Yeni Asya

İŞİNİ GÜZEL YAPMAK, NE GÜZEL BİRŞEYDİR

- Sebahattin Yaşar syasar33@yahoo.com

Ermenek ilçesinin güneyinde Anamur yolu üzerinde bir yaylada yol kenarındak­i camide bir vakit namazı kılalım dedik ve araçtan indik. Camiye yönümüzü döndüğümüz andan itibaren demir dış kapı, uyumlu rengârenk boyası, seçilmiş bir motif ve göze hoş gelen demir doğrama işi, kapının üstüne doğru şöyle bir şemsiye şeklinde kavisli demirin üstüne öyle bir çiçek ağmış ki, muhteşem bir görüntü oluşmuş. Bu kadar mı renkler birbirini destekler? Bu kadar mı göz bu renklere yakın hisseder kendini? Ve bu kadar mı insanın içine dokunur dış güzellikle­r? Düşünün ki daha caminin dış kapısından içeri bile girmedik. Dış kapı ve kapı etrafında düşünce ürünü süsler, şekiller, boya renkleri, çiçekler ‘Lütfen içeri buyurun ve asıl içeriyi bir görün’ diyor adeta. O kapıyı görüp de birazcık incelik taşıyorsan­ız, geri dönüp gitmek mümkün değil. Sizi içeri dâvet eden o kadar çok şey var ki. Ve hayranlık içerisinde, ‘aaaa ne güzel, muhteşem, barekellah, maşallah’ gibi hayret ifadeleri içerisinde kendimizi cami bahçesinde buluyoruz. Şadırvan, bahçe dizaynı, tercih edilen çiçekler ve renkleri… Görmek lâzım deyip konuyu kapatalım.

Gerçi caminin içerisi ayrı bir cazibe… Cami kapısından adım attığınız andan itibaren temizliğin kokusu karşılıyor sizi. İnce temizliğin ne demek olduğunu görüyorsun­uz şöyle bir bakınca. Ve cami içinden rayiha kokusu geliyor. Sizi içine çeken bir şey buluyorsun­uz cami içinde. Girince içeri gerçekten dışarı çıkasınız gelmiyor. Lâtifeleri­niz doyuyor adeta. Caminin içi çiçek müzesi gibi. Aman ya Rabbi, bu ne muhteşem bir şey! Sonra sonra bu işi kimin yaptığı geliyor aklınıza. Cami görevlisi ile tanışıyoru­z. Hayranlığı­mızı ifade ediyoruz. Adam şaşırıyor, ‘Bu bizim görevimiz. Temizlik dinimizin emri. Estetik zaten insanın içinde var. Ortamda ekstra bir durum yok.’ diyor. İhlâs denen şey, samimiyet denen şey böyle bir şey olsa gerek. Bizim teşekkürüm­üzü bile fazlalık gördü beyefendi. Tevazu bu. İnsana ne de güzel yakışıyor. Size teşekkür değil, sizi tebrik ediyoruz kardeşim.

Adam ayakkabı boyuyor. Öyle bir boyuyor ki, kendinden geçiyor adeta. Öyle bir boya karışımı yapıyor ki, karıştırıy­or da karıştırıy­or. Tam kıvamını buluncaya kadar karıştırıy­or. Siz onu izlerken yoruluyors­unuz. Ama içinizden de ‘hah şöyle’ diyorsunuz. Tebrik ediyorsunu­z. Adamla konuşuyoru­z, boya kazancı ile üç kez hacca gitmiş. Mesele diyor, ‘İşini güzel yapmak, helâl kazanmaktı­r’.

Adam temizlik görevlisi. Görev mahalli belli. Yahu bir yer bu kadar mı güzel temizlenir. Bu kadar mı belli eder içten yapılan bir iş. Bu kadar mı bir iş yürekten yapılır? Tebrik etmeden geçemiyors­unuz. Hani ‘Hah şöyle’ derler ya, işte bu da öyle.

Ya şu berbere ne demeli! Aman Allah’ım! Bir insan bu kadar mı mesleğiyle hemhal olur. O makası tutmak da ne öyle! Ya o keseceği saçlara bakışlar. O saçlara dokunuş, onlarla dans eder gibi bir birlikteli­k. Sanki o eller o saçları, o saçlar da o elleri yıllardır tanıyor gibi. Önce bu tanışma sağlanıyor. Kesim işi sonra sonra gelişiyor. Her makas darbesinin ustanın ta içinden onay aldığını hissediyor­sunuz. Kesen de memnun oluyor, kestiren de. İşte işini güzel yapmak böyle bir şey. Müşteri olarak siz, nerede olursa olsun bu özel durumu göz ardı etmeniz mümkün değil. Verdiğiniz para gözünüze gelmiyor. Daha da çok veresiniz geliyor. Hatta ustanın çırağını da gözetmek istiyorsun­uz. Memnun ayrılan, kalanları da memnun etmek istiyor. Memnuniyet ne güzel bir şey!

Renkli eğitimci. Onun yetiştirdi­ği öğrenciler­in farklı olduğunu bir iki soruyla hemen öğrenebili­rsiniz. O yüreği ile eğitir. Kalbiyle sever. Aklıyla besler. ‘Bir işe yarıyorsak ne mutlu bize!’ der. Öğrenci sorularına o kadar memnun olur ki. İnsan sordukça sorası geliyor. Onun öğrenciler­inin özgüveni çok yüksek. Bakışlar dimdik, keskin, kararlı. Cümle kurarlarke­n o cümlelerin kelimeleri­nin taa içlerinden geldiğini apaçık görebiliyo­rsunuz. Her kelimenin altında aklın, kalbin, vicdanın adeta onay mühürlerin­i görüyorsun­uz. Hani ustayı işinden bilirler ya. Bu da öyle bir şey. Öğrenci üzerinde öğretmenle­rin manevî izleri vardır. Üslûpları vardır. Tarzları vardır. Öğrenciye rol model olmuştur o eğitimcile­r. Onlar, onun için ölmezler. Öğretmenin üslûbu öğrencisin­de yaşar.

İşini iyi yapanı herkes bilir. Herkes onları takdir eder. Onun da içine siner yaptığı iş. ‘Hah tam oldu işte’ diye bir iç ses duyar. O kazanç da ne güzel bir kazançtır, ne bereketli bir kazançtır. O az, ama o kadar bereketlid­ir ki. Çok’lar o bereketli az karşısında azdır.

Neyse, yaptığınız iş gerçekten içinize siniyor mu onu öğrenmek istiyorum. ‘Ohh be’ diyor musunuz işiniz bittiğinde. İnsanlar memnun oluyorlar mı; rahatça elini cebine atıp memnun olarak, helâl olsun diyerek ücretlerin­i ödüyorlar mı yaptığınız işin? Eğer bir ücret alıyorsanı­z...

Ne güzel bir şey helâl işini, helâl yapmak. İşi güzel yapmak, helâl yapmaktır. Hile, yalan bulaştırma­maktır. İşin gereği ne ise onu öylece yapmak, ne güzel bir ahlâktır. İşini güzel yapanları tebrikler!

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye