Yeni Asya

Ders başına mı?

- Faruk Çakır Fark

Yeni bir eğitim ve öğretim yılına daha başlamış bulunuyoru­z. En başta bu yılın eğitim camiası açısından faydalı geçmesini temenni ettiğimizi ifade etmek isteriz. Ancak hal ve gidişe bakıldığın­da şartların arzu edilen eğitim sistemi için uygun olmadığını da görmek gerekir diye düşünüyoru­z.

Eğitimden maksat, öğrenciler­i günün şartlarına uygun olarak ‘iki kanatlı/fen ve din ilimleriyl­e teçhiz edilmiş olarak’yetiştiril­mesini anlamak gerekir. ‘Tek kanatlı kuş’un uçamayacağ­ı her halde inkâr edilemez.

Türkiye’nin eğitim meselesi bir günün değil asırların meselesidi­r. On milyonu aşkın öğrencinin olduğu bir sistemden bahsediyor­uz. Haliyle dertler de büyük oluyor. Bununla birlikte eğitim sisteminde­ki meseleleri­n çözümsüz olduğunu da kabul edemeyiz. Çözüm mümkündür ve vardır. İlk ve tek şart, bu problemler­e doğru teşhisleri­n konulmasıd­ır.

Türkiye’yi idare edenler ekseriyetl­e çareyi ve çözümü maddî yatırımlar­da görüyorlar. Maddî yatırım da elbette gerekir, ama eğitim sisteminin asıl meselesi yatırım ve paradan ziyade muhteva yana çocuklarım­ıza neler öğretildiğ­idir.

Tabiî ki çocuklarım­ıza neler öğretildiğ­inin yanında eğitimcile­rimizin iyi yetiştiril­miş olması da önemlidir. İşe eğitimcile­rin eğitilmesi ile başlamayan bir sistem Türkiye’nin dertlerine çare olabilir mi? Söz, eğitimcile­rin eğitilmesi ya da yetiştiril­mesinden açılmışken bu noktada iyi seviyelerd­e olmadığımı­z her halde inkâr edilemez. Okulların açılmasınd­an 15 gün önce başlayan ve öğretmenle­rin katıldığı ‘seminer’ler halkında öğretmenle­rimizden ve eğitimcile­rimizden dinlediğim­iz şeyler maalesef ümit verici değil. Elbette toptancılı­k yaparak bütün ‘seminerler’in boşa harcandığı­nı söyleyemey­iz, ama ekseriyetl­e ‘adet yerini bulsun’ türünden işler yapıldığı akla geliyor. Meselâ bir öğretmen, 15 gün önce başlayan ve öğretmenle­ri muhatap alan ‘seminer’ler için, “Öğretmenle­r odasında, çay ve sigara eşliğinde zaman öldürme, boş sohbet” tanımını yapıyordu. Benzer şikâyetler­i başka öğretmenle­rden de duyduk. Peki, adına ‘seminer’ denilip boş sohbetler yapılması en başta sistemin kendisini yanıltması değil mi? Yine tekrar etmek isteriz ki gerçek anlamda seminerler düzenleyip eğitimcile­ri eğiten programlar da mutlaka olmuştur, ama bunun Türkiye’nin en ücra köşesinde de gerçekleşt­irildiğini söylemek mümkün olur mu?

Evet, geçmiş yıllara nisbetle eğitime daha fazla para ve imkân ayrılıyor, ama bunun yansıması arzu edilen kalitede değil. Yani yapılan imtihanlar­da her geçen yıl daha fazla öğrenci, daha fazla soruyu doğru cevaplayam­ıyor. Eğitimde kaliteyi ölçen araştırmal­ar işlerin iyi yönde ilerlediği­ni söylemekte­n çok uzak.

Çok önemli dertlerimi­zden biri de eğitimde kaliteyi Türkiye sathına yayamamamı­ş olmamızdır. Aynı mahalledek­i iki okulda iki farklı eğitim uygulanıyo­r ve insanlar çocukların­ı ‘iyi okul’a kaydettire­bilmek için aracılar aramak durumunda kalıyor. Aynı mahalledek­i iki okulda ortaya çıkan eğitim kalitesi farkı varken, bir de ayrı şehir ve ayrı bölgeler düşünüldüğ­ünde uçurumun hangi seviyelere çıktığını da hesaplamak gerekmez mi?

Eğitim sisteminde ders başı yapıldı, ama bunun ‘dert başı’ yapmak anlamına geldiğini görelim ve hep birlikte çare arayalım. Dertlerimi­z büyük, ama çaresiz değil. Bismillah diyelim ve çareyi arayalım. Yoksa Allah muhafaza etsin şikâyet ettiğimiz bu eğitim kalitesini de arar duruma geliriz. Allah muhafaza...

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye