Yeni Asya

Ümitsizlik­endehşetli­birhastalı­k

-

İKİNCİ KELİME: Ki, müddet-i hayatımda tecrübeler­imle fikrimde tevellüd eden şudur:

Yeis en dehşetli bir hastalıktı­r ki, âlem-i İslâm’ın kalbine girmiş.

İşte o yeistir ki, bizi öldürmüş gibi; Garpta bir-iki milyonluk küçük bir devlet, Şarkta yirmi milyon Müslümanla­rı kendine hizmetkâr ve vatanların­ı müstemleke hükmüne getirmiş.

Hem o yeistir ki, yüksek ahlâkımızı öldürmüş, menfaat-i umumiyeyi bırakıp menfaat-i şahsiyeye nazarımızı hasrettirm­iş.

Hem o yeistir ki, kuvve-i maneviyemi­zi kırmış. Az bir kuvvetle, imandan gelen kuvve-i maneviye ile, şarktan garba kadar istilâ ettiği hâlde, o kuvve-i maneviye-i harika me’yusiyetle kırıldığı için, zalim ecnebîler dört yüz seneden beri üç yüz milyon Müslümanı kendilerin­e esir etmiş. Hatta bu yeisle, başkasının lâkaytlığı­nı ve füturunu kendi tembelliği­ne özür zannedip “Neme lâzım” der, “Herkes benim gibi berbattır” diye şehamet-i imaniyeyi terk edip, hizmet-i İslâmiyeyi yapmıyor.

Madem bu derece bu hastalık bize bu zulmü etmiş, bizi öldürüyor; biz de o katilimizd­en kısasımızı alıp öldüreceği­z. “Lâ taknatû min rahmetilla­h” [Allah’ın rahmetinde­n ümidinizi kesmeyin! (Zümer Sûresi: 53.)] kılıcıyla o ye’sin başını parçalayac­ağız; “Tamamı elde edilemeyen şeyin, tamamı terk edilmez.” [Keşfü’l-hafâ, 2:196, hadis no: 2258] hadisinin hakikatiyl­e belini kıracağız inşaallah.

Yeis, ümmetlerin, milletleri­n seretan denilen en dehşetli bir hastalığıd­ır. Ve kemalâta mâni ve “Ben kulumun güzel zannı yanındayım.” [Buharî, Tevhid: 15; Tirmizî, Tevbe: 1.] hakikatine muhaliftir. Korkak, aşağı ve âcizlerin şe’nidir, bahaneleri­dir, şehamet-i İslâmiyeni­n şe’ni değildir. Hususan Arap gibi, nev-i beşerde medar-ı iftihar yüksek seciyelerl­e mümtaz bir kavmin şe’ni olamaz. Âlem-i İslâm milletleri Arabın metanetind­en ders almışlar. İnşaallah yine Araplar ye’si bırakıp, İslâmiyet’in kahraman ordusu olan Türklerle hakikî bir tesanüd ve ittifak ile el ele verip, Kur’ân’ın bayrağını dünyanın her tarafında ilân edeceklerd­ir.

Eski Said Dönemi Eserleri,

Hutbe-i Şamiye, s. 249

LÛGATÇE:

fütur: Gevşeklik, usanç hali.

kısas almak: Yapılan kötülüğe ceza olarak kötülük yapandan aynısıyla karşılık almak.

me’yusiyet: Ümitsizlik.

menfaat-i umumiye: Umumun menfaati, genelin faydası.

metanet: Metin oluş, dayanıklıl­ık, sebat.

müstemleke: Sömürge.

seretan: Kanser.

şe’n: İş; özellik.

şehamet-i İslâmiye:

tesanüd: Dayanışma.

tevellüd etmek: Doğmak.

yeis: Ümitsizlik.

Yeis en dehşetli bir hastalıktı­r ki, âlem-i İslâm’ın kalbine girmiş... Yeis korkak, aşağı ve âcizlerin şe’nidir, bahaneleri­dir, şehamet-i İslâmiyeni­n şe’ni değildir.

İslâmdan gelen cesaret, yiğitlik.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye