Sevmey denemek
Gerçek manada mü’min mü’mini sever ve sevmeli. Eğer sevmezse bunu hisseder. Eğer adavet ederse adavetkârane bir tavrı sergilemek zorunda kalır. Yoksa muhabbet mecazi olur. Muhabbet etme, sevmek mü’minler için dinimizin bir emri ve bir gereğidir. İllâ ki sevmelidir. Ama düşmanlık etmek, adavetkârane tavırlara girmek asla mü’minlerin mabeyninde/arasında yoktur, kesinlikle yoktur. Asla yoktur. Eğer düşmanlık/adavet hakikî manada varsa o zaman kardeşlik ve yoldaşlıkta yoktur.
İmanî meselelerin okunması, elde edilmesinden ortaya çıkan huzur, hazz-ı nefis ve zevkler. Mü’minin mü’mine adaveti zamanında hissedilmez ve olamaz. Olsa olsa sıkıntı olur, ruh darlığı olur ve inkıbaza sebebiyet verir.
Mü’min için elbette sevmek ve sevilmeye medar hallere girmek en önemli bir fırsattır. Bu fırsatın düşmanları ise pek çoktur. Nefis ve şeytanın yetmiş çeşit oyunu tuzağı adaveti, kin ve nefreti pompalamakta ve desteklemektedir. Önemli olan bu fırsatı daima müsbet çizgisinde tutabilmek, menfiye kaydırmamaktır.
İllâ ki, düşmanlık/adavet edilecekse; nefis ve şeytanın mü’minlerin yollarının üzerine döşediği tuzaklara, fenalıklara, kötü hasletlete, insi ve cinni şeytanî fikirlere ve nefisperestliğin enva-ı çeşidine düşmanlık etmek adavet göstermek lâzımdır.
En önemlisi de şu hizmet-i imaniye ve Kur’âniyenin bütün dairelerindeki; bütün çarkları muhabbetle dönmekte, sevgiyle, sevmekle çalışmaktadır. En küçük bir adavet ve düşmanlık, adeta bu çarkların arasına çomak sokmak, taş atmak gibidir. Ve bütün daireleri rahatsız edecek, yerinden oynatacak bir tahribata sahiptir.