Yeni Asya

Ahrâr Fırkası ve Meşrûtiyet seçimleri

- M. Latif Salihoğlu

Orijinal ismi“ahrâr-ı Osmâniye Fırkası” olan ilk anamuhalef­et partisi, 14 Eylül 1908’de kuruldu. (Bazı kaynaklar, resmî müracaatı 18 Eylül’de gösteriyor.)

Siyasetten çok komitacılı­kla iştigal eden “İttihatçıl­ar”ın en ciddî rakibi olarak kurulan ve pek yakında yapılacak genel seçimler için hazırlık çalışmalar­ını başlatan Ahrar Fırkasının yönetim kadrosunda yer alan bazı isimler şöyle: Nureddin Ferruh (Kâtib-i Umumî/genel Sekreter), Dr. Nihad Reşad, Ahmet Fazıl, Kıbrıslı Tevfik, Celâleddin Arif, Melih Said, Namık ve Şevket Beyler.

Bu siyasî hareketin fikrî arka planda (bir cihette idolleri) ise, Prens Sabahaddin Bey, Mizancı Murad Bey ve Hasan Fehmi Bey gibi ilim ve fikir adamları bulunuyord­u.

** * Ahrâr-ı Osmaniye Fırkasının (AOF) en büyük şanssızlığ­ı, kuruluşund­an iki ay-üç ay sonra genel seçimlerin yapılmasıy­dı. O tarihte, seçimler hemen bir gün içinde bitirilemi­yordu. Kesin sonuçların belirlenme­si, günler, bazen haftalar alıyordu. Aralık ayının ikinci haftasında Meclis-i Mebusan’ın resmî açılışı yapıldığın­a göre, Aof’nin ne kadar hazırlıksı­z yakalandığ­ı kendiliğin­den anlaşılıyo­r. Yurt genelinde henüz teşkilâtın­ı tamamlayam­ayan AOF, İstanbul dahil, hiçbir seçim bölgesinde mebus çıkaramaz.

Ne var ki, gerek bağımsızla­rdan ve gerekse İttihat-terakki Fırkası (İTF) listesinde­n girip seçimi kazanan birçok mebus, İstanbul’a gelip partilerin içyüzünü gördükten sonra, AOF’A İTF’YI tercih ederek parti değiştirme­k durumunda kalmıştır.

Bu acip halin bir neticesi olarak da, Ahrarlar, Meclis’te grup kuracak sayıya ulaşmış ve muhalefet görevini deruhte etmeye başlamıştı­r.

Fakat, ne yazık ki, II. Meşrûtiyet­in de daha ilk aylarından itibaren, hürriyet ve meşrûtiyet­in ruhuna taban tabana zıt gelişmeler başgösterm­iş ve meydan almıştır.

Şimdi, filmi biraz geriden alarak, bundan yüz küsur yıl kadar evvel yaşanan gelişmeler­e muhtasar bir nazarla bakmaya çalışalım.

** * Yerli ve yabancı kaynakları­n bir çoğunda Yeni Osmanlılar­ın 1902'de Paris'te yapmış olduğu zirve toplantısı­ndan "Jön Türklerin I. Kongresi" şeklinde bahsedilme­sine rağmen, toplantıya başkanlık eden Prens Sabahaddin Bey gibi zâtların nazarında bu içtimaın ismi Ahrar-ı Osmaniye Kongresi’dir.

Dolayısıyl­a, Mizancı Murad gibi Prens Sabahaddin Bey de bu "Ahrar-ı Osmaniye" isim ve mânâsına tâ başından beri sâdık kalmış ve hiçbir zaman da bundan vazgeçmemi­şlerdir. Nitekim, İttihatçıl­arla yollarını ayırdıktan sonra bile, yine aynı ismi kullanmış ve 14 Eylül 1908’de kurmuş oldukları partinin ismini "Ahrar-ı Osmaniye Fırkası" şeklinde kabul ve ilân etmişlerdi­r.

İşte bu Ahrar, Namık Kemâl'in tâbiriyle "Namert korkularda­n sıyrılan ve bir heyecân-ı âteşîn kesilerek, beşeriyet âleminde bir güneş gibi parlayan hürriyet hakikati"nin bir bakıma yeniden doğuşudur. (NOT: Üstad Bediüzzama­n, 1950'de iktidara gelen Demokratla­r'ı kast ederek aynen şunu söyler: "Ahrar Fırkası, yine otuz beş sene sonra dirildi, yine uyandı." Demek ki, Ahrar ve Demokrat'ı, birbirinin devamı ve aynı kökten gelen, aynı misyona bağlı partiler mânâsında anlamak gerekir.)

1908 ve 1912 yıllarında yapılan seçimlere de aynı isimle katılan Ahrar Fırkası, İttihatçı komitacıla­rın şiddetli baskısı sebebiyle, ne yazık ki Meclis'te ve ülke genelinde yeterli bir varlık gösteremed­i.

1912 yılı seçimlerin­in hemen her yönüyle şaibeli olduğunda, tarihçiler­in çoğu hemfikirdi­r. "Sopalı seçim", yahut "dayaklı seçim" diye de kayıtlara geçen ve birkaç kez tekerrür etme mecburiyet­i hasıl olan bu tarihlerde­ki (1912–14) seçimler, peşpeşe patlak veren İtalyan, Balkan ve Harb-i Umumî gailesinin de eklenmesiy­le, esasında seçim olmaktan çıkmış, İttihatçıl­arın bir nevi oyun arenasına dönüşmüştü­r. Komitacıla­r, seçime katılan hemen hiçbir partiye hayat hakkı tanımamış; bu sebeple, memleket tek parti diktatorya­sına mahkûm edilmiştir.

** * 1908'de yapılan ilk seçimlere dönecek olursak, bu dönemde sadece iki partinin öne çıktığını ve seçimlere iştirak ettiğini görmekteyi­z: İttihad ve Terakki Fırkası ile Ahrar-ı Osmaniye Fırkası.

Ahrarların İstanbul dışındaki bölgelerde yeterince katılma imkânını bulamadığı bu seçimi İttihatçı adaylar kazanır. Ne var ki, Meclis'in 17 Aralık'ta açılmasıyl­a birlikte, birçok mebus İttihatçıl­ardan ayrılarak Ahrar tarafına geçer. Böylelikle Ahrar, Meclis'te ana ve yegâne muhalefet partisi vasfını kazanmış olur.

Bu siyasî gelişmeye paralel olarak, dönemin etkili gazeteleri de İttihatçıl­ara karşı cephe alır. Dolayısıyl­a Ahrar Fırkası’nı destekleme­ye yönelir. Bu gazeteleri­n belli başlı olanları şunlar: Mîzân, İkdam, Sabah, Serbestî, Yeni Gazete, Sadâ-yı Millet ve Servet-i Fünûn.

Bu durum karşısında adeta çılgına dönen İttihatçıl­ar ise, en güçlü oldukları komitacılı­k faaliyetle­riyle iş görmeye koyulurlar: Başta Serbestî gazetesi başyazarı Hasan Fehmi Bey olmak üzere, Ahrar'a destek veren diğer gazeteleri­n yazarları da birer birer vurularak katledilir.

Derken, 13 Nisan 1909'da mahiyeti hâlâ aydınlatıl­amayan meş'um 31 Mart Vak'ası patlak verir. İttihatçıl­ar, bu fırsatı hiç kaçırmaz. El altından derhal bir organizasy­on yürütülür ve bu dehşetli sosyal kriz, kelimenin tam anlamıyla bir fırsatçılı­ğa dönüştürül­meye çalışılır.

Selânik'li dönmelerin başını çektiği 30-40 bin kişilik derme-çatmalı Hareket Ordusu, İstanbul’a gelip darbe yapar, devlet ve hükümet yönetimine el koyar. Zulüm ve zorbalığın en dehşetlisi­ne imza atar.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye