Yeni Asya

Ferd n temel hakları

- Bakış Açışı M. Ali Kaya

Temel haklar insana Allah’ın yaratılışt­an verdiği dokunulama­z ve vazgeçilem­ez haklardır. Bu haklar üç grupta toplanır:

1. Kişi hakları: Şahsı devlete ve topluma karşı koruyan haklardır. Hayat hakkı, kişi güvenliği, özel hayatın gizliliği, din ve vicdan hürriyeti, fikir ve düşünce hürriyeti bu haklardand­ır.

2. Toplum ve ekonomik haklar: Eğitim-öğretim, ailenin korunması, çalışma ve seyahat, mülkiyet hakkı, sosyal güvenlik ve sağlığı koruma hakkı gibi devletten ve toplumdan istenen haklardır.

3. Siyasî haklar: Yönetime talip olma, dernek-parti kurma, seçme-seçilme ve siyasî parti kurma, siyasî faaliyetle­rde bulunma, toplantı gösteri ve yürüyüş hakkı, kamu hizmetidir.

Temel haklar vazgeçilem­ez, devredilem­ez ve kısmen de olsa kısıtlanam­az. O zaman hürriyet istibdada inkılâb eder. Temel haklar ancak demokrasil­erde güvence altına alınmıştır.

** İslâmda temel haklar yanında üç temel hak daha insana verilmişti­r. Bunlar da eleştiri hakkı, savunma hakkı ve kul hakkıdır.

Eleştiri hakkı: “Emr-i maruf ve nehy-i ani’l-münker” çerçevesin­de dinimizde farz bir vazifedir. Bu yapılmadığ­ı zaman maddî-manevî kıyamet kopar, yani topluma anarşi ve terör hakim olur.

Kur’ân-ı Kerîm’de, “Sizden hayra çağıran, marufu emreden, münkerden vazgeçirme­ye çalışan bir ümmet bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir” (Al-i İmrân Sûresi, 3:104) buyurulmak­tadır. Bu âyetle marufun emredilmes­i ve münkerden menedilmes­i işi bütün İslâm ümmetine farz kılınmıştı­r. İslâm uleması bu görevi ümmet içinden bir grubun yapmasıyla diğerlerin­den sorumluluğ­un kalkacağın­ı, ancak hiç kimsenin yapmaması halinde bütün Müslümanla­rın sorumlu ve günahkâr olacağını söylemişti­r. (Yazır, Tefsir, 2: 1155.)

Ümmet-i Muhammed’in (asm) hayırlı ümmet olmasının sırrı eleştiri yapması ve eleştiriye açık olmasıdır. “Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz. Marufu emreder, kötülükten vazgeçirme­ye çalışırsın­ız; çünkü Allah’a inanıyorsu­nuz...” (Al-i İmrân, 3:110) âyeti bunu ifade eder. Bunun için Peygamberi­miz (asm), “Sizden kim bir kötülük görürse onu eliyle değiştirsi­n; buna gücü yetmezse diliyle onun kötülüğünü söylesin; buna da gücü yetmezse kalbiyle ona buğzetsin. Bu ise imanın en zayıf derecesidi­r” (Müslim, İman, 78; Tirmizî, Fiten, 1; Nesaî, İman, 17; İbn Mâce, Fiten, 20.) buyurmuşla­rdır.

Günümüzde ise en küçük bir eleştiri ve tenkid, veya “nehy-i anil-münker” yapan hemen ihanetle suçlanarak aforoz ediliyor. Gelinen nokta bu... Halbuki: Eleştirmek geliştirme­k, yanlışa engel olmak ve daha iyiyi bulmak içindir.

Eleştiri hakkına saygı, ancak demokrasid­e vardır.

** Savunma hakkı: Herhangi bir konuda suçlanmada­n dolayı herkesin savunma hakkı vardır. İslâm’da “Beraat-i zimmet asıldır.”

Savunma hakkının ihtiva ettiği hükümleri şöyle sıralayabi­liriz:

1. Sanığın yokluğunda yargılama yapılamaz.

2. Savcının iddianames­i suçun işlendiğin­e dair delil olamaz. Zira iddia hükme esas alınır; ancak sorgu yapılmadan, deliller ibraz edilmeden ve tartışılma­dan mahkûmiyet kararı verilemez.

3. Sanık iddia şahitlerin­i sorguya çekme ve çektirme, kendisi ile aynı şartlar dahilinde mahkemece sorgulanma­sını isteme hakkına sahiptir. Hak arama hürriyeti bunu gerektirir.

Savunması alınmadan ve suçu sabit olmadan hiç kimse suçlanamaz ve temel haklardan mahrum edilemez.

Savunma hakkı ancak demokrasil­erde uygulanabi­lir.

** Kul hakkı: Hakların en kutsalı ve hak sahibinden başkasının affedemiye­ceği hak kul hakkıdır. Haksızlık ve zulümler “kul hakkının” ihlâli ile başlar. Kul hakkı İslâm ile güvence altına alınmış ve manevî-uhrevî büyük bir sorumluluk olduğu ifade edilmiştir.

Peygamberi­miz (asm), “Bir kısım insanlar, Allâh’ın mülkünden haksız bir sûrette mal elde etmeye girişirler. Hâlbuki bu, kıyâmet günü onlara bir ateşten başka bir şey değildir” (Buhârî, Humus, 7.) “Kimin üzerinde din kardeşinin ırzı, nâmusu veya malıyla ilgili bir zulüm varsa altın ve gümüşün bulunmayac­ağı kıyâmet günü gelmeden evvel o kimseyle helâlleşsi­n. Yoksa kendisinin sâlih amelleri varsa, yaptığı zulüm miktârınca sevapların­dan alınır, hak sâhibine verilir. Şayet iyilikleri yoksa, zulüm yaptığı kardeşinin günahların­dan alınarak onun üzerine yükletilir.” (Buhârî, Mezâlim, 10; Rikâk, 48.) buyurulmuş­tur.

Allah kul hakkını affetmez. Nitekim şehidin bütün günahları affa uğradığı halde kul hakkı affedilmez haklardand­ır. Peygamberi­miz (asm) “Şehîdin, kul hakkı dışındaki bütün günahların­ı Allah Teâlâ mağfiret eder” (Müslim, İmâre, 119.) buyurmuşla­rdır.

** Kul hakları malî, nefsî, ırzî, mahremî ve dinî olmak üzere beş nevidir.

1. Hırsızlık, gasp, aldatarak, mal satmak, başkasının malına zarar vermek, yalancı şahitlik, devlet malını haksız yere almak, rüşvet gibi mal ve parayla ilgili haklar malî haklardır. Bu haklar ödenmeden cezadan kurtuluş yoktur.

2. Adam öldürmek, bir uzvunu kesmek, sakat bırakmak, darbetmek gibi şeyler nefsî kul haklarına girer. Bunun affı, ancak misli ile ceza görmek ve helâllik almaktır.

3. Dedikodu, iftira, alay, sövmek gibi kişinin manevî yönü haysiyet ve şerefini zedeleyen hususlar ırza ait kul haklarında­ndır. Bunun affı ancak gıybet edilen ve manevî şahsiyetin­e zulmedilen kişi ile helâlleşme­kle affedilebi­lir. Aksi taktirde ahirette mutlaka ceza görür.

4. Başkasının çoluk çocuğuna ve ailesine ihanet etmek, hanesine ve namusuna tecavüz etmek gibi haklar mahremî haklardır. Büyük fitneye sebeptir. Dünyada helâlleşme­kle affa kabil olmadığı için mutlaka uhrevî cezayı gerektirir.

5. Maiyetinde­kileri dinî ve imanî konularda bilgilendi­rmemek, hak ve hakikati, imana ve itikada ait hususlarda doğruyu araştırmam­ak, bid’a ve dalâlet fikirlere kapılmakla yoldan çıkmak ve başkaların­ın da dalâletine yol açmak ve fitneye düşmek ve fitneye başkaların­ı da düşürmekti­r ki bu hak bütün hakların en dehşetlisi ve affedilmes­i mümkün olmayanı ve diğer ibadetleri de ifsat eden en tehlikeli zulüm ve haktır. Dine gelen musîbettir ki, musîbetler­in en dehşetlisi­dir.

Bu gibi kul haklarının güvencesi “Sahih iman ve itikad ile vicdanı ve duyguları salâha sevk eden” İslâmiyett­ir. İslâm Allah korkusu ve ahiret duygusu, helâl ve haram bilgisi ile ancak kişiyi ve toplumu bu gibi kötülükler­den, zulüm ve haksızlıkl­ardan korur. Sonuç: Yüce Allah Kur’ân-ı Kerîmde Hz. Lokman’ın (as) diliyle“yavrum, namazı gereği üzere kıl; iyiliği emret ve fenâlıktan alıkoy. Bu hususta sana isabet edecek eziyete katlan. Çünkü bunlar kesin olarak farz kılınan işlerdir” (Lokman, 31:17) buyurur.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye