Sefih medeniyet barışı bombalıyor (1)
Günümüz hakim medeniyeti; insanlığa bulaştırdığı hastalıkların mikroplarını ve çektirdiği ıztırabın unsurlarını bizzat kendisi üretiyor. Fakat, bunu ilim ve teknolojinin verdiği güç, galet ve sarhoşlukla örtmeye çalışıyor.
Bu sefih medeniyetin felsefik boyutlarını ve temellerini tahlil eden Bediüzzaman, onun beş menfi / negatif esas üzerine tesis edildiğini söyler:
Medeniyet-i hâzıra, beş menfì esas üzerine teessüs etmiştir:
a. Nokta-i istinâdı, kuvvettir. O ise; şe’ni tecâvüzdür.
b. Hedef-i kasdı, menfaattir. O ise; şe’ni tezâhümdür.
c. Hayatta düsturu, cidaldir. O ise; şe’ni tenâzü’dür.
ç. Kitleler mâbeynindeki râbıtası, âheri yutmakla beslenen unsûriyet ve menfì milliyettir. O ise; şe’ni, müthiş bir tesâdümdür.
d. Câzibedar hizmeti, hevâ ve hevesi teşcî ve arzuları tatmindir. O hevâ ise insanın mesh-i mânevîsine sebeptir. (Hutbe-i Şamiye, s. 128)
Dayanak noktası “kuvvettir.” Bu anlayışa göre, kuvvetli zayıfı ezmektedir.
Hedefi “menfaat”tir: Menfaat boğuşmayı gerektirir. Nice cinâyetler, işkenceler “menfaat” ağacının acı meyveleridir.
Hayatı “mücadele” olarak görür. Bugün dünyanın yüzlerce yerinde çatışma, kaos ve kriz vardır. Ki, günümüz medeniyet felsefesinin temelini, “güçlü olan haklıdır” düşüncesi teşkil etmektedir. Onun dünyasında “yardımlaşma” esasına yer yoktur. Güçlü olan ezer. Zayıf ezilmeye, yok olmaya mahkûmdur.
Kitleler arasındaki bağı, “menfî milliyet ve ırkçılıktır: Şeytanî bir vasıf olan ırkçılığı, asabiyeti, milliyetçiliği “üstünlük” vasfı saymak, başkasını yutmakla beslenmeye sebeptir.
Irkçılık ve menfî milliyetin acı meyveleri de enaniyet, üstünlük kompleksi, müthiş kavga ve çatışmadır... Birinci ve İkinci Dünya Savaşları başlangıç ve sonuç itibariyle tamamen ırkçılık kokmaktadır. PKK, el-kaide, IŞİD, Boko-haram dahil her türlü şiddet ve terörün sebeplerinden birisi de menfi milliyettir.
“Irkçılık fikri, Emevîler zamanında büyük bir tehlike verdiği ve hürriyetin başında “kulüpler” suretinde büyük zararı görülmesi ve Birinci Harb-i Umumîde yine ırkçılığın istimaliyle mübarek kardeş Arapların mücahid Türklere karşı zararı görüldüğü gibi, şimdi de uhuvvet-i İslâmiyeye karşı istimal edilebilir ve istirahat-i umumiye düşmanları gizli dinsizler, yine o ırkçılıkla büyük zarar vermeye çalıştıklarına emareler görünüyor. Halbuki, menfî hareketle başkasının zararıyla beslenmek ırkçılığın seciye-i fıtrîsi olduğu halde, evvelâ başta Türk milleti dünyanın her tarafında Müslüman olduğundan onların ırkçılıkları İslâmiyetle mezc olmuş, kabil-i tefrik değil…” (Bediüzzaman Said Nursî, Emirdağ Lâhikâsı, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 437.)
“Herkesin şevkini kıran ve neş’esini kaçıran ve ağrazlar ve taraftarlıklar hissini uyandıran ve sebeb-i tefrika olan ırkçılık cemiyat-ı akvamiyeyi teşkiline sebebiyet veren ve ismi meşrûtiyet ve mânâsı istibdat olan ve İttihad ve Terakki ismini de lekedar eden buradaki şube-i müstebidaneye muhalefet ettim.” (Said Nursî, Divan-ı Harb-i Örfî, s. 39.)