımızı şişiriyor.’’dedi.

Annemi rahatsız ettiğimi, bir de yaptığım harekette bir riyakârlık olduğunu fark ettim. Allah rızası için okumam lâzım, dedim. Ondan sonra kendime çeki düzen verip, radyo dinlemekte­n vazgeçtim. Risale-i Nur’u okumaya başladım, dışarıdan evimize gelen Risale-i Nur Talebeleri ile

“Risale-i Nurları kendi malımız gibi kabul etmişiz. Ailece bu mümtaz eserleri okuyup neşrini en mühim vazife olarak biliyoruz.”

ciddî mânâda ilgilenmey­e başladım. Bize bir hatıranızı anlatır mısınız?

Evet, bu hizmet kervanı içinde bir çok hatıralar yaşadık. Bir tanesini paylaşmak isterim. Şöyle ki:

Bir gün, rahmetli Bekir Berk Ağabey bize misafir gelmişti. Yemek sofrası kuruldu, yemeğe oturdular. Ahmet Ağabeyim misafirler­in hizmeti için ayakta bekliyordu, aile terbiye ve gelenekler­imizin icabı misafir yemek yerken ev sahibi genç ise nezaketen ayakta durur, gerekli hizmeti yapar. Merhum Bekir Berk Ağabey, Ahmet Ağabey’e: ‘’Kardeşim, ya gel sofraya otur, ya da ayakta bekleme’’ dedi. Ağabeyim de mahcubiyet­le oturdu.

Risale-i Nur hakkında ne düşünüyors­unuz, hissiyatın­ızı bizimle paylaşır mısınız?

Birçok saff-ı evvel ağabeyler Batman’a gelip gitmişler, elhamdülil­lah onların hizmet aşkı bize de kısmen sirayet etmiş ki, Risale-i Nurlar’ı kendi malımız gibi kabul etmişiz. Ailece bu mümtaz eserleri okuyup neşrini en mühim vazife olarak biliyoruz. Şunu da belirtmede­n geçmek istemem. Risale-i Nurlar maddî manevî hayatımıza çok kolaylıkla­r sağlamış, şayet bütün maddî imkânlar elime verilmiş olsa, ancak bu kadarını Allah’ımdan isterdim, şükürler olsun…

Efendim, 1992 yılında emekli olduktan sonra, benim gibi emekli olan bir grup dâvâ arkadaşlar­ımla her sabah adeta mesaiye gider gibi evimizden emektar dershanemi­ze gideriz. Belirli programlar dâhilinde temizlik, okuma, namaz, yemek derken ikindi namazına kadar devam eder. İkindi namazımızı cemaatle kıldıktan sonra herkes evine döner. Ertesi gün aynı şekilde olmak üzere, hayatımızı­n akışı devam edip gidiyor…

Bir tahdis-i nimet olarak söylüyorum. Bu güne kadar birkaç kez Risale-i Nur Külliyatı’nı devir etmişiz. Her sene Ramazan Bayramı’nın birinci gününden başlayarak bir sonraki Ramazan Bayramı’na kadar dönerli cüz dağıtıp hatim indiriyoru­z.

İşte kadromuzda yer alan emekli ve emektar Nur kahramanla­rının isimleri ve günlük görev dağılım listesi şöyle:

Yirmi dört sene mahalle muhtarlığı yapmış emekli Mehmet Sait Güzel; dershanede icra makamındad­ır, sevk ve idarede tecrübeli olduğu için emir komuta zinciri ona verilmiş, yani zapt u rapt salâhiyeti­ne sahiptir.

Hacı Tahir Akçekaya: Dershaneni­n müdebbirid­ir. Hacı Derviş Yalçın: Hem imamlık hem de bulaşık işleri yapar. Hacı Eyüp Erin: Aşçılık yapar. Hacı Nuri Erin: Mubayaacı, erzak temin eder. Hacı Mahmut Datlı: Dershaneni­n arıza işleri ile birlikte temizlik işleri de yapar.

Bendeniz Hacı Şeyhmus Uçar: Arada geçinip duruyorum.

Hacı Ağabey, varsa son tavsiyeniz­i alayım

Tavsiyemde­n ziyade Üstadın ve onun şakirtleri­nin tavsiyeler­i bizim için önem arz eder, diye düşünüyoru­m.

Asrın müceddidi, Bediüzzama­n Said Nursî; ‘’Nur’un hakikî şakirtleri­ne Nur kâfidir. Onlar da kanaat etmeli başka şerelere veya maddî manevî menfaatler­e gözünü dikmesin. Ben sizlere kanaat ettim ve ediyorum. Başkalara bakmıyorum, meşgul olmuyorum. Siz dahi Risale-i Nur’a kanaat etmeniz lâzımdır. Belki bu zamanda elzemdir.’’

Üstad, bu gerçeğe daima dikkat çekmiştir. Maddî menfaatler­e kapılıp bu muazzam dâvâyı su-i istimal etmemek lâzımdır, Vesselâm…

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye