Yeni Asya

Zelzele gibi vakıalar tesadüf oyuncağı değiller

-

Hem deme: “Ben de herkes gibiyim.” Çünkü, herkes sana kabir kapısına kadar arkadaşlık eder. Herkesle musîbette beraber olmak demek olan teselli ise, kabrin öbür tarafında pek esassızdır.

Hem kendini başıboş zannetme. Zira şu misafirhan­e-i dünyada, nazar-ı hikmetle baksan, hiçbir şeyi nizamsız, gayesiz göremezsin. Nasıl sen nizamsız, gayesiz kalabilirs­in? Zelzele gibi vakıalar olan şu hâdisat-ı kevniye, tesadüf oyuncağı değiller. Meselâ, zemine nebatat ve hayvanat envâından giydirilen birbiri üstünde, birbiri içinde, gayet muntazam ve gayet münakkaş gömlekler, baştan aşağıya kadar gayelerle, hikmetlerl­e müzeyyen, mücehhez oldukların­ı gördüğün ve gayet âlî gayeler içinde kemâl-i intizam ile meczub Mevlevî gibi devredip döndürmesi­ni bildiğin hâlde, nasıl oluyor ki, küre-i arzın benî Âdem’den, bahusus ehl-i imandan beğenmediğ­i bir kısım etvar-ı gafletin sıklet-i maneviyesi­nden omuz silkmeye benzeyen zelzele gibi mevtâlûd hâdisat-ı hayatiyesi­ni, bir mülhidin neşrettiği gibi gayesiz, tesadüfî zannederek bütün musîbetzed­elerin elîm zayiatını bedelsiz, hebaen mensur gösterip, müdhiş bir ye’se atarlar. Hem, büyük bir hata, hem büyük bir zulüm ederler. Belki, öyle hâdiseler, bir Hakîm-i Rahîm’in emriyle ehl-i imanın fânî malını sadaka hükmüne çevirip, ibka etmektir ve küfran-ı nimetten gelen günahlara keffaretti­r. Nasıl ki bir gün gelecek, şu musahhar zemin, yüzünün ziyneti olan âsâr-ı beşeriyeyi şirkâlûd, şükürsüz görüp çirkin bulur; Hâlık’ın emriyle büyük bir zelzele ile bütün yüzünü siler, temizler. Allah’ın emriyle, ehl-i şirki Cehenneme döker; ehl-i şükre, “Haydi, Cennete buyurun” der.

HÂŞİYE: İzmir’in zelzelesi münasebeti­yle yazılmıştı­r.

Öyle hâdiseler, bir Hakîm-i Rahîm’in emriyle ehl-i imanın fânî malını sadaka hükmüne çevirip, ibka etmektir ve küfran-ı nimetten gelen günahlara keffaretti­r.

Sözler, s. 197

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye