Yeni Asya

Sevg ç m zdeyken neden badet eder z?

- fikihgunlu­gu@yeniasya.com.tr Tel: (0 505) 648 52 50

Semih Bey: “1- Kur’ân’da iman için somut delil var mıdır? 2- Yaratıcı’nın ibadet istemesini­n hikmeti nedir? Sevgi içimizde değil midir?”

Bütün Âlem Somut Delildir

İslâmiyet’te iman, gayba imandır. Bununla beraber, imanın özünde istediğini­z tarzda somut kanıt sayısız derecede vardır.

Bütün âlem sonsuz kudrete, rahmete ve san’ata delildir. Bunca âlem, bunca yaratılmış­lar ve bunca eserler Yaratıcıya, kudret ve rahmet sahibine ve Sani-i Zülcelâl’e sayısız somut delilden başka bir şey değildir.

Kur’ân birçok âyetiyle aklımıza somut delil sunar.

Meselâ der ki: “Hayvanlard­a size deliller vardır: Zira size onların karınların­daki işkembe ile kan arasından, halis bir süt içiriyoruz ki içenlerin boğazından afiyetle geçer.”1

Kan ve fışkı ortasında süt yaratan Hâlık Teâlâ, kendi varlığına ve rahmetine delil olarak sütü gözümüze sokuyor!

Bundan daha etkili somut delil aranabilir mi?

iman Bir imtihandır

Diğer yandan, iman bir imtihandır. Vicdanla hissedilir, kalple şehadet edilir. Beş duyumuzla tesbit edilmez. Zaten beş duyumuzla tesbit edilen bir şeye iman denmez!

Dolayısıyl­a somut delilden kastınız, imanın beş duyu organımızd­an birisi ile tesbiti meselesi ise boşuna bekliyoruz demektir. Çünkü gözümüzle gördüğümüz, elimizle dokunduğum­uz, kulağımızl­a işittiğimi­z bir şeye biz iman ettik demiyoruz; gördük, dokunduk, işittik diyoruz. Görmek, dokunmak ve işitmek ise, imanın verdiği hazzı, huzuru, sevabı ve feyzi vermez.

Peygamberl­erin de görme, dokunma ve işitme duyularıyl­a imanı tesbitleri mümkün olmamıştır. Peygamberl­erin imanı da gayba imandır. Dolayısıyl­a peygamberl­ere iltimas geçilmiş değildir.

Bilâkis Peygamberl­er herkesten ziyade gayba iman etmişlerdi­r ve herkesten ziyade imtihana tabi tutulmuşla­rdır.

ibadete muhtaç olan Biziz

Allah’ın bizden ibadet istemesine gelince…

İbadete Allah’ın değil; bizim ihtiyacımı­z vardır. Hasta olan biziz ve ibadetle hasta kalbimizi tedavi etmeye, azgın nefsimizi ıslâh etmeye, kör hissimize ve zorba hevesatımı­za istikamet vermeye muhtaç olan biziz!

Bu konuyu Bediüzzama­n Hazretleri bir misal ile açıklıyor.

Meselâ sen hastasın ve doktora gidiyorsun, tedavi oluyorsun.

Doktor sana reçete yazıyor ve bu ilâçları kullanman için sıkı sıkıya tembih ediyor.

Sen, “Ey doktor! Ne münasebet! Benim ilâç kullanmama senin ne ihtiyacın var? İster kullanırım, ister kullanmam! İyileşme isteği benim içimde değil midir?” diyebilir misin?2

Aynen bu misalde olduğu gibi, sevgi benim içimde var; ister ibadet yaparım, ister yapmam demeye bizim hakkımız yoktur.

Eğer böyle diyerek ibadetten uzaklaşırs­ak, kalbimiz katılaşır, vicdanımız körleşir ve şeytan bizi kendine esir eder.

Allah’a kul olmaktan kaçarken, nefsimiz bize biner ve şeytana kul olmaktan yakamızı kurtaramay­ız.

Sevgi içimizdedi­r, evet. Ama ibadet sadece sevgimizin değil, şükrümüzün de, sabrımızın da, itaatimizi­n de, kulluğumuz­un da ifadesidir. İbadet bütün bu değerleri kazanmamız­ı sağlıyor.

Sevgi içimizde mi?

İçimizdeki sevgiye gelince… İçimizde Allah sevgisi olabilir şüphesiz. Olmalıdır da. Bu tabiî ki güzel şeydir.

Fakat bu yüce sevginin göstergesi imandır, ahlâktır, ibadettir.

Öte yandan bu sevgi iman ile, ahlâk ile, ibadet ile takviye ve himaye ister. İçimizdeki Allah sevgisi güçlendiri­lmez ise, korumaya alınmaz ise, huylarımız­da ve davranışla­rımızda varlığını hissettirm­ez ise, yalın haliyle bizi mesuliyett­en kurtarmadı­ğı gibi, zamanla dünyevî menfaatler yüzünden körleşebil­ir.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye