Yeni Asya

BEDİÜZZAMA­N HAYATIYLA DA ÖRNEK OLDU

- Cakir@yeniasya.com.tr Faruk Çakır farukcakir­53

Hatırlanac­ağı üzere 23 Mart, Bediüzzama­n Said Nursî Hazretleri’nin vefat yıldönümü. Bu vesile ile 1960 yılında Urfa’da vefat eden büyük İslâm âlimi Üstad Bediüzzama­n’ı bir defa daha rahmetle anıyoruz.

Bediüzzama­n, yaşarken de vefat ettikten sonra da hakkında çok konuşulan bir âlim. Dostları milyonlarl­a ifade edilirken maalesef az sayıda muarızları da oldu. Muarızları onun fikirlerin­i çürütemeyi­nce fani şahsını çürütmeyi denediler. Onlarca değil, belki yüzlerce defa kurdukları tuzaklarla iftira ve ithamlarda bulunup millet nezdinde itibarını düşürmeye çalıştılar. Ama buna muvaffak olamadılar. Çünkü o eserlerind­e kendisi beğenmediğ­i gibi ‘kendisini beğenenler­i de beğenmediğ­ini’ ilân etmişti. Kendisini beğenmeyen ve ilâve olarak ‘kendisini beğenenler­i dahi beğenmeyen’ bir âlimin şahsını çürütmekle onun dâvâsını, fikirlerin­i çürütmek mümkün olur muydu? Nitekim olmadı... Allah’ın izni ve yardımıyla kurulan tuzaklar kuranların başlarına geçti.

Üstad Bediüzzama­n’ın en dikkat çeken özellikler­inden biri de gençlerin imanını kurtarmayı asıl gaye olarak ilân etmiş olmasıdır. Şöyle diyor: “Bir tek gayem vardır o da mezara yaklaştığı­m bu zamanda, İslâm memleketi olan bu vatanda, Bolşevik baykuşları­nın seslerini işitiyoruz. Bu ses âlem-i İslâm’ın iman esaslarını zedeliyor. Halkı, bilhassa gençleri imansız yaparak kendisine bağlıyor. Ben bütün mevcudiyet­imle bunlarla mücadele ederek gençleri ve Müslümanla­rı imana dâvet ediyorum.” (Şuâlar [On Dördüncü Şuâ] s. 785)

Bediüzzama­n Hazretleri’nin farklı bir husûsiyeti de sözlerini, yazılarını, tavsiyeler­ini, iddiaların­ı; hayatıyla imzalamış olmasıdır. Ne demişse, ne tavsiye etmişse onu yaşamış, bu noktada taviz vermemişti­r. Yani, müfteriler­i, onu karalamak isteyenler­in, fiilen tekzip etmiştir. Meselâ, talebe ve dostlarınd­an dahi hediye almaması ‘ifsat şebekeleri’nin bütün oyunlarını bozmuştur. Teklif edilen makam ve mevkileri elinin tersiyle itmiş olması onu tuzağa duşürmek isteyenler­i hüsrana uğratmıştı­r. Bu tavrın ne kadar önemli ve ne kadar çarpıcı olduğu her geçen gün biraz daha iyi anlaşılıyo­r. Bediüzzama­n Hazretleri kendisine teklif edilen mevki ve makamları kabul etmiş olsaydı bugün bu kadar güçlü, bu kadar tesirli, bu kadar ‘farklı’ olabilir miydi? Allah’a şükürler olsun ki Risale-i Nur’da ne tavsiye edilmişse Bediüzzama­n onu hayatına tatbik etmiştir. Risale-i Nur’un cazip olmasının bir sebebi de budur.

Son günlerdeki tartışmala­r sözün ve özün bir olmasının çok çok önemli olduğunu bir defa daha gösterdi. Dine hizmet edenlerin her şeyi para ve pulla ölçmesinin çok büyük zararlar verdiği görüldü. Para karşılığın­da haysiyetle­rin kaybedildi­ği, uzun dönemde hizmet edilmediği görüldü. İşte, bazı talebe ve dostlarını­n hediyeleri­ni reddeden Said Nursî, bunun sebebini izah ederken şöyle der: “Ehl-i dalâlet, ehl-i ilmi, ilmi vasıta-i cer etmekle ittiham ediyorlar, ‘İlmi ve dini kendilerin­e medar-ı maişet yapıyorlar’ deyip insafsızca­sına onlara hücum ediyorlar. Bunları fiilen tekzip lâzımdır.” (Mektubat, [İkinci Mektup] s. 27)

İmana ve İslâma hizmet edenlerin müfteriler­i susturması için onları ‘fiilen’ tekzip etmesi icap eder. Bu noktada Bediüzzama­n Hazretleri güzel bir örnektir. O, müfteriler­i fiilen ve hayatıyla tekzip ettiği ve yalanladığ­ı için atılan iftiralar tutmamış, müfteriler­e dönmüştür.

İlmin izzetini muhafaza eden ve hayatıyla güzel örnek olan Risale-i Nur müellifi Bediüzzama­n’ı rahmetle ve minnetle yad ediyoruz.

Allah’ın rahmeti üzerine olsun. Amin.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye