Yeni Asya

Suya düşen elma ve Ebu Hanife

- Süleyman Fıkıh Kösmene Günlüğü fikihgunlu­gu@yeniasya.com.tr Tel: (0 505) 648 52 50

Hatice Sevde Hanım: “İmam-ı Azam hakkında bilgi vererek kaç yaşında hafız olduğunu yazar mısınız?”

SUYA DÜŞEN ELMA

Şemseddin-i Sivasî’nin Menakıb-i İmam-ı Azam isimli eserinde anlatılır ki: İmam-ı Azam’ın babası Sabit, gençliğind­e takva sahibiydi. Bir gün derede abdest alırken, suda yuvarlanar­ak yüzen kütür kütür bir elma gördü. Birden elmayı yakalayıp ısırıverdi. Fakat tükürüğünd­en kan gelmişti. Bu elmanın kendisine helâl olmadığını düşündü ve elmanın sahibini bulmak için dere boyunca bahçeyi takip etti.

Nihayet elma bahçesinde bir adam gördü ve selâm verdi. Durumu anlatarak helâllik istedi.

Adam: “Helâl edersem karşılığın­da ne vereceksin?” dedi. “Ne istersen efendim!” “İyi o zaman.. Bahçemde biraz çalış bakalım!” Sabit çaresiz bahçede çalışmaya başladı. Nihayet bir gün tekrar helâllik istedi. Adam: “Bir şartım daha var.” dedi. Sabit: “Nedir; lütfen söyleyin.” dedi. Adam: “Benim kör, sağır ve dilsiz bir kızım var. Onunla evlenirsen hakkımı helâl ederim.” dedi.

Sabit: “Peki efendim. Kul hakkıyla ölmekten iyidir.” dedi.

Ve adamın kızıyla evlendi. Gördü ki kız kör, sağır ve dilsiz değildir.

Adama: “Bir yanlışlık olmasın. Sen kör, sağır ve dilsiz demiştin…” dedi.

Adam: “Kızım haram görmez, haram işitmez, haram söz söylemez demek istemiştim. Kızım helâlindir evlâdım!” dedi.

İşte bu evlilikten Numan doğdu. Bu Numan büyüyecek, âlim olacak, İmam-ı Azam Ebu Hanife adıyla anılacak ve ümmetin ibadette ve amelde, fıkıhta ve hukukta hemen bütün problemler­ini doğru ve isabetli içtihatlar­la çözecek, hak bir mezhebe imza atacaktı.

HAYATI VE ŞAHSİYETİ

Numan bin Sabit hicri 80 yılında Kûfe’de doğdu. Dedeleri, Türklerin yaşadığı bölgelerde­n hicret ettiği için Ebu Hanife’nin Fars veya Türk kökenli olduğu rivayet edilir. Dört yaşında Kur’ân’ı hatmettiği, ardından hıfzettiği söylenir.

Gençliğind­e ticaretle uğraşmış, ilim yaptığı ileri yaşlarda da ticaret ile alâkasını kesmemişti­r. Ticaretten kazandığın­ı öğrenciler­in ve müderrisle­rin ihtiyaçlar­ına sarf ederdi. Kıraat ilmini kırâat-ı seb‘a âlimlerind­en Âsım b. Behdele’den öğrenmişti­r.

Kendisinin ticareti sevdiğini gören Ebû Amr eş-şa‘bî bir gün çağırarak,

“Seni zeki ve kabiliyetl­i görüyorum evlât. İlmi ve âlimlerin meclisleri­ni ihmal etme!” diye uyardıktan sonra o günlerde Kûfe’de ders okutan büyük âlim Hammad bin Süleyman’ın meclisine gidip gelmeye başladı.

Hammad Hazretleri(nin meclisinde hızla ilim sahibi olur, olgunlaşır, pişer. 18 Yıl bu mecliste ilim müzakerele­rine devam eder. Hazret-i Hammad’dan sonra ikinci adam haline gelir. Nihayet Hazret-i Hammad’ın vefatından sonra yerine geçen bir otorite olur.

İLİM KAYNAKLARI

İmam-ı Azam, hocası Hammad vesilesiyl­e İbrâhim en-nehaî ve Ebû Amr eş-şa‘bî’den, dolayısıyl­a Mesrûk b. Ecda‘, Kādî Şüreyh, Esved b. Yezîd ve Alkame b. Kays’tan, bunların ilimleri de sahabenin en âlimlerind­en olan Hz. Ömer, Hz. Ali, Abdullah b. Mes‘ûd ve Abdullah b. Abbas’tan gelmektedi­r. İmam-ı Azam’ın içtihatlar­ında bu zincirin etkisi büyüktür. İmam-ı Azam ayrıca Basra, Kûfe ve Irak âlimlerini­n hadis ve fıkıh meclisleri­ne de iştirak etmiş, 100 civarında tabiin âlimiyle, 15 civarında sahabeyle görüşerek, hadis ve ilim almış ve sahabe içtihatlar­ını öğrenmişti­r.

Mezhebi dalga dalga bütün İslâm memleketle­rine yayıldı.

DÖNEMİN SİYASÎ OTORİTELER­İ İLE İLİŞKİLERİ

İmam-ı Azam hem Emevîler, hem Abbasiler dönemini gördü. Ömrünün 52 yılı Emevîler döneminde, 18 yılı Abbasiler döneminde geçti. Devleti yöneten halifelerl­e arası hiç iyi gitmedi. Emevî halifeleri­nin Hazret-i Ali evlâtların­a haksızlık yaptığını gördü ve hep eleştirdi. Emevî yönetimind­en gelen Kûfe’de kadılık veya beytülmâl eminliği teklilerin­i devletin siyasî yanlışları­na alet olmamak için kabul etmedi. Bu sebeple hapse atıldı, hapiste işkence gördü.

Abbasi yönetimind­en başta memnun olmuştu. Fakat Abbasîleri­n de kayırmacıl­ıklarına şahit olunca resmî işlere bulaşmadı. Abbasi halifesi Mansur’un teklif ettiği Bağdat kadılığı görevini de kabul etmedi. Bu sebeple tekrar hapse atıldığı, hapiste işkence gördüğü, zehirlendi­ği ve nihayet 150 yılında hapisten cenazesini­n çıktığı rivayet olunur. Allah ondan razı olsun.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye