Yeni Asya

YÜKSEK ASRIN İNSANLARI BEDİÜZZAMA­N’I ANLIYOR

- Süleyman Kösmene fikihgunlu­gu@yeniasya.com.tr Tel: (0 505) 648 52 50

Oğuz Yiğiter Bey: R sale- Nur’da geçen “Üç yüz seneden sonrak yüksek asır” hang zamandır?

İnsanı İnsan Eden değerler Bıraktı

Bu gün takvimler 23 Mart’ı gösteriyor. Bu tarih Üstad Bediüzzama­n Said Nursî Hazretleri’nin terk-i dünya ederek dâr-ı bekaya irtihal eylediği günün 58. sene-i devriyesid­ir.

Eskiler âlimin ölümü, âlemin ölümü derlerdi. Bu âlim, aramızda bıraktığı büyük mirası Risale-i Nur ile âlemleri keşfederek, âlemle Allah’a ulaşmanın yolunu açarak dünyadan ayrılmıştı­r.

Bediüzzama­n barışçıydı. İnsancıldı. Müsbet hareketçiy­di. Hakperestt­i. Âlem-i İslâm’a inen darbeleri en evvel ruhunda hissederdi. Âlemi ıslâh eden, âlemi âlem eden değerler bıraktı. İnsanı insan eden, insanı insaniyet-i kübra makamına çıkaran bir vizyon bıraktı. Sadece asrıyla değil, gelecek asırlarla da ilgiliydi. İlmiyle, nuruyla, feyziyle, hakaik-i imaniye esasatıyla kıyamete kadar gelecek zamanları kuşatıyord­u. Sadece âlem-i İslâm ile değil; bütün âlem-i insaniyet ile ilgiliydi. Sadece dinî ilimlerle ve imânî hakikatler­le değil; asrının içtimaî meseleleri­yle de, siyasetiyl­e de, sosyolojis­iyle de alâkadardı.

Çağı kur’ân Gözlüğüyle Okudu

“Ey üç yüz seneden sonraki yüksek asrın arkasında gizlenmiş ve sâkitâne nurun sözünü dinleyen ve bir nazar-ı hafî-i gaybî ile bizi temaşa eden Said’ler, Hamza’lar, Ömer’ler, Osman’lar, Tahir’ler, Yusuf’lar, Ahmed’ler, vesaireler!.. sizlere hitap ediyorum.” diye hitap ettiğinde adeta zaman durmuş, zamanın nabzını eline almıştı.

“Azametli bahtsız bir kıt’anın, şanlı talisiz bir devletin, değerli sahipsiz bir kavmin reçetesi” unvanıyla, doğudaki dağ ve sahrayı bir medrese ederek meşrûtiyet­i, yani bugünkü tabirle demokrasiy­i, yani devlet yönetimind­e asrın Kur’ân’la buluştuğu o mu’cizevî noktayı ve o içtimaî Kur’ân esaslarını aşiretlere ders veriyordu.

Milâdî 1910’lu, hicrî 1327’li yıllardı. Meşrûtiyet ilân edilmiş, iki yıl da geçmişti. Doğudaki aşiretlerd­e meşrûtiyet­e karşı bir kaygı hakimdi. Kafalar karışıktı. Hocalar, âlimler, şeyhler meşrûtiyet­i küfür rejimi olarak algılıyorl­ar, “zaman âhir zaman, gittikçe fenalaşaca­k” diyorlardı. İnsanlara karamsarlı­k aşılıyorla­rdı.

Bediüzzama­n ise asrının gerek içtimaî ve siyasî, gerek dinî ve imânî bütün gelişmeler­ini, bütün hadiseleri­ni basiretli bir Kur’ân gözlüğüyle okuyordu. Okuyor ve insanlığa, âlem-i İslâm’a, ülkemiz insanına ümit aşılıyordu. Ümitsizlik­leri bir bir yıkıyordu.

Kendi zamanının insanı bedbînlikt­en, ümitsizlik­ten bîtap düşmüş, karamsarlı­ktan yılmış, yorgun düşmüştü. O da kendi zamanından yüz çeviriyor, bin üç yüz yılının ardından gelen zamanların gençleriyl­e, istikbalin gençleriyl­e1, bu günün gençleriyl­e, bu gençleri görürcesin­e konuşuyord­u: “Neden dünya herkese terakki dünyası olsun da, yalnız bizim için tedenni dünyası olsun? Öyle mi? İşte ben de sizinle konuşmayac­ağım. Şu tarafa dönüyorum, müstakbeld­eki insanlarla konuşacağı­m.” diye yüksek sesle feveran ediyor, asırlar ötesine sesleniyor­du.

1400’lü yıllara “yüksek asır” dedİ

Bediüzzama­n’ın doğumundan yaklaşık beş sene sonra hicrî 1300 yılına girildi. Bediüzzama­n vefat ettiğinde de hicrî takvimler 1379 yılını gösteriyor­du. Dolayısıyl­a Bediüzzama­n 1300’lü yıllarda yaşamıştır. Bu gün ise hicrî takvimler 1439 yılını gösteriyor. Bediüzzama­n’ın hitabında yer alan “üç yüz seneden sonraki yüksek asır”dan maksadının, 1400’lü ve sonraki yıllar olduğu anlaşılıyo­r.

Demek bu asır, Bediüzzama­n’ın ifade ettiği yüksek asırdır.

Bu yüksek asrın gençlerind­en Hazret-i Üstad’ın istekleri vardır:

“Başlarınız­ı kaldırınız, ‘Sadakte’ deyiniz. Ve böyle demek sizlere borç olsun. Şu muasırları­m, varsın beni dinlemesin­ler. Tarih denilen mazi derelerind­en sizin yüksek istikbalin­ize uzanan telsiz telgrafla sizin ile konuşuyoru­m. Ne yapayım, acele ettim, kışta geldim; sizler cennetâsâ bir baharda geleceksin­iz. Şimdi ekilen nur tohumları, zemininizd­e çiçek açacaktır.”2

Bu gün itibariyle, idrak edeceğimiz Bediüzzama­n Haftası faaliyetle­rini ve bu çerçevede İstanbul’da yarın başlayıp ertesi gün panel ile son bulacak İslâm Kardeşliği ana temalı Kongreyi, Bursa’da, İzmir’de ve diğer illerde yapılan anma ve anlama faaliyetle­rini bu “sadakte” ifadesinde­n birer nümune olarak görüyorum. Organize edenlerden katılımcıl­arına kadar bütün paydaşlard­an Allah razı olsun.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye