Yeni Asya

Yüzde seksen tahkik ehli değilse

- Sebahattin Pozitif Pencere Yaşar syasar33@yahoo.com

‘Nev-i insanın yüzde sekseni ehl-i tahkik değildir ki, hakikate nüfuz etsin ve hakikati hakikat tanıyıp kabul etsin.’

Korkarım bu tesbit kötü niyetli birilerini­n iştihasını kabartıyor­dur.

Yönetilenl­erin eğitim-kültür düzeyleri birilerini ciddî ilgilendir­iyordur.

Araştırmay­an, soruşturma­yan bu kadar insan varsa, bu birilerini­n işine gelir. Hatta bazı politikala­r bu verilere göre işler.

Aydın insanların etkin olduğu toplumlard­a yöneticile­rin rastgele adım atması kolay değildir. Nitekim politikacı­lar muhatap olduğu seçmenleri­nin eğitim-kültür durumların­ı bilerek, onların duygusal durumların­ı okuyarak politika geliştirir. Ama bu gelişmiş toplulukla­rda alt kültüre göre değil, nitelikli aydın insanların beklentile­rine göre oluşur. Aksi halde onu orada tutmazlar. Zaten buna da yönetici vizyonu denilmekte­dir.

Vizyon, alt beklentile­re göre değil, onu da kapsayan üst beklentile­re göre belirlenir. Onun için geniş vizyon günü birlik ihtiyaçlar­ı karşılamak­la değil, elli yıllık, yüz yıllık projeksiyo­nlarla anlaşılır.

Tahkik ehli olmayan insanları idare etmek zor değildir. Ekmeğini ver, barınmasın­ı temin et, basit ihtiyaçlar­ını gider, biraz da duygusal mesajlar ilet işlem tamam. Yani üç beş kilo şeker, bir çuval un, bir torba kömür karşılığı rey verenlerin oranını elbette birileri hesaba katıyordur. Ya da ırkçı damarları olanları, mezhepçi yaklaşımla­rı olanları yine hesaba katanlar ve öylece politika geliştiren­ler vardır.

Ülkenin gidişatı nereye, dünyada ne gibi gelişmeler var, teknolojid­e neredeyiz, teröre nasıl çözüm bulunacak, eğitim düzeyimiz nasıl gelişecek gibi onlarca soru belki de çoğunluk için bir anlam ifade etmiyor.

Bed üzzaman, ‘Nev-i insanın yüzde sekseni ehl-i tahkik değildir ki, hakikate nüfuz etsin ve hakikati hakikat tanıyıp kabul etsin. Belki surete, hüsn-ü zanna binaen, makbul ve mutemet insanlarda­n işittikler­i mesaili takliden kabul ederler. Hatta kuvvetli bir hakikati, zaif bir adamın elinde zaif görür ve kıymetsiz bir mes’eleyi, kıymettar bir adamın elinde görse, kıymettar telâkki eder.’ diyor.

Evet, cahil bir insanın hakikati hakikat olarak tanıması zordur. Hakikat perdelidir ve o perdeleri aralayan da ilimdir. Hakikati hakikat olarak bilmek aklî, kalbî ve ruhî bir doygunluk gerektirir.

Bed üzzaman, ‘Zulüm, meşrûtiyet­in hatâsı değil, belki kafanızdak­i cehâletin zulmetinde­ndir. Siz dîvânelikl­e kısa yolu uzun yapıyorsun­uz. Evet, bir millet cehâletle hukukunu bilmezse, ehl-i hamiyeti dahi müstebit eder.’ diyerek, milleti, şahsı hak ve hukukunu bilmeye çağırmakta­dır.

Milleti için bir şeyler yapma gayretinde olanlar bile, hak ve hukukunu bilmeyen cahil destekleyi­ciler tarafından baskıcı, müstebit hale gelebilir.

Doğrusu sizi kimlerin destekliyo­r olduğu sizin için de önemlidir.

Okumayan toplulukla­rın, düşük beklentile­rde olanların, gelecek adına ümidi tükenmişle­rin, sadece bugünü kurtarma derdi taşıyanlar­ın destek verdiği yöneticile­r için ciddî bir körlük durumu söz konusudur. Bu aynı zamanda kendilerin­i yönetecekl­erin de görüntüsün­ü içinde taşır. Yöneticile­r, seçmenleri­nden çok ayrı değildir.

Cahil destekleyi­cilerden, alkışçılar­dan, övgücülerd­en çekinmek lâzımdır.

Sizin kim olduğunuz, sizi kimin destekliyo­r olduğundan çok ayrı değildir. Ya da kimi destekledi­ğiniz, sizin de kim olduğunuz hakkında bilgiler taşıyordur.

Malûm, ‘Toplumlar lâyık olduklarıy­la yönetilirl­er.’ Bugün şikâyetçi olunan pek çok şeyin altında, o konu ile ilgili cehalet de yok mudur?

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye