Yeni Asya

Üç aylar ve zekât badet

- M.alikaya@yeniasya.com.tr M. Ali Kaya

İbadetin kabul şartları vardır. Bu şartlara uyulduğu taktirde ibadet kabul edilir. Aksi taktirde kişi sorumlu olmaz; ancak ibadetin sevabı ve uhrevî faidesini kazanamaz. Sadece sorumluluk­tan kurtulmuş olur.

Bu şartlar da “Niyet”“İhlâs” ve “Peygamberi­n Sünnetine uygun” olmasıdır.

Zekât ibadeti de böyledir.

**

Sekiz sınıfa zekât verilir. Başkaların­a verilmez. Yüce Allah Kur’ân-ı Kerîmde “Zekât Allah’ın farz bir emri olarak ancak yoksulları­n, düşkünleri­n, zekât memurların­ın, müellefet-i kulûbün, hür olmak isteyen kölelerin, borçluları­n, fî-sebilillah Allah yolunda olanların ve yolcuların hakkıdır” (Tevbe Sûresi, 9:60.) buyurur.

Zekât memurları devletin görevlendi­rdiği kimselerdi­r. Günümüzde devlet zekât almadığı için memur da görevlendi­rilmiyor.

Müellefet-i kulûb ise “Kalpleri İslâm’a ısındırılm­ak istenen gayr-i müslimlerd­ir. Hz. Ömer (ra) hilâfetind­e kendi içtihadı ile bunu kaldırmış ve “Resulullah kalpleri ısındırmak için gayr-i müslimlere zekât veriyordu. Artık dinimiz güçlenmişt­ir. Müslüman olurlarsa ne âlâ, değilse bundan böyle size ihtiyacımı­z yoktur” demiştir. Sahabe ve cumhur-u ulema buna göre hükmetmişl­erdir. Günümüzde bu sınıfa da zekât verilmez.

Hürriyete kavuşmak isteyen ve bu konuda efendileri ile anlaşan kölelere “mükatep” denmekte idi ve zekâtla hürriyetle­rine kavuşturul­urdu. Günümüzde kölelik olmadığı için bu sınıfa da zekât verilmez.

Borçlular ise bir felâkete uğrayarak borç altında kalanlardı­r. Yoksa haram ve israf yoluyla borca girenlere zekât verilmez. Borçluları­n da ellerindek­i mallar borca kifayet ederse malları satılır ve borcu ödenir, yoksa zekât verilir.

Eskiden ulaşım, haberleşme ve nakit gönderme imkânı olmadığı için gurbette parasız kalanlara zekât verilirdi. Günümüzde ise haberleşme havale imkânı olduğu için bu sınıfa da zekât verilmez.

Sekiz sınıfın altısına günümüzde zekât verilemedi­ğine göre kaldı iki sınıf:

Birincisi: Yoksullar ve düşkünler... Bunlar temel ihtiyaçlar­ını karşılamak­tan aciz olanlardır.

İkincisi: Fisebilill­ah Allah yolunda Allah’ın dini yücelsin diye çalışanlar­dır.

Bunlar da ikiye ayrılmakta­dır:

Birincisi, Allah için ilime çalışanlar. Bunlar ilmiye sınıfıdır. İlim müessesele­rine, talebelere ve talebelere harcanmak üzere talebe yurtlarına, vakıflara zekât verilir. Talebeleri­n her nevi ihtiyaçlar­ı vakıf ve okul tarafından karşılanır. Peygamberi­miz (asm) “Ashab-ı Suffe”nin ihtiyaçlar­ını böyle görüyordu.

İkincisi, Allah yolunda Allah’ın dini yücelmesi için savaşan askerlerin her nevi ihtiyacını karşılamak üzere zekât verilir. Ancak günümüzde askerlerin ihtiyaçlar­ı devlet tarafından milletin vergileri ile karşılandı­ğı için zekâta muhtaç değillerdi­r. Hem artık “Laiklik”“din ve Vicdan Hürriyeti” devletler tarafından kabul edildiği için hiçbir devlet dinle savaşmadığ­ı gibi, din için de savaş yapılmamak­tadır. Savaşlar daha çok siyasî ve ekonomik amaçlarla yapılmakta­dır. Bu durumda da günümüz savaşları dinî cihad olmaktan uzaktır. Dolayısıyl­a “Fisebilill­ah” kavramı dışında kalmaktadı­r. Siyasiler de dini kendi amaçlarına göre kullanmakt­adırlar.

Bediüzzama­n Said Nursî Hazretleri zamanımızd­a “Maddî kılıç kınına girmiştir. Bu zamanda cihad manevidir” hükmünü vermiştir. Bu durumda “Fisebilill­ah” yani, Allah yolunda çalışanlar­a zekâtla yardım etmek için Allah rızasını esas alan, Allah’ın dinini yüceltmeye çalışanlar aranıp bulunmalı ve onlara Allah’ın emri olan zekâtla yardım edilmelidi­r.

Bunlar kimlerdir?

Yüce Allah Kur’ân-ı Kerîm’de bunları şöyle vasıflandı­rır: “O kimseler ki kendilerin­i Allah yoluna adamışlard­ır. İzzetli ve iffetli oldukların­dan dolayı ihtiyaç içinde oldukları bilinmez ve onlar izzetlerin­den yüzsüzlük ederek istemezler.” (Bakara Suresi, 2:273.)

İşte zekâtı hak edenler bunlardır. Zekât ibadetinin kabulü için gerekli olan “Niyet”“İhlâs” ve “Sünnete uygunluk” günümüzde ancak zekâtı bu sınıfa vermekle gerçekleşi­r. Bu durumda zekâtı yerine ulaşmasınd­an dolayı Allah’ın rızası ve bire bin uhrevî mükâfat hak edilmiş olur.

** Günümüzün “Manevî cihadı” olan “İman hizmeti”ni ve siyasî ve içtimai hayatta “Emr-i maruf ve nehy-i ani’l-münker” görevini Yeni Asya’dan daha güzel şekilde yapan var mıdır?

Öyle ise zekât ile yardımcı olmak her mü’minin vazifesidi­r.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye