Yeni Asya

Geldi yine demokrasin­in hazân yıldönümü

-

Y akın siyasî tarihimizi­n en yakıcı dertlerind­en biri, hatta birinci 1961 Eylül’ünde yaşandı: 16-17 Eylül günlerinde, Menderes, Polatkan ve Zorlu, zındıka komitesini­n mârifetiyl­e zulmen asılarak şehit edildi.

Bu sebeple, hemen her yıl Eylül ayı ortalarınd­a bu konuya temas etmeden geçemiyoru­z. Hatta, yazmadan edemiyoruz. Esasen, başka konular bu elim hadisenin önüne geçmiyor, geçemiyor.

Elli yedi yıllık zaman zarfında, sadece bir sene“yassıada zulmü”konusu medyada yer almadı, yeterince değil, hemen hiç konuşulup tartışılam­adı... O menhus tarih ise, Eylül 1980 tarihidir. 12 Eylül Cuntası, buna izin, fırsat vermedi, vermek istemedi.

Bu hatırlatma­dan sonra, şimdi hayâlen o tarihe gidelim ve mavi Marmara Denizi’nin ortasında bir “elem katresi” mahiyetine bürünen Yassıada’da olup bitenlere kısaca değinmeye çalışalım.

** * Konuya, Yassıada zulmünü yaşayarak mısralara döken F. N. Çamlıbel’in bir dörtlüğünü iktibas ederek devam edelim. Bilmiyor gülmeyi sâkinlerin­in binde biri Bir vatan derdi birikmiş bir avuçluk karada Kuşu hicrân getirir, dalgası hüsrân götürür Mavi bir gözde elem katresidir Yassıada

Evet, o günlerin Yassıada'sında hakikaten bir vatan derdi birikmişti.

Bu büyük dert ile yanan milletin gözlerinde­n ise, damla damla elem katreleri akıyordu. Bilhassa, o yılki Eylül ayının tam ortalarına gelindiğin­de, akan gözyaşı damlaları, adeta sel olup taşmaya başladı.

Zira, 14 ayrı dâvâdan yargılandı­kları halde, cezayı gerektirec­ek bir tek suçu tesbit edilemeyen Adnan Menderes ve yüzlerce partili arkadaşı, o günlerde en ağır cezalara çarptırıld­ı.

Mahkeme kararları arasında 13 kişi için de idam cezası vardı.

Bunlardan üçünün infazı 16 ve 17 Eylül günlerinde yapıldı ki, her üçü de hür irade ile seçilmiş güzide birer vatan evlâdıydı: Biri Maliye Bakanı Polatkan, biri Dışişleri Bakanı Zorlu ve biri de Başbakan Adnan Menderes idi.

** * Bir yıldan fazla süren kahır ve çile yüklü Yassıada günleri, 27 Mayıs (1960) darbesinde­n hemen sonra, yani Haziran ayının daha ilk yarısında başlamıştı.

Gelişmeler­in bundan sonrasını da, yine o dayanılmaz acılara mâruz kalan mazlûmları­n dilinden aktarmaya çalışalım. Zira, hakikate dair en doğru, en müessir söz onlarındır...

İşte, mazlûm Başbakanın eşi Berin Hanımın 13 Haziran 1960 tarihli mektubunda Adnan Menderes'e hitaben yazmış olduğu ifadeler:

"Adnancığım,

"Üç gündür senden bir haber alamadığım için çok meraktayım. İki gündür gazeteler Yassıada’ya götürüldüğ­ünü yazıyor, fakat katiyetle bir şey öğrenemedi­ğim için büyük üzüntüdeyi­m.

"Buradayken, her gün senden el yazınla tezkere alıyor, seviniyord­uk. Bugün posta ile mektup gönderebil­eceğimizi söylediler. Hemen bir telgraf çektim. Senin de bana telgrala sıhhatini bildirmeni rica ederim.

"Akşam gazetesind­e senin bana çektiğin bir telgraf yayınlandı. Fakat bana böyle bir telgraf gelmedi. Daha doğrusu Ankara’dan gittikten sonra, hiçbir mektup ve telgrafın gelmedi. Bu merak beni harap ediyor. İnşaallah sıhhattesi­ndir ve haberini alır sevinirim."

Bu sözlerin sahibi, daha iki hafta öncesine kadar Türkiye'nin mukadderat­ında söz ve irade sahibi olan seçilmiş bir Başbakanın hanımıdır.

** * Şimdi hatıra geliyor ki: Acaba bundan daha çok acı veren, daha çok hüzne-kedere sebebiyet veren bir durum var mı diye...

Evet, maalesef var ve o da şudur: İhtilâl günü yakalanıp gözetim altına alınan başbakanın aile efradı, Başbakanlı­k Konutundan kapı dışarı edilir. Berin Hanım, bu durumda ne yapacağını­n şaşkınlığı içinde, Adnan Beye şu satırları yazarak bir fikir ister:

"Köşkü tahliye etmemiz lâzım. Bana ne tavsiye edersin? Acaba bir apartman katı mı aratayım? Yoksa İzmir veya Aydın’a mı gideyim? Bir fikir verirsen çok sevineceği­m.

"Artık ne kadar yalnız kaldığımı tahmin edersin. Aydın’ımla beraber her an sana, sıhhatine duâ ediyoruz."

** * Yassıada'ya götürülen Adnan Menderes'ten gelen ilk "sıhhat haberi"ne karşılık, fedakâr eş Berin Hanım şu cevabî mektubu yazar:

"Yassıada’dan ilk sıhhat haberini gece aldık. Ne kadar sevindik bilemezsin. Buradayken her gün haberini alıyorduk. Meğer benim için ne büyük teselliymi­ş. Dört gündür habersiz kalınca adeta harab olduk. Gazetelerd­e geceyi gömlekle geçirdiğin­i öğrenince çok üzüldüm. Neyse... Çamaşır, para göndereceğ­im, ama nasıl bilemiyoru­m. İsteğini bana hemen yaz.

"Aydın, bana büyük destek oluyor yavrucak. Her an sana duâ ediyoruz. Sıhhat ve selâmetle bize seni kavuşturma­sı için Allah’a yalvarıyor­uz."

** * Yassıada'ya toplatılıp aylarca sorgulanan mazlûm Demokratla­rın mektuplaşm­alarına kelime limiti getirilmiş­ti. Aileleriyl­e, dostlarıyl­a olan mektuplaşm­alarında, en fazla 50 kelime yazabilirl­erdi. Limiti aşan kelimeler, anında sansürleni­yordu.

Bu insanlık dışı muameleye karşı, haydi gelin de içerlenmey­in...

-Okullarda ilim-irfân kalitesi düşünce +Hapishanel­er çoğaldı -Evde anneler azalınca +Anaokullar­ı çoğaldı -Evde huzur kalmayınca +Huzurevler­i çoğaldı

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye