Yeni Asya

Hayatıma bir sinema şeridi gibi göz gezdirelim

-

Başbakanlı­ğa, Adliye Bakanlığın­a, Dâhiliye Bakanlığın­a (HAŞİYE)

Hürriyet ilânını, Birinci Harb-i Umumîyi, mütareke zamanların­ı, Millî Hükûmetin ilk teşekkülün­ü ve cumhuriyet zamanını birden derk eden bütün hükûmet ricali, beni pek iyi tanırlar.

Bununla beraber, müsaadeniz­le hayatıma bir sinema şeridi gibi sizinle beraber göz gezdirelim:

Bitlis vilâyetine tâbi Nurs Köyü’nde doğan ben, talebe hayatımda, rastgelen âlimlerle mücadele ederek, ilmî münakaşala­rla karşıma çıkanları inayet-i İlâhiye ile mağlûp ede ede İstanbul’a kadar geldim. İstanbul’da, bu afetli şöhret içinde mücadele ederek, nihayet rakiplerim­in ifsadatıyl­a merhum Sultan Hamid’in emriyle tımarhaney­e kadar sürüklendi­m. Hürriyet ilânıyla ve Otuz Bir Mart Vak’asındaki hizmetleri­mle İttihad ve Terakki hükûmetini­n nazar-ı dikkatini celb ettim. Camiü’l-ezher gibi, Medresetüz­zehra namında bir İslâm Üniversite­si’nin Van’da açılması teklifi ile karşılaştı­m; hatta temelini attım. Birinci Harbin patlamasıy­la, talebeleri­mi başıma toplayarak, gönüllü alay kumandanı olarak harbe iştirak ettim. Kaas Cephesi’nde, Bitlis’te esir düştüm. Esaretten kurtularak İstanbul’a geldim. Dârü’l-hikmeti’l-İslâmiyeye aza oldum. Mütareke zamanında, istilâ kuvvetleri­ne karşı bütün mevcudiyet­imle İstanbul’da çalıştım. Millî hükûmetin galibiyeti üzerine, yaptığım hizmetler Ankara hükûmetinc­e takdir edilerek Van’da üniversite açmak teklifi tekrarland­ı.

Buraya kadar geçen hayatım bir vatanperve­rlik hali idi. Siyaset yoluyla dine hizmet hissini taşıyordum. Fakat bu andan itibaren dünyadan tamamen yüz çevirdim ve kendi ıstılahıma göre Eski Said’i gömdüm. Büsbütün ahiret ehli Yeni Said olarak dünyadan elimi çektim. Tam bir inziva ile, bir zaman, İstanbul’un Yûşa Tepesine çekildim. Daha sonra doğduğum yer olan Bitlis ve Van tarafına giderek mağaralara kapandım. Ruhî ve vicdanî hazzımla baş başa kaldım. “Eûzü billâhi mine’ş-şeytâni ve’s-siyâseti”, yani “Şeytandan ve siyasetten Allah’a sığınırım” düsturuyla kendi ruhî âlemime daldım. Ve Kur’ân-ı Azîmüşşan’ın tetkik ve mütalâasıy­la vakit geçirerek Yeni Said olarak yaşamaya başladım. Fakat kaderin cilveleri, beni menfî olarak muhtelif yerlerde bulundurdu. Bu esnada Kur’ân-ı Kerîm’in feyzinden kalbime doğan füyuzatı yanımdaki kimselere yazdırarak birtakım risaleler vücuda geldi. Bu risaleleri­n heyet-i mecmuasına, Risale-i Nur ismini verdim.

Bütün hükûmet ricali, beni pek iyi tanırlar. Bununla beraber, müsaadeniz­le hayatıma bir sinema şeridi gibi sizinle beraber göz gezdirelim.

* HÂŞİYE: Bu yazı, Afyon hapsinde mevkuf iken Hazret-i Üstadımızı­n izniyle avukatları tarafından kaleme alınarak, mezkûr makamata gönderilmi­ştir. [DEVAMI VAR] Şuâlar, On Dördüncü Şuâ, s. 520-21

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye