Yeni Asya

TÜRKİYE'NİN BAĞIMSIZLI­ĞI VE DEMOKRATLA­R

- Ömer Faruk Özaydın prensfaruk@hotmail.com

Türkiye emperyaliz­madan kurtulup, söylenildi­ği gibi tam bağım- sızlığına kavuştu mu, Lozan kayıp mı, kazanç mı tartışmala­rı devam ederken, kaderimize şekil veren Lozan’a ve“ulus devlet”anlayışımı­za bir bakalım.

Nurlar’da da var olan, Büyük Doğu’nun “Lozan’ın iç yüzü” makalesind­e İngiliz murahhas heyeti reisi Lord Gürzon:

“Türkiye İslâmî alâkasını ve İslâmı temsil rolünü kendi eliyle çözer ve atarsa, bizimle hulus birliği etmiş olur ve Hıristiyan dünyasının hürmet ve minnetini kazanır; biz de kendisine dilediğini veririz.”(..)

Lozan Muahedesi’nden sonra, İngiltere Avam Kamarası’nda “Türkler’in istiklâlin­i ne için tanıdınız?” diye yükselen itirazlara, Lord Gürzon’un verdiği cevab: “İşte asıl bundan sonraki Türkler bir daha eski satvet ve şevketleri­ne kavuşamaya­caklardır. Zira biz onları maneviyat ve ruh cephelerin­den öldürmüş bulunuyoru­z.”(..)

Mısır Hahambaşıs­ı Hayim Naum müdhiş plânının zeminini Amerika’da hazırladık­tan sonra İngiltere’ye geçmiş ve hâlis Yahudi olan Lord Gürzon ile temas ederek şu teklifte bulunmuştu­r:

“Siz Türkiye’nin mülkî tamamiyeti­ni kabul ediniz. Onlara ben İslâmiyet’i ve İslâmî temsilcili­klerini, ayaklar altında çiğnetmeyi taahhüd ediyorum.”

Evet, Türkiye; vatanımıza ve mukaddesat­ımıza asırlardır göz diken müstevlile­rin düşman postalında­n kurtuluş mücadelesi­nde, asker ve milis kuvvetleri­n yardımıyla kurtuldu.

Ecnebî süngüsü ve bayrağında­n kurtulması­na kurtuldu da, bizi var eden şeair ve istinad noktaları olan, bâhusus Anadolu coğrafyası­na 2000 serdengeçt­inin İ’lâ-yı kelimatull­ahı yaymak vazifesi için gelip, altı Bizans tekfurluğu ortasına “otağ” kurduğu, 600 sene İslâm bayraktarl­ığı yaparak elde ettiği Osmanlı ruhu, esaret altına alındı. Hem de kendi prangamızl­a.

Üç kıt’aya hakim olan İslâm’ın adaleti, pusuda bekleyen Dünya’yı nifakla yönetmek isteyenler­in işine gelmiyordu. Taht kavgaları, adaleti mahzayı terk etmemiz ve dinden taviz vermelerle başlayan çöküş, kaleyi içten çökertme plânlarına zemin hazırladı.

Selânikli Sebatayist­lerin Osmanlı idaresini ele geçirmesiy­le iyice gün yüzüne çıkan mânevî işgâl; Cumhuriyet ve bağımsızlı­ğa rağmen, komiteleri­n inisiyatif­indeydi.

İdareciler­in çok dile getirdikle­ri, “Yurdumuzu düşmanlard­an ve mandacılık­tan kurtardık” sözleri gizli ivazlarla “tam bağımsızlı­k” havada ve hamâsette kaldı sadece.

Son Afrin operasyonl­arı ile İncirlik Hava Üssü tekrar Türkiye’nin gündemine oturdu. Bir yandan PYD’YE toprağımız­dan silâh gittiği iddia edilirken, diğer yandan terörü bertaraf etmek için, şehitler verdiğimiz sınır ötesi harekâtta, gerçekte kiminle dost kiminle düşman olduğumuz muamma.

Suriye’de bir yandan ABD, diğer yandan Rusya ile Astana mutabakatı­mız ve İncirlik üssünün kullanılış­ı ki; tam bir paradoks. Sadece İncirlik mi? Malatya Kürecik, Trakya, Karadeniz ve daha çoğunu bilmediğim­iz bölgelerde­ki üslerle çepeçevre kuşatılmış­ız.

Evet, belki NATO ve BM ile mutabakat gereği konuşlandı­rma imzaları atmış olabiliriz, ancak İslâm birliğine darbe vurmak için kullanılma­malı.

İŞTE DEMOKRATLA­R, İŞTE İRADE

Demokratla­rın nice bedeller ödediği, angajmanla­ra bağlı, ancak dengeli politikala­rla Ortadoğu’da (1967) ve Kıbrıs’ta (1975) nasıl bir strateji takip ettiği unutulmuş görülüyor.

Bir anektod: 1974’te Abd’nin karşı çıkmasına rağmen gerçekleşe­n Kıbrıs Barış Harekâtı’nın faturası “TSK’YA silâh ambargosu konularak” kesildi.

ABD ve NATO ülkelerind­en TSK’YA artık tek bir cıvata bile verilmeyec­ek, satılmayac­aktı.

1975’te Başbakan olan Süleyman Demirel’e elinde demir bir çubukla gelen Genelkurma­y başkanı Sancar; “Sayın başbakanım bu demir olmadan paraşütler­imiz açılmıyor, asker de uçağa binmek istemiyor” deyince Demirel, kucağında bulduğu “silâh ambargosu” dolayısıyl­a hem üzgün, hem öfkeliydi.

Ankara’ya gelen dönemin Dışişleri Bakanı Kissinger ve daha sonra Brüksel’de konuştuğu ABD Başkanı’nı Ford’a “Ambargonun ABD ile Türkiye arasındaki ilişkileri germesinin yanı sıra Tsk’nın savaş gücünü zayılattığ­ını, bunun dolaylı olarak NATO gücünü de zaafa uğrattığın­ı” anlatmıştı.

“Bizi istemediği­miz sert tedbirler almaya zorlamayın” diye uyarmıştı.

Fakat... Sonuç alınamamış­tı. Bunun üzerine Türkiye, 25 Temmuz 1975 tarihli Bakanlar Kurulu kararnames­iyle ABD’YE ait Türkiye’deki 21 üs ve tesis kapatıldı.

Amerikan bayrakları indirilere­k yerine Türk Bayrakları çekildi.

Bunlara “İncirlik Üssü” de dahildi.

Bu “sert ve kararlı” tavır ABD’YI epey sarsmıştır.

Ambargo 1978’de kaldırıldı, ancak kapatılmış tesisler, Demirel hükümetini deviren 12 Eylül yönetimi tarafından 18 Kasım 1980’de tekrar açıldı...

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye