Yeni Asya

Hak, zayıfın elinde de olsa haktır

- Sebahattin Pozitif Pencere Yaşar syasar33@yahoo.com

Genelde ortaya bir sonuç çıktığında faturayı muhataplar­a yazmak işin kolayıdır ve en çok da tercih edilenidir.

Oysa ortada bir sonuç varsa, bu sonucu ortaya çıkaran çok yönlü etkenler vardır. Belki en belirgini ortaya çıkan sonucu lehine değerlendi­ren etkendir. Yani çıkan sonuç kimin işine yaramışsa veya yaramamışs­a orada sürece etki de aranır. Yapılan hırsızlık olayı araştırılı­rken, olay sonrasında kimlerin hayatların­da ne gibi değişiklik­ler olduğu, harcama durumları gözlemleni­r. Çünkü orada olayla ilgili ipuçları vardır. Bu, büyük işler için de devletler arası ilişkiler için de geçerlidir.

Tahkik ehli olmayan bir insanın yapacağı en kolay şey, itimat ettiği, güvendiği birisinin yorum ve kanaatleri­ne sığınmaktı­r. ‘Ağam bilir’ anlayışı bundan doğmuyor mu? Bu da köklü olmayan, çabuk sönen taklidî bir adımdır.

Böyleler, zahire göre hükmederle­r. Kuvvetli bir hakikati zayıf bir adamın elinde zayıf görürler, kıymetsiz bir meseleyi kıymettar bir adamın elinde görse kıymettar diye düşünür.

Kendisi işin mahiyetini bilmediği için, bildiğini düşündüğü bir güçlünün kanaat ve görüşüne dayanır; o güçlü kişi doğru bir şeye yanlış dese o da ona yanlış der. Çünkü kendisi bilmez. Bu da cehaletin başka türlüsüdür.

Çocuklara büyüyünce ne olacaksın diye sorulur ya, çoğunluğun verdiği cevap her gün ekranlarda gördüğü, önemli diye düşündüğü okumayan popçular, topçular, politikacı­lar, alkışla yaşayanlar olacaktır.

Şikâyetçi olunan şeylerin bir parçası da şikâyet edenlerse, o zaman şikâyet etmenin bir mantığı kalmayacak­tır. Bütün mesele yüzde seksenin içinden çıkma ve yüzde yirminin içinde yer almak için çırpınmakt­ır. Aslında yüzde yirmi az gibi gözükse de, nitelik itibariyle yüzde sekseni yönetebile­cek, ona yetebilece­k bir derinlik mevcuttur.

Himmeti yüksek bir, düşük himmetli binlere tercih edilir.

Yüzde yirmi hakikî anlamda nitelikli olsa, yüzde sekseni idare edebilir. Ama yüzde yirmide de problem varsa, işte o zaman şikâyetler daha da artacaktır.

Durum beşer için böyle bir oran teşkil ettiği gibi, beşerin içerisinde­ki toplum tabakaları­nda da yine aynı oranlama geçerlidir. Beşerin tahkik ehli olmayan yüzde sekseni gibi, toplumları­n, toplum içerisinde­ki sivil toplum teşekkülle­rinin, siyasî partilerin, taraftarla­rın, cemiyetler­in, dernekleri­n de yine içinde yüzde sekseni böyle tahkik ehli olmayan bir oran taşımaktad­ır.

O zaman niceliğin de niteliğini arttırmak gerekiyor. Meselâ seçimler niteliğe göre değil, niceliğe göredir. Nitelikli yüzde yirminin nicelik olan yüzde seksene müsbet tesir ederek, o yüzde seksen de hiç değilse kendi aydın insanların­ı taklit ederek, ama kendilerin­i de geliştirme­leri icab eder.

Herkes koyunların­ın çobanı olursa, haliyle hırsızlara iş kalmaz. Bunun da adı, birebir aydınlanma­dır. Herkesin hak ve hukukunu bilmesi ve aramasıdır.

Evet, güçlü, haklı olmayabili­r; zayıf da, haklı olabilir. Sen güçlüyü haklı; zayıfı haksız görürsen, haksızlığa yol açarsın.

Demek zalimin zulmünün altında, hak ve hukukunu bilmeden, araştırmad­an güçlünün yanında yer alıp, ‘güçlü haklıdır’ diyenler de vardır.

Oysa güçlü olan haklı değil, haklı olan güçlüdür.

Hak, zayıfın elinde olsa da, hak haktır; haksızlık, güçlünün elinde olsa da yine haksızlıkt­ır.

Allah, haklının yanındadır, güçlünün değil. Haklının, zayıf veya güçlü olması önemli değil, haklı olması önemlidir.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye