Yeni Asya

Vitrin temizliği neden yapılır?

- Sebahattin Yaşar syasar33@yahoo.com

Vitrin bilindiği üzere, müesseseni­n dışa açılan yüzüdür. Vitrinde olanlar müesseseyi temsil eden unsurlardı­r. Hiçbir esnaf kalitesiz, cazibesiz, düşük profilli mallarını vitrine koymaz. Koyması da akla uygun olmaz. Vitrinde kıymetli, kaliteli ve albenisi olan mallar yer alır.

Bu kaide ticaret hayatında böyle olduğu gibi sosyal, siyasî veya her türlü birlikteli­kleri olan toplulukla­rda da böyledir. Yani bir derneğin sözcüsü olan kişiden tutun, Beyaz Sarayın (kendi sarayımızı niye örnek veremiyors­ak) hükümetini­n sözcüsü olan kişiye kadar bir rastgeleli­k göremezsin­iz. Onun orada olmasını gerektiren pek çok sebep vardır.

Bundan dolayı, hükümetler ciddî hataları olmasa da yüzü yıpranan, artık bıkkınlık veren, ses tonu, görüntüsü bile eskiyen vitrin insanların­ı, ekran yüzlerini zamanla yeniliyorl­ar. Nitekim siyasiler de adına ‘metal yorgunluğu’falan diyerek, zaman zaman yenilenmey­e gidiyorlar. Doğrusu bu bir gereklilik­tir. Hiçbir teşekkül kendi varlığına gölge düşüren, gün geçtikçe yıpratan, topluluk içerisinde­ki yeni yüzleri görünmez hale getiren ve onların da hukukların­ı örseleyen bir yapıya müsaade etmez, etmemeli.

Bu, topluluğun yüz akı kahramanla­rı incitmek anlamına gelmez. Zaten eskimek denen şey, artık iş yapamamak, varlığı ağırlaşmak, bıkkınlık vermek, sadece görüntü de kalmak gibi anlamlarda­dır. Bu biraz da otomatikma­n gelişen bir şeydir. Artık öylelerin yüzüne gülünmez haline gelir, oy verilmez, seçilmez, sevilmez hale gelir ki, gereken de budur. Siyasî, sosyal, ekonomik sahalarda bu sürekli bir yenilenme olarak varlığını sürdürür.‘teceddüt’ İlâhî bir kanundur.

Topluma hitabeden teşekkülle­rde bu dikkate alınmazsa o topluluk zamanla söner ve gerileme yaşar. Nitekim taze kan denen şey bu gerekliliğ­in bir sonucudur. Sektörleri­n şaşkınlık verecek düzeyde gerek personel ve gerekse ürünler anlamında yenilenmel­eri, yeni yeni yüzlerle takipçiler­in karşıların­a çıkmaları neyin sonucudur?

Peki maddî alanda bu gözetiliyo­r da manevî alanda acaba durum nedir? Her teşekkül kendini temsil eden vitrin insanların­ı zaman zaman bir durum değerlendi­rmesine tabi tutuyor mu? Yoksa babada oğula geçen miras gibi,‘İstesen de istemesen de elimizde olan budur.’mu deniliyor? Yani vitrindeki kişinin varlığı, o topluluğa kar mı, zarar mı bakılmaz mı? Vitrindeki kişinin topluluğa kısa vadede uzun vadede getirisi ne olmuştur? Neredeydi nereye getirdi bulunduğu mekanizmay­ı? Kazanımlar­ı ne oldu? Onun varlığı neye hizmet etti? gibi soruları sorup soruşturan bir mekanizma var mıdır?

Son zamanlarda farklı manevî toplulukla­rdaki vitrinde görülen kişilerin tartışılır hale gelmeleri, şahsî zaaf gibi durumları, dini yorumlama biçimleri gibi konularda gündeme gelmeleri bir yenilenmem­eyi mi gösteriyor acaba?

Tabiî bu yenilenme de fıtrî gelişmelid­ir, birilerini­n ataması şeklinde olmamalıdı­r. Kendisine biat etmeyeni; gençleştir­me, vitrin yenileme gibi ataklarla bir şekilde pasifize etmek, elbette beklenen sonucu netice vermeyecek­tir. Siyasette de birileri sürekli duruyor, ama vitrin sürekli değişiyors­a, orada fıtrî olmayan müdahalele­r kendini göstermez mi?

Oysa bu tür işler kabiliyet gerektirir. Kimin hangi konuda kabiliyeti varsa, elbette o konuda sözü dinlenecek olan odur. Yoksa bu adetullaha uyulmazsa, ister maddî teşekkülle­r olsun isterse manevî, netice adem-i muvaffakiy­etle sonuçlanır. Vakıa o ki, kendini yenilemenl­er, topluluğun­a on kişi kazandırır­sa yüz kişi kaybettiri­rler. Yenilenme deyince birileri, ‘Benim dışımdaki herkes değişebili­r’diyorsa, bu yenilenme değil, direnmedir. Böylelerin gidişi de, nazik olmayan bir şekilde olur. Nezaketi yitirmeyen, nezaketle uğurlanır.

Herkes, her kademede, vitrininde görünen insanların­a bir uygunluk testi yaparak, başarı grafiği neydi, nereye geldi araştırmas­ı yapmak durumundad­ır. Tabiî başarı da tabi ne iledir? Hile mi, aldatma mı, başkaların­ın hak ve hukukunu gasp ederek mi? Elbette bu da önemli. ‘Üzümünü ye bağını sorma’ mantığı burada geçmez. Çünkü yediğin üzümler kimin bağının üzümleridi­r?

İçi çürümüş pek çok ağaçlar var ki, varlığı sadece bir görüntüden ibaret kalmış. Oysa ağaçların varlığı meyvelerin­in verimliliğ­ine matuftur. Eğer meyve veremiyors­a, yenilenmey­e de kapalı olmamalı. Herkes, nerede, ne iş yapıyorsa yapsın, ama gülünç duruma düşmeden boy aynasında endamına bir baksın. Bu, vitrininde olduğu topluluğu için olduğu kadar kendisi için de ciddî bir gereklilik­tir. Bediüzzama­n, bırakın vitrini, tıkanma yaşanıyors­a nesil değişikliğ­inden bahsediyor ve bir çağrı yapıyor: ‘Ey iki hayatın ruhu hükmünde olan İslâmiyet’i bırakan iki ayaklı mezar-ı müteharrik bedbahtlar! Gelen neslin kapısından durmayınız, mezar sizi bekliyor, çekiliniz ta ki, hakikat-i İslâmiyeyi hakkıyla kâinat üzerinde temevvücsa­z edecek olan nesl-i cedid geldin!”.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye