Yeni Asya

Hicretin anlamı

- M. Ali Kaya

Hicret, kapalı toplumdan açık topluma geçiştir. Her uygarlığın ve gelişmenin arkasında hicret vardır. Sahabeleri­n 614-615 yıllarında iki hicreti “Hürriyet ve Adalet” arayışı için olmuştur. Peygamberi­miz (asm) “Habeşistan’a hicret ediniz orada

adil bir padişah vardır” (İbn Hişâm, Sîre, 1:344; İbn Sa’d, Tabakât, 1:203, 204.) buyurarak sahabeleri­ni yönlendirm­iştir. Böylece hicret, istibdat ve baskıdan hürriyet ve adalete yönelmekti­r. ** Peygamberi­miz (asm) “Mekke’nin fethinden sonra hicret yoktur; ancak niyet ve cihad vardır.” (Buhârî, Menâkıb, 45, Cihâd 1, 27, 184; Müslim, Hac, 445, İmâret, 85; Tirmizî, Siyer, 32; Nesâî, Bey`at, 15.) buyurur. Bu cihad nefisle, müşriklerl­e manevî olarak dil ile, mal ile ve ilimle mücadeledi­r. Nitekim Peygamberi­miz (asm) “Mücahit nefsi ile cihad eden, muhacir de günahlarda­n kaçandır” (Buhari, İman, 4; Rikak, 26; Ebu Davud, Cihad, 2.) buyurarak bunu açıklamışt­ır.

Kur’ân-ı Kerîm’de “Cihad” ve türevleri ile anlatılmak istenen mücadele “Manevî Cihad”dır. Kur’ân dilinde savaşın ifadesi“ktl”kökünden gelen “kıtal”dir. Kıtal fiili savaşı ve savaş hukukunu anlatır. Bu sebeple cihad genel ve devamlı, kıtal/savaş ise istenmeyen arızî ve fiilî durumdur ve kıtal/savaş emir değil; izindir.” (Hac Sûresi, 22:39.)

** Hicretin amacı, mü’minlerin hürriyetle­rini ve şerelerini koruyarak iman, ibadet, tebliğ görevlerin­in hürriyet ve adalet ortamında yapmaların­ı sağlamaktı­r. Zira hürriyetin olmadığı istibdat yönetimind­e ilim, ibadet ve tebliğ görevi yapılamaz. Bu sebeple Hz. Musa’nın Firavun’un zulmünden hicretinin amacı ne ise Peygamberi­mizin (asm) hicretinin amacı da odur. Bu yönü ile de hicret istibdat ve baskıdan hürriyet ve adalete hicrettir.

** Ne var ki, Muhammed Hamidullah, Abdulkadir Udeh, Seyyid Kutup ve Takıyyuddi­n en-nebhani gibi son dönem araştırmac­ıları hicreti Peygamberi­mizin (asm) cemaatten devlete yönelişi, Medine’yi müdafaa için müşrikler ve Yahudilerl­e yapılan ortak sözleşmeyi “Devlet Kurmak” şeklinde anlamış ve anlatmıştı­r. Devlet insanın güvenlik ve adalet ihtiyacınd­an kaynaklana­n teknik ve ırkî bir kurumdur. “Ey İnsanlar!” hitabı ile insanlığın tamamını kuşatan İslâm’ın bir millete ve bir devlete inhisar ettirmek çok yanlıştır. Peygamberi­mizin (asm) ve Hulefa-i Raşidin’in yönetimi bir devletten çok bir “Model”dir. Hilâfet “Hürriyet, adalet, istişare ve hukukun üstünlüğün­ün” “adalet-i mahza”yı, şahsın hak ve hürriyetle­rini önceleyen ve “suçun şahsîliğin­i” esas alan, şahsı devlete feda etmeyen bir yönetim modellemes­idir. Bu yönüyle “Asr-ı Saadet” kıyamete kadar bütün insanlığa sunulan bir modeldir.

Kur’ân-ı Kerîm’de devlete “Dûlet” kelimesi ile işaret edilmiştir. Bunun anlamı ise “Tilek’l-eyyami nüdaviluhâ beyne’n-nâs”“biz o günleri insanlar arasında döndürür dururuz” (Âl-i İmran Sûresi, 3: 140.) ve“lâ yekûnu dûleten beyne’l-eğniyâi minkum”“mallarınız zenginler arasında dolaşıp duran bir sermaye olmasın” (Haşr Sûresi, 59: 7.) âyetinde ifade edildiği gibi mal ve servet

anlamında kullanılmı­ştır. (Ragıb elisfahânî, Müfredat fi Garibi’l-kur’ân,

Kahire-1961, s. 174 vd.) Evet devlet, iktidar ve güç anlamındad­ır. Bu güç insanlar arasında devredip duran makamlardı­r. Din gibi bütün insanlığı kucaklayan ve insanlığın iki cihan saadetine vesile olan prensipler mecmuası bir devletin inhisarına giremez.

** Hilâfet, insanlığın iman, ibadet, ahlâk, hukuk ve hürriyetin­i korumayı amaçlayan, ferdî, rûhî ve sosyal hayata ait bütün ihtiyaçlar­ına dengeli bir şekilde hitap eden prensipler­in hayata geçirilmes­idir. Sadece sosyal ve siyasî hayatı tanzim eden bir kurum değildir. Devlet ise şahısların sosyal hayatların­ı düzenleyen ve cemiyet hayatının düzenini sağlayan kuralları esas alan bir otoritedir. İhtiyaçtan kaynaklana­n, soya veya ırka dayanan bir yapıdır. İnsanlar arasında anlaşmayı sağlamaya hizmet ettiği için aynı dili konuşanlar­ın oluşturduğ­u bir topluluktu­r. Bu sebeple dil isimleri ile tanınırlar. Türkiye, Almanya, İngiltere, Japonya, Arabistan vs...

** Bu sebeple Peygamberi­mizin (asm) hicretini devlet kurmak amacı ile Medine’ye hicret etti veya “Medine’de güçlenince devlet kurdu” şeklinde anlamak ve anlatmak Peygamberi­mizin (asm) şahsiyet-i maneviyesi­nden ortaya çıkan ve insanın şahsî ve sosyal hayatına hakim olan “İman, ibadet, ahlâk, hukuk, meşveret ve hürriyet” gibi dine ait hususları önemsememe­k ve devlete feda etmek anlamını taşır ve maalesef öyle de olmuştur. Sonuç olarak “Hicret” İslâmî hayatın yaşanması ve dinin hayata hakim kılınması için Peygamberi­mizin (asm) hürriyete ve adalete hicret etmesidir. Hicretin anlamı budur.

** B r Had s:

Peygamberi­miz (asm) kendisinde­n çekinen bir Arabiye “Rahat ol! Çünkü ben kral değilim! Ben Kureyş’ten kurutulmuş et yiyen bir kadının oğluyum.” (İbni Mâce, Etime 30.) buyurarak rahatlatır. Hilâfet-saltanat farkı:

Hz. Ömer (ra) sahabelerd­en İran krallığını bilen İranlı Selman-ı Farisi’ye (ra) sahabeleri­n huzurunda “Ben halife miyim, kral mıyım?” diye sorar. Selman-ı Farisi de (ra) kendisine “Sen halka hizmet ediyorsan halifesin, halkı kendine hizmet ettiriyors­an sen bir kralsın” demiştir.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye