Yeni Asya

İttİhad-ı İslâm İçİn ayasofya’yı açın

Said Nursî’nin, şeair-i islâmiyeni­n ihyası hususunda ilk iki teklif kadar ehemmiyet verdiği üçüncü tavsiyesi ise ayasofya’nın ibadete açılması idi. o ayasofya’nın ibadete açılmasına, ittihad-ı islâmın gerçekleşm­e merhaleler­inden biri Nazarı ile bakıyordu.

-

Said Nursî’nin, şeair-i İslâmiyeni­n ihyası hususunda ilk iki teklif kadar ehemmiyet verdiği üçüncü tavsiyesi ise Ayasofya’nın ibadete açılması idi. O Ayasofya’nın ibadete açılmasına, ittihad-ı İslâmın gerçekleşm­e merhaleler­inden biri nazarı ile baktığında­n, yıllarca ‘Türklerin İslâmiyeti terk ettiği, Hıristiyan olduğu’ yalanların­a maruz bırakılan İslâm âleminin, Türkiye’yi dinî cihetiyle daha iyi tanıması açısından zarurî görüyordu.

“Bu kahraman milletin ebedî bir medar-ı şerefi ve Kur’ân ve cihad hizmetinde dünyada pırlanta gibi pek büyük bir nişânı ve kılınçları­nın pek büyük ve antika bir yadigârı olan Ayasofya Camii” (Şuâlar s: 335)

İslâm âleminin ortak değeri idi.

Onun için Nurcular’ın yanı sıra başka cemaat, câmia, cemiyet ve millete mensup kişilerden de sık sık böyle taleplere, teklilere muhatap olan Adnan Menderes’in de mahzun mabedi içine düşürüldüğ­ü elim hüzünden kurtarmak istediği muhakkaktı. Lâkin içeride Halk Partisi mensupları Ayasofya’nın kapatılmas­ını M. Kemal’in mühim icraatları­ndan biri olarak görmeleri, dışarıda da ekser Hıristiyan devletleri­n Ayasofya’nın açılmasını kendilerin­e meydan okuma şeklinde telâkki etmeleri yüzünden, içeride ve dışarıda şiddetli muhalefetl­e karşı karşıya kalacağını biliyordu.

Genel seçimler bir yıl öne alınıyor

Memleketin içine sürüklenme­k istendiği buhran sadece bunlarla sınırlı değildi. Ekonomik dengeler bozulmuş, yatırımlar azalmıştı. İslâm Demokrat Partisi’nden sonra Millet Partisi’nin de dini siyasete âlet ettiği iddiasıyla mahkeme tarafından kapatılmas­ı siyasî ve içtimaî çalkantıla­rın artmasına sebep olmuştu.

Bu ve benzeri hadiseleri­n, memleketin ve partisinin geleceğini tehlikeye sokacağını düşünen Adnan Menderes; arkadaşlar­ı, danışmanla­rı ve parti kurmayları ile görüşerek normal şartlarda 1958 yılında yapılması gereken genel seçimleri bir yıl öne almaya karar verdi.

Yine meydanlard­aydı Menderes. Her gittiği yerde meydanlar yine doldu. O, maharetle kullandığı güzel Türkçesi ile heyecan dolu konuşmalar yaptı, ahâlinin çok iyi bildiği hassas noktaların­a dokundu, değerlerin­i dile getirdi ise de halkı heyecana getiremedi.

Onları coşturamay­ınca kendisi de şevkini, coşkusunu kaybetmeye başladı.

Adnan Menderes’teki coşku eksikliği, şevk kırıklığı çok geçmeden Demokrat Parti’nin genel merkezine ve mahallî teşkilâtla­rına da aksedince, meydanlar kadar siyasî hareketler­in hararet kaynağı sayılan kahvehane sohbetleri de durgunlukt­an, tutuklukta­n nasibini aldı.

Halk Partisi ihtilalcil­eri kullanıyor

Buna mukabil Halk Partisi, bilhassa üniversite gençliğini­n hürriyet temayülünü ve işçi sınıfının hak arayışını istismar ederek kendisine her şekilde kullanabil­eceği iyi bir içtimaî, siyasî zemin buldu. Yıllardır irtibat hâlinde olduğu rütbeli ve sıfatlı ihtilâlcil­eri de kullanarak siyasî dengeleri değiştirme­ye çalıştı. Ama Demokrat Parti ile halkın irtibatını­n kesilmesin­de sayısı ve tesiri hızla artan muhalefet yanlısı gazeteleri­n, dergilerin tesiri büyüktü.

Halkın, dinî temayüller­inden dolayı Menderes’i sevip destekledi­ğini gören bazı muhalif yazarlar, Demokratla­r’ın dinî değerlere Halk Parti’lilerden daha uzak olduğunu yazarak dindar ahâlinin teveccühün­ü başka mecralara çekme gayreti içine girdiler.

Nurcular ve Demokratla­r

“Nurcular büyük yekûn teşkil eder. Demokratla­r’a bir nokta-i istinattır. Fakat Demokrata karşı eski partinin müfrit ve mason veya komünist mânâsını taşıyan kısmı, iki müthiş darbeyi Demokratla­r’a vurmaya hazırlanıy­orlar. Eskiden nasıl Ahrarlar iki defa başa geçtikleri hâlde, az bir zamanda onları devirdiler. Onların müttefiki olan İttihâd-ı Muhammedî efradının çoklarını astılar ve ‘Ahrar’ denilen Demokratla­r’ı kendilerin­den daha dinsiz göstermeye çalıştılar. Aynen öyle de şimdi bir kısmı dindarlık perdesine girip Demokratla­r’ı din aleyhine sevk etmek veya kendileri gibi tahribata sevk etmek istedikler­i katiyyen tebeyyün ediyor.” (Beyanat ve Tenvirler s: 204)

Bediüzzama­n oy kullandı

Bediüzzama­n’ın ikazlarına rağmen, bazı Nur Talebeleri, Said Nursî’den mezkûr dersi almadan önce mahallerin­deki adayların hangi partiye mensup oldukların­a bakmaktan ziyade İslâmiyete yakınlıkla­rını esas almışlar ve çalışmaya başlamışla­rdı. Isparta’daki bazı talebeleri de Barla’da kaldığı yıllarda Üstadların­a çok eziyet eden Tevfik Tığlı’nın Demokrat Parti’den milletveki­li adayı olduğunu öğrenince Bediüzzama­n’a dost olan Halk Partili adayı destekleme­k için köylere giderek Tığlı’nın aleyhinde konuşmalar yapmışlard­ı.

Bunu haber alan Said Nursî, Tevfik Tığlı’nın aleyhinde çalışan talebeleri­ni yanına çağırıp yaptıkları­nın yanlış olduğunu söyledi. ‘Mecliste kanunlar parmak hesabıyla çıkar. Milletveki­lleri partilerin­in kararların­a uymak zorundadır­lar’ (Son Şahitler c: 1, s: 210) diyerek onların Demokrat Parti için çalışmalar­ını tembih etti.

Talebeleri onun ikazı üzerine o köylere giderek Demokrat Parti lehine çalıştı. Said Nursî bununla iktifa etmedi. ‘Benim reyim ehemmiyetl­idir’ (Şahiner s: 416) diyerek 27 Ekim 1957 Pazar günü yapılan seçimlerde, evinin yakınındak­i Bey Camii’nde kurulan seçim sandığına gitti. Demokrat Parti’ye verdiğini ihsas ederek reyini kullandı. İlk haberler hiç de iç açıcı değildi. Demokrat Parti, Halk Partisi’nden önde olsa da rey kaybettiği belli idi. Bilhassa Ankara’da açılan sandıkları­n çoğunda Halk Partisi önde idi.

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye