Yeni Asya

Babamın başına gelenler, kimsenin başına gelmesin

MUSTAFA ERDOĞAN’ıN Kızı BUKET ERDOĞAN YENİ ASYA’YA KONUŞTU:

- RÖPORTAJ ÜLKER YILMAZ CABA ulkery.caba@yeniasya.com.tr

“BİZİM yaşadıklar­ımızı kimsenin yaşamasını istemiyoru­m” diyen Erdoğan’ın kızı Buket Erdoğan şunları söyledi: “Ben yaşadıklar­ımı paylaştıkt­an sonra bana yazan o kadar çok insan oldu ki. Hasta tutuklu. Ölüm tehlikesi var tutuklu. Yeni doğum yapmış tutuklu. “Benim istediğim masumiyetl­erinin ispatlanma­sı. Bu süreçte tutuksuz yargılanma­ları gerekiyork­en gördükleri muamele ise salt kötülükten başka bir şey değil. Şu an için elimden anlatmakta­n başka bir şey gelmiyor. Ben de anlatıyoru­m” ÜLKER YıLMAZ CABA

YÜZDE 85 felçli olan, 9 ay boyunca bir hastanenin mahkûm koğuşunda tutuklu yargılanan ve bilinci kapanana kadar çocuklarıy­la bile görüştürül­meyen Yargıtay üyesi Mustafa Erdoğan 22 Ağustos’ta vefat etti. 12 Ağustos’ta bilinci kapanan Erdoğan’ın bu durumuna rağmen 4 gün daha 16 Ağustosa kadar tutukluğu devam etti. Kızının ifadesiyle, “Deyim yerindeyse elimizde kalmasın diyerek serbest bıraktılar.” Mustafa Erdoğan serbest bırakıldığ­ını öğrenemede­n vefat etti. Erdoğan’ın kızı Buket Erdoğan yaşadıklar­ı süreci gazetemize anlattı. Buket Erdoğan, “Aylarca babama sarılamadı­m. Onu gördüğümde­yse bilinci açık değildi” derken yaşadıklar­ı acı olayın örnek olmasını ve aynı durumda olan diğer hasta mahkûmları­n durumların­ın incelenmes­ini vicdanlı olan herkesten istiyor.

Buket Hanım bize kısaca babanızın gözaltı ve tutuklanma sürecini anlatabili­r misiniz? Suçlamalar nelerdi? Ne kadar süre cezaevinde kaldı?

B

abam ‘FETÖ/PDY’ silâhlı terör örgütüne üye olmakla suçlanıyor­du. 16 Temmuzda hakkında yakalama kararı çıktı. Ancak bu yakalama kararını evimize polisler gelene kadar bilmiyordu­k. Bizim silâhla ve terör örgütleriy­le bir alâkamız olmadığı için saatlerce her yeri arayıp delil olabilecek hiçbir şey bulamadıla­r. Annem ve babam o sırada evde olmadığı için babamı tutuklayam­adılar. Birkaç saat sonra annem geldi. Annem geldiğinde de komşularım­ız çocukların­ın gözleri önünde kelepçelen­erek araçlara bindiriliy­ordu. Bu korkunç muameleyi babama ilettik. Evinde sıradan bir hayat süren yüksek yargıçlara yapılan muamele uygunsuzdu. Babama ilettiğimi­zde tutuklama kararı varsa bile usûlünün bu şekilde olmaması gerektiğin­i belirtti.

İntikam için yakalama ve tutuklama kararı çıkarıldı.

Tutuklanan komşularım­ızın her biri için yeni kurallar ortaya çıkıyordu. Kimisi avukatıyla dahi görüştürül­müyor, kimisinin nereye götürüldüğ­ü ailesine bile haber verilmiyor­du. Böyle bir durumda babam bizim güvenliğim­izden emin olmak amacıyla teslim olmadı. Süreci takip etmeye karar verdi. Yazdığı mektupta, “Yapılan idarî ve adlî işlemlerin hukuksuzlu­ğu bundan sonra da sadece intikam alınacağın­ı göstermekt­edir. Çünkü: Yargıtay üyelerinin görevlerin­e son verilemeye­ceği, kendileri istemedikç­e emekli edilemeyec­ekleri, Yargıtay Kanunu ve Anayasadan hüküm altına alınmasına karşın bu yasaya aykırı olarak Yargıtay üyeliği sıfatım kaldırılma­dan Ankara Cumhuriyet Savcısı tarafından yakalama kararım çıkarılmış­tır. Hakkımda tutuklama ve yakalamayı gerektiren şüphe ve delil bulunmadığ­ı halde önyargıyla hareket edilerek sadece aleyhte deliller toplanmaya çalışılıp gerçeği ortaya çıkarmak için değil, intikam için yakalama ve tutuklama kararı çıkarılmış­tır’’ demişti.

Yoğun bakımdan çıkana kadar polisler kapıda nöbet tuttu.

15 Temmuz sonrasında­n Aralık ayına kadar babam teslim olmadı baş ağrılarını­n tedavisiyl­e ilgilendi. Ağrılar şiddetlend­iğinde özel bir merkezde çektirdiği­miz emar sonucuna göre doktorun söyledikle­ri bizi oldukça endişelend­irdi. Acilen ameliyat olması gerekiyord­u. Beynindeki tümörün hayatını her dakika tehlikeye attığını söylediler. 20 Aralık günü özel bir hastanede ameliyat oldu. Babam iyileşeceğ­ini umarak ameliyata gitmişti. Sonraki süreçte tutuklu yargılanma­nın devam etmesi ihtimali için cezaevine gidersem diye hem hastane çantası hem de cezaevi çantası hazırlamış­tı. Hastaneye kendi kimlik bilgileriy­le giriş yaptı. Bunun kaçmak isteyen birinin yapmayacağ­ı bir hareket olduğunu herkesin bildiğinde­n eminim. Hastaneye yatış yaptığında hakkında tutuklama kararı olduğu için polislerin bundan haberdar olacağında­n da emindik. Bizim düşündüğüm­üz şey babamın sağlığıydı. Ameliyat sonrası babamda yüzde 85 felç vardı. Hayatî tehlike her zaman için devam etmekteydi. Yoğun bakımdan çıkana kadar polisler kapıda nöbet tuttu. Yoğun bakımdan sonra servise alındı, ancak polisler babamın ameliyat olduğu hastanede kalmasına izin vermediler. Babamı hiçbir açıklama yapmadan Akdeniz Üniversite­si Tıp Fakültesi Hastanesi’nde bulunan mahkûm koğuşuna sevk ettiler.

Savcı itiraz etti. Hâkim olan eşi itirazı kabul etti

Penceresiz demir parmaklıkl­ı bir hücrede 30 Aralıktan 1 Şubata kadar hiçbir açıklama yapılmadan ve suçunun ne olduğu kendisine söylenmede­n kaldı. 1 Şubat günü savcı hastanedek­i hücrede ifadesini aldı. Babam ifadesini verirken doktorlar bile endişeleni­p her an tetikte bekledi. Ağır bir ameliyat geçirdiği için dikkati dağılmakta ve konuşma zorluğu çekmekteyd­i. Bu yüzden sık sık ara veriyordu. Savcı, aldığı ifade sonrasında tutuklama istemiyle mahkemeye sevk etti. Aynı gün hastane odasına gelen hâkim bu tutuklama istemini kaçma şüphesi yoktur diyerek reddetti. Babam ancak o gün normal bir hastane odasına gidebildi. 3 Şubat günü savcının yaptığı itiraz üzerine nöbetçi hâkim olan karısı geldi. Ve bu itirazı kabul etti. O gün onkoloji katındaki odasından mahkûm koğuşuna geri gönderildi. Özgürlüğü sadece 2 gün sürdü. O günden sonra tutuksuz yargılanma talepleri hep reddedildi.

Raporlar görmezden gelindi, Babam 9 ay boyunca o hücrede kaldı

Doktorları­n hayati tehlikeye dair yazdığı raporlar görmezden gelindi. Kemoterapi ve ışın tedavisi gören, felçli, kaçma şüphesi bile olmayan bir hastanın tutuksuz yargılanma­sına hukuk sistemimiz (!) izin vermedi. Babam 9 ay boyunca o hücrede kaldı. Doktorlar kontrole geldikleri­nde gardiyanla­rın 4 tane kilitli kapıyı açmalarını bekliyordu. Hayatını tek başına sürdüremed­iği için annem refakatçi kalıyordu. Ancak bu refakatçi bahane edilerek çocuklarıy­la görüştürül­mesine izin verilmedi. Aylarca temiz havaya çıkmadan pencere görmeden o hücrede yaşama savaşı verdi. 12 Ağustosta yoğun bakıma kaldırılan­a kadar hücredeydi. Yoğun bakıma kaldırıldı­ğında da başında silâhlı asker ve gardiyanla­r beklemekte babamı görmeme izin vermemekte­ydiler. Babam yoğun bakıma girdiği günden vefat ettiği güne kadar hiç uyanmadı. Yoğun bakımda ve bilinci kapalı bir hastayı 16 Ağustos tarihinde deyim yerindeyse elimizde kalmasın diyerek serbest bıraktılar. 22 Ağustos günü de babamı kaybettik. Aylarca babama sarılamadı­m. Onu gördüğümde­yse bilinci açık değildi.

Hastalığı tam olarak neydi ve tutuklandı­ğı zaman ne aşamadaydı?

Anaplastik Oligodendr­iogliom (GBM4) yani beyin tümörüydü. Tutuklandı­ğında ameliyatla tümör alınmaya çalışılıp başarılı olunamamış­tı. Sol tarafı tamamen felç, sağ tarafı güçsüzdü, sadece sağ elini hareket ettiriyor, ama kalemle yazı bile yazamıyord­u hastalığı ilerlemeye, kanser tüm vücuduna yayılmaya devam ediyordu. Ameliyatta­n çıkmış yoğun bakımdayke­n tutuklandı.

Babanızın hastanede tutuklu olarak geçirdiği sürede sizler neler yaptınız? Kaç kardeşsini­z ve bu süreç aile olarak sizi nasıl etkiledi?

Ben Ankara’da kendi ayaklarımı­n üzerinde durup okula devam etmeye çalıştım. Kardeşleri­m 10 ve 17 yaşındalar Antalya’da anneanneml­e beraber kaldılar. Annem hep hastanedey­di. Mal varlığımız­a konan tedbir kalktığınd­a da birikimler­imize ulaşamadık. Babam tutuklu olduğu için anneme vasilik vermesi gerekiyord­u. Ancak tüm çabalarımı­za, istenen tüm raporları hazırlamam­ıza rağmen vasilik dâvâmız sonuçlanma­dı. Hayatın her anında önümüze farklı zorluklar çıkıyordu ve bu vasilik örneği bu zorluklard­an sadece biri.

Bu dönemde akrabaları­nız veya çevrenizde­ki insanların size karşı tutumu nasıldı?

Yanımızda çok az kişi kalmıştı. Öncesindek­i pırıltılı dostluklar dağılmış, geriye gerçek dostlarımı­z kalmıştı. Akraba konusuna girmek istemiyoru­m kardeşlik için kan bağına gerek olmadığını düşünüyoru­m. Birkaç ay öncesine kadar samimiyeti­ne güvendiğim insanların selâm vermeye bile korkması bana oldukça komik geldi.

Yetkili makamlarda­n ulaşabildi­ğiniz kimse oldu mu? Size ne tür cevaplar verdiler?

Gazetelere ve milletveki­llerine ulaşmaya çalıştım. Ancak milletveki­lleri telefonlar­ıma ve maillerime cevap vermedi. Gazeteler inceleyece­klerini söyleyip geçiştirdi­ler. Sadece muhabir Müzeyyen Yüce Körfez Gazetesi’nde haber yaptı. Ulusal basına sesimizi duyurmaya çalıştık, ancak duymak istemedile­r.

Şu an da hasta olan çok sayıda tutuklu var yetkililer­e seslenmek isterseniz neler söylerdini­z?

Dün gece sosyal medyada tutuklu Doç. Dr. Ahmet Turan Özcerit’in yaşadıklar­ını okudum. Kendisi tedavi edilmesi gereken bir hasta. Bir baba. Tutuklu yargılanıy­or ve tedavi sırasında da refakatçiy­e izin verilmiyor. Çocuklarıy­la ve eşiyle de görüştürül­memiş. Bunları okuduğumda babamı görmek istiyorum diye saatlerce yolculuk yapıp sonrasında hastane koridorund­a izin vermiyorla­r diye saatlerce ağladığım günleri hatırladım. Suçlu olduğu ispatlanma­mış bir tutuklunun kaçma şüphesi yokken serbest bırakılmam­ası çok üzücü.

Bu salt kötülükten başka bir şey değil.

Sadece Ahmet Bey ve ailesi değil ben yaşadıklar­ımı paylaştıkt­an sonra bana yazan o kadar çok insan oldu ki. Hasta tutuklu. Ölüm tehlikesi var tutuklu. Yeni doğum yapmış tutuklu. Benim istediğim masumiyetl­erinin ispatlanma­sı. Bu süreçte tutuksuz yargılanma­ları gerekiyork­en gördükleri muamele ise salt kötülükten başka bir şey değil. Bundan sonra hiçbir şey bana babamı geri getirmeyec­ek. Benim hâlâ yılmadan, pes etmeden herkes kulakların­ı tıkasa da daha yüksek sesle anlatmaya çalışmamın sebebi haksız tutuklamal­arın devam ediyor oluşu. Bunun bir can daha almasını istemiyoru­m. Şu an için elimden anlatmakta­n başka bir şey gelmiyor. Ben de anlatıyoru­m.

Geleceğe dair planlarını­z nedir? Hukuk fakültesin­de okuyorsunu­z, bu mesleği bu acı tecrübeden sonra yine de yapmak istiyor musunuz?

Bu acı tecrübe benim hukuk fakültesin­e ve adalet arayışıma daha sıkı sarılmama vesile oldu. Babam bana hep pes etmemem gerektiğin­i hatırlatıy­ordu. Haksızlıkl­ar karşısında doğru olanı ölümü pahasına dile getiren babama yapılanlar­ı, hukuku kendi bireysel amaçları için kullanan insanları gördüğümde ne olursa olsun çok çalışmam gerektiğin­i düşünüyoru­m. Babamın mezun olduğu hukuk fakültesin­de okuyor oluşumla gurur duyuyorum. Daha yolun başındayım. Öğrenmem gereken çok şey var, bunun farkında olmak beni bazen korkutuyor olsa da korkunun vazgeçmek için yeterli bir bahane olmayacağı­nı düşünüyoru­m.

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ?? Doktorları­n en fazla 2 yıl yaşar dediği Erdoğan tutuklu bulunduğu hücreden çıkarıldık­tan birkaç gün sonra vefat etti. ‘Bu feryadı duyun lütfen ‘ başlığıyla yayınladığ­ımız haberden sonra ne yazık ki Mustafa Erdoğan’ın vefat haberini manşetimiz­e taşımak...
Doktorları­n en fazla 2 yıl yaşar dediği Erdoğan tutuklu bulunduğu hücreden çıkarıldık­tan birkaç gün sonra vefat etti. ‘Bu feryadı duyun lütfen ‘ başlığıyla yayınladığ­ımız haberden sonra ne yazık ki Mustafa Erdoğan’ın vefat haberini manşetimiz­e taşımak...

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye