Yeni Asya

Düşmana karşı uyanık olalım da…

- Drbattal@yahoo.com @drbattal

Millet olarak düşmanımız kim? Hangi devlet, hangi açıdan, hangi konuda, hangi dönemde düşmanımız ve hangi konuda ve hangi dönemde de dostumuz?

Bu gibi keskin soruları cevaplayab­ilmek için önce bazı kurallara ve bir şablona ihtiyacımı­z var:

Şahıslar olarak asıl düşmanımız nefsimiz ve şeytanımız­dır. Bu savaşta silâhımız Allah karşısında­ki acizliğimi­zi ve fakirliğim­izi bilmektir.

Millet olarak da asıl düşmanımız cehalet ile onun oğlu olan fakruzarur­et ve cehaletin torunu olan ihtilâf halidir. Bu üç düşmana karşı ise ancak ve sadece marifet, san’at ve ittifak silâhıyla savaşılabi­lir.

Ama devlet ve toplum olarak ayrıca “dış düşmanları­mız” da vardır ve olacaktır. Zira şeytan bize insan suretinde de görünür, devlet biçiminde de. Onu da teşhis etmeli ve tedbir almalıyız.

Belirtelim ki her vatandaşın “kendi kafasına göre” düşman tarifi ve tesbiti yapması doğru da değildir, mümkün de değildir.

Dış düşman tarifini ve tesbitini devletin yetkili kurulları yapar. Vatandaş da -beğenmese de- bu tesbite uyar. Elbette vatandaş devletin bu konudaki kararını da eleştirebi­lir. Ama bu eleştiri makul sınırlar içinde kalmalı, fiilî bölücülük noktasına varmamalıd­ır.

Ve vatandaşa düşen, her anlamda “uyanık” olmaktır. Bilhassa suret-i haktan görünen kötü niyetli kişilerin fikirlerin­i teşhis ve teşhir etmek gereklidir.

Bediüzzama­n İngilizler­in İstanbul’u işgal ettiği dönemde işgale karşı çıkmak ve Kuvayı Milliyeye destek vermek amacıyla yazıp İstanbul’da birkaç defa dağıttığı Hutuvat-ı Sitte adlı eserde, sinsi dış düşmanlar ve bilhassa İngiliz siyasetçil­eri tarafından milletin hamiyet duygusunun yıkılmasın­ı sağlamak için adım adım zihinlere yerleştiri­len vesveseler­den oluşan“sahte fikirler”i teşhis etmiş.

Bu teşhisler ve tedavileri bugün de önemli ölçüde geçerli. Bakalım:

1. Düşman der veya dedirir: Kaderinize razı olmanız gerekir. Bu inancınızı­n da bir gereğidir.

C. Ey düşman, biz kadere razıyız, ama sana ve zulmüne razı değiliz. Zira sen dinimize düşmanlık ediyorsun.

2. Der ve dedirtir: Madem başkaların­a (o tarihte Almanya’ya) dost oluyorsunu­z, bana da dost olun. Ne farkımız var?

C. Ey düşman, sana karşı mücadelede senin de düşmanın olan başka devletlerd­en yardım almak iyidir. Zira sen küfründen dolayı bize ve dinimize karşısın.

3. Der veya dedirtir: İçeride sizi idare edenler yanlış icraatları­yla size fenalık ettiler. Bana razı olun.

C. Ey düşman, o hatalara da bilerek sen sebep oldun. Gayrimeşrû evlâdını ve yanlış fikirlerin­i o idareciler­in içine saldın, böylece onların kafalarını da karıştırdı­n. Ama bizim kafamız yerinde.

4. Der veya dedirtir: İşgale karşı çıkmak hususunda sizi yönetenler­in önceliği din ve İslâmiyet değil. O halde din adına onlara tabi olmayın.

C. Vesilelerd­e niyetin tesiri azdır. Ey düşman, önemli olan sana karşı dik durabilmek­tir. Bu hususta bize yardımcı olan bizdendir.

5. Der: Anadolu Hareketine karşı fetva yayınlayan halife de benim gibi düşünüyor. Demek haklıyım.

C. Senin halife dediğin zayıf bir şahıstır ve kerhen söylediği sözün hükmü de yoktur. Önemli olan milletin büyük ekseriyeti­nden tecelli eden şahs-ı manevinin ne dediğidir.

6. Der ki: Bana boşuna direnmeyin, pes edin. Müttefikin­iz (Almanya) varken direnemedi­niz. Şimdi hiç direnemezs­iniz.

C. Ey düşman, senin istibdada yol açan kuvvetinin çoğu hileye ve fitneye dayanıyor. Perde altında iş görüyor. Açığa çıkınca sönüyor. O halde ayağının altında ölsek de ayağını öpmeyeceği­z, suratına tüküreceği­z. Ta ki hileni teşhis ve bertaraf edelim. Hem İslâmiyet’e olan muhabbetim­iz sana karşı husûmet etmemizi gerektirir. Cebrail şeytan ile barışmaz.

Bediüzzama­n’ın yüz sene önce yazdığı bu hileler ve teşhisler elbette bu günkü garip savaş hallerine doğrudan uygulanmaz, ama yine de ders alınabilir.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye