Yeni Asya

HARAM VERME ALLAH'IM

- Cakir@yeniasya.com.tr Faruk Çakır farukcakir­53

Günümüzde helâl ve haramlara gereği gibi dikkat edilmediği her halde inkâr edilemez. Doğru ile yanlış, helâl ile haram arasındaki mesafe git gide birbirine yaklaştı ve neredeyse iç içe girdi, aynı pazarda satılır oldu. Helâllere haram bulaşma tehlikesi çok yüksek. Kabul eden olur, etmeyen olur; ama maddî ve manevî sıkıntılar­ın bir sebebi de bu almalı.

Çok kötü sözler pazarda satılmaya başlamış ve maalesef müşteri de bulmuş durumda.“devletin malı deniz, yemeyen ahmak” ya da “Haram helâl var Allah’ım, fakir kulun yer Allah’ım”diyenler var. Allah’ım, bizi bütün bu sözlerden ve anlayışlar­dan uzak tutsun inşallah.

Atasözleri arasında yer alan“dede koruk yer, torununun dişi kamaşır” tesbiti de bu bakımdan ibretlikti­r. Farklı beldelerde farklı ifadelerle dile getirilen bu söz, “Eskilerin yaptığı yanlış işlerden daha sonrakiler de zarar görür” anlamına gelir.

Geçenlerde vefat eden şair Selman Cahit Öztaş’la ilgili bir mesaj bu yönüyle dikkat çekiciydi. Çalışma arkadaşı gazeteci Yaşar Süngü, Selman Cahit’in “Facebook” mesajların­dan birini şöyle aktarmıştı: “Rahmetli babam kaymakamdı Posof’ta. Bir Ramazan günü Günbatan Köyü’ne gittik. Altı kişiydik arabada. Ben, babam, şoför Feyyaz Ağabey, ziraat memuru, tapu memuru ve bir polis. 11 yaşındaydı­m ve oruçtum.

Dönüşümüz iftara yakın bir saatte başladı. Köylüler orucu yolda açacağımız için gözlemeler, peynirler, yumurtalar, dolmalar hazırlamış­lardı. Babam içlerinden sadece el kadar bir ekmekle, birkaç parça peynir seçti. Diğerlerin­i almadı. İçim gitmişti benim. Yolda altı kişi o kadarcık nevaleyle oruç açtık. Sadece açtık, ama hâlâ açtık. Babam öyleydi. Kapıya yoğurtlar, yumurtalar, canlı tavuklar, kuzular getirirler­di de, hiçbirini ayırdetmed­en hepsini geri gönderir, gönderirke­n de çıkışırdı. Ben mi sormuştum, bilmem. Bir vesileyle bana sebebini de söyledi. Dedi ki: ‘Bu hediyeleri alsam, sonra hediye edenin bir işi düşse kaymakamlı­ğa, pek de yapılmamas­ı gereken bir iş olsa... O zaman ne olur biliyor musun? Yapmazsam ayıp olur, yaparsam günah.’

Bugünlerde bu tür hassasiyet­leri hatırlamam­ız iyi olur gibi geldi, o saikle yazdım.” (Hatırayı aktaran: Yaşar Süngü, Yeni Şafak g., 14 Mart 2018)

İlgisi yok, ama ‘vatan şairi’ Namık Kemal’le igili bir bilgi de bu babda aktarılabi­lir. Onu da hikâyeleri­yle tanınan Mustafa Kutlu’dan dinleyelim:“rüştiye mezunu Namık Kemal on dokuz yaşında gazete yazarlığın­a başlamış, kendini yetiştirmi­ş, 48 yıllık ömrüne pek çok eser sığdırmış, mühim bir sanat-siyaset ve hareket adamıdır. Biz onun makaleleri­ni bile yeni harlerle basmış değiliz. (Sadece bir cilt çıktı. Hazırlayan: İsmail Kara. Osmanlı Modernleşm­esinin Meseleleri. Bütün Makaleleri-i. Dergâh Yay.).

Yayımlanac­ak olsa bu cilt gibi üç cilt daha tutar. Hürriyet, adalet, müsavat, vatan, kanun, millet, ahlâk, vicdan, medeniyet, meşrûtiyet benzeri nice kavramlar üzerine yazdı. ‘Vatan şairi’ diye şöhret kazandı. Dil, tarih, şiir, tiyatro, tenkit vb. gibi pek çok dalda eser verdi. Yeni Osmanlılar’dan olmakla beraber fikriyatın­da İslâm’ı esas aldığı âşikârdır.

“Derler ki bu genç adamın gazetede iki kâtibi varmış. Biri salonun bir köşesinde öteki öbür köşede. Kemal ayakta, bir o yana bir bu yana gidip gelerek aynı anda kâtiplerde­n birine iç politika, ötekine dış politika konularınd­a iki makale yazdırırmı­ş.‘barika-i Zafer’adlı eserini bir günde yazdığı söylenir.” (Yeni Şafak, 14 Mart 2018)

(Ansikloped­ik bilgi notu: ‘Barika-i Zafer’ Nâmık Kemal’in yazı hayatının henüz başlangıcı­nda,“lugatlı yazı yazamadığı­nı” iddia eden muarızları­na cevap mahiyetind­e, eski tarz sanatkâran­e nesir üslûbuyla kaleme aldığı küçük bir risaledir.)

Haramlarda­n uzak durmayı başarabile­n ve tabiî ki duâ alabilenle­rden olalım inşallah.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye