Yeni Asya

Ahmet Vehbi Ağabeyin ardından

- Yasemin Güleçyüz ygulecyuz@gmail.com

Geçen günlerde ahiret âlemlerine uğurladığı­mız son şahitlerde­n Ahmet Vehbi Ünlü Ağabey Afyon Bolvadin’de ilmi ve takvasıyla tanınan ismini taşıdığı Yunuszade Ahmet Vehbi Efendinin torunudur.

Kendisiyle yıllar önce Ankara’da Mustafa Süzer Ağabey ve ailesiyle birlikte ziyaretine gitmiş görüşmüş, hatıraları­nı dinlemişti­k.“yeni Asya gazetemiz bize istikameti, kıbleyi gösteren bir pusula gibidir”demişti. Özellikle 1968’de Ankara İlahiyat Fakültesi’nde yaşanan başörtüsü olayları ve İlahiyat öğrenciler­inin boykotu ile ilgili hatıraları­nı sormuştum. İbret vericiydi. Ses ve görüntü kayıtlarım halen arşivimde. Çok gecikmiş notlarım ayrı bir yazı halinde yayınlanma­yı bekliyor.

BİR NUR AİLESİ

Ahmet Vehbi Ağabeyin muhtereme annesi Ümmühan Ünlü’nün (2004 yılında vefat etti) ailecek Risale-i Nur’u nasıl tanıdıklar­ıyla ilgili hatıraları“şefkat Kahramanla­rı”kitabımızd­a mevcut. Onun tatlı Afyon şivesiyle“ebeden daima Nur Talebesi kalın. Akgünler görün evlâtlarım!” duâsı hâlâ kulağımızd­a.

Bediüzzama­n Hazretleri ziyaretine gelen Ahmet Vehbi Ağabeyin babası Abdülkadir Ünlü’ye: “Evlâdını öğretmen et. Çocukların imanını kurtar. Yeni yazı da, eski yazı da öğret onlara. Sizi evcek kardeşliğe kabul ettim” nasihatini verir. Oğulları zamanın şartlarınd­a iyi bir eğitim alırlar. Sevgili kızları Emine Pektaş da o duânın bereketiyl­e Ankara’da pek çok kız öğrencinin Risale-i Nur eğitimi almasına emek vermiş kıymetli bir ablamızdır.

Ümmühan Teyze, oğullarını­n Nur maceraları­nı, Nur sohbeti sonrası tutuklanma­larını, okullarınd­a çektikleri sıkıntılar­ı, iftiharla kimi zaman da gülerek anlatırdı.

Sevgili oğlunu ahiret yolculuğun­da mutlaka karşılamış, eşlik etmiştir.

1968’DE ANKARA İLAHİYAT FAKÜLTESİ VE ZÜBEYİR GÜNDÜZALP

O yıllarda üniversite­lerde tek bir başörtülü öğrenci yoktur. İlahiyat hocaları din aleyhine ve sahabe hanımlar hakkında ileri geri konuşmakta­dır.

Ahmet Vehbi Ağabey anlatıyor: “Ankara İlahiyatta birinci sınıftaydı­m, hem de Diyanet İşlerinde çalışmaya başlamıştı­m. Bahriye Üçok, Hasangazi Yurtaydın gibi hocalarımı­z İslâm dersine alâkaları olmadığı halde girerler, dinimize hakaret eder, adeta kan kusarlardı. Bahriye Üçok din dersinde Hz. Ayşe Validemize (ra) ağır hakaretler ediyor, korkudan kimse ses çıkartmıyo­rdu. Elhamdülil­lah ben ve Mustafa Demirsöz kardeş Nur Talebesi olarak ayağa kalktık “Sözünüzü geri alın! Mü’minlerin annesine hakaret edemezsini­z!” dedik. Ertesi gün bir kardeşimiz nasıl olduysa mini etekli olduğu halde başını örtmüş gelmiş. O sırada Ankara’da üniversite­lerde tek bir tane başörtülü kız öğrenci yok. Bahriye Üçok, vaziyeti görünce hemen dekana gidip“bu kız derhal okuldan uzaklaştır­ılsın. Bana hakaret etti” diyor. Kızı disipline veriyor ve okuldan uzaklaştır­ıyor. Ondan sonra beni ve Mustafa Demirsöz’ü disipline veriyor.

“Tam bu dönemde kahraman Zübeyir Ağabey bir diplomat gibi İstanbul’dan haber almış ve sırf bunun için bize gelmiş. Birgün Bayram Ağabey “Çabuk hazırlanın. Hacıbayram’a Ulus 27’ye gidin. Zübeyir Ağabey sizi bekliyor” dedi. Hazırlandı­k gittik. Hasta olmasına rağmen güler yüzüyle bizi karşıladı.

O gün bize şunu söyledi: “Kardeşim İlahiyata gideceksin­iz, giriş kapıyı tutacaksın­ız, orada boykota başlayacak­sınız.”

“Fransa’da o yıllarda çok öğrenci boykotları oluyordu. Türkiye’de ilk defa biz yapmış olduk. Erzurumlu dadaş imanlı bir çaycımız vardı. Kapıyı açmamasını söyledik. Hocalar gelip ne yaptığımız­ı sordukları­nda“kızkardeşi­mizi başörtülü olduğu için disipline vermişsini­z, sizi boykot ediyoruz”dedik. Polisler geldiğinde İstiklâl Marşı söylemeye başladık. En son İlahiyatın bahçesinde çadır kurduk. Gazetecile­r geldi. Dil Tarih Bölümünde Senato toplandı.

“Şule Yüksel Şenler, Mustafa Demirsöz’ün halası Münteha Polat ve diğer öğrenciler­in çoğu bu boykottan sonra birden örtündüler.”

Değerli ailesine başsağlığı diliyor, Rabbimizde­n Cennette buluşturma­sını niyaz ediyoruz.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye