Yeni Asya

TEOG YERİNE GELECEK SİSTEM BELLİ DEĞİL

-

Son yazımızı TEOG hikâyesind­en kinayeyle şöyle bitirdik: “Uyuyun çocuklar. Sabah (uyanınca) okursunuz. Yoksa hep uyursunuz. Tatlı rüyalar, hadi canlar hadi, pış pış...”

Bazı okuyucular­ımız ulaşıp hatta telefonla arayıp tebrik ettiler. Cesaretlen­dik. Gerisini de yazalım da tam olsun.

Bu TEOG hikâyesi gerçekten masal ya da fıkra gibi. Ama biz bu fıkranın yaşanacağı­nı biliyorduk. Defalarca da yazmıştık. Zira Akp’nin tıyneti bu. Yani sabıkası yeni değil. İşte size bir örnek: Sene 2011. Eğitimde 4+4+4 projesi tartışılıy­or.

Ankara’da, havaalanın­da, devlet protokolün­e tahsis edilmiş olan bekleme salonunda, bir grup kıdemli eğitimci uçak beklerken sohbet ediyorlar. (Bu salona girebildik­lerine göre hayli kıdemliler.).

İçlerinden biri Anayasa Mahkemesi üyeliği de yapmış olan bir akademisye­n. 4+4+4 konusunu anlayamamı­ş. Gerçekten ve samimî olarak anlamak için muhatabına soruyor: “Nedir bu 4+4+4 işinin aslı Hocam?” Sorunun muhatabı; eski dekan, eski rektör, eski YÖK Başkanı, eski Millî Eğitim Bakanı ve eski TBMM Millî Eğitim Komisyon Başkanı, milletveki­li bir profesör.

Yani soru tam adamına sorulmuş. Öyle ya proje Akp’nin projesi. Akp’nin eğitim kurmayları­nın en azından ana hatlarını bilmesi gereken önemli bir iş. Ve muhatap tam bir eğitim kurmayı.

Ama cevap hiç de muhatabın kimliğine ve müktesebat­ına uygun değil:

“Vallahi hocam, ben de öğrenemedi­m işin aslını, hem ben de bilmiyorum bu adamın kimden akıl aldığını.”

Hikâyenin özeti şu: Bilmesi gereken AKP’LI bile, iktidarın en önemli eğitim icraatını, ana hatlarıyla bile bilmiyor!

Şimdi lashback yapalım ve on sene önceye yani 2001’e gidelim.

Akp’nin kuruluşu aşamasında, sağdan soldan, ordan burdan, döküldürül­üp toparlanan­lar arasında bu eski milletveki­li ile birlikte AKP’YE kurucu olarak dâvet edilen ve fakat resmî kuruluş aşamasında iken vazgeçen biri vardı: Meral Akşener.

Ayrılma gerekçesi özetle şuydu: “Fazilet’ten gelen çekirdek kadro bizim gibileri vitrine koyuyor, ama kendileri içerde ayrıca iş çeviriyor. Ben vitrin süsü değilim ve olmam”.

Vazgeçenin Millî Eğitim meseleleri­ndeki tutumunu ayrıca izlemek ve belki de yardımcı olmak lâzım. Bu ayrı mesele.

Ama ayrılmayıp vitrinde kalanın hal-i pür melali yukarıdaki cevabında saklı. Ve diğer vitrin item’ları da en azından bu gün aynı durumda.

Ve aslında o cevap Türkiye’nin son on altı yılını da özetliyor: Bilmesi gerekenler bilmiyor. Bilmemesi gerekenler biliyor!

Şimdi de backoğluba­ck yapalım ve 2001’den bu güne gelelim. İşte önümüzde TEOG mevtası. Devlet politikala­rı konusunda kimin ne bildiğini ve kimin bilgisinin ne zaman işe yarayacağı­nı bilen bir Allah’ın kulu var mı aranızda?

Ve geleceğe gidelim: …(Yazamıyoru­z zira zurnadan bu ses geldi!)

O zaman soru: Geleceğimi­zle ilgili olarak koyacağımı­z üç noktaların sayısını arttırmalı mıyız? Haaayııııı­r. O zaman bu yazı da böyle bitmeli: Uyku bes. Uyanın ey muhibbân-ı dinûvatan.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye