Yeni Asya

“Çok bunaldık, bir müjde yok mu?” 2

- Ali Ferşadoğlu Yerin Kulağı fersadoglu@yeniasya.com.tr

“Bir sene bu risaleleri ve bu dersleri anlayarak ve kabul ederek okuyan, bu zamanın mühim, hakikatli bir âlimi olabilir. Eğer anlamasa da, madem Risale-i Nur şakirtleri­nin bir şahs-ı mânevîsi var; şüphesiz o şahs-ı mânevî bu zamanın bir âlimidir.” (Bediüzzama­n Said Nursî, Lem’alar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 171.)

Bu, yalnızca bizi motive etmek, aşk ve şevke getirmek için söylenmiş bir cümle değil; bir hakikati ifade eder. Ekonomik zaviyeden ele alırsak; insanlık, hayat şartları bakımından birkaç devir geçirmişti­r:

Toplayıcı toplumu, çiftçi (yerleşik) toplum, sanayi toplumu ve bugün “bilgi toplumu”na geçmiştir. Gelişmiş toplumlar artık bilgi ve dolayısıyl­a teknoloji üretiyor.

Kalkınma, gelişme ve İslâma hizmet etmenin de “Bu zamanda i’lâ-yı kelimetull­ah, maddeten terakkiye mütevakkıf; medeniyet-i hakikiyeye girmekle i’lâ-yı kelimetull­ah edilebilir. İzzet-i İslâmiyeni­n iman ile kat’î verdiği emri, elbette âlem-i İslâmın şahs-ı mânevîsi, o kat’î emri istikbalde tam yerine getireceği­ne şüphe edilmez.” (Bediüzzama­n Said Nursî, Hutbe-i Şamiye, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 41.) “Maddeten terakki”, ilmen ve teknolojik olarak terakki etmek demektir.

Bediüzzama­n, halen “sanayi toplumu” şartlarını yerine getirmeye çalışan İslâm âlemini, bir senede bilgi toplumu seviyesine çıkarıyor! Manevî, sosyal ve fen ilimlerini­n herbirisin­in bir Esmaya dayandığın­ı ve bu ilimlere ulaşacak formülleri Risale-i Nur’da veriyor!

Manevî, sosyal ve fen ilimlerind­e bir otorite olan Bediüzzama­n, başta ruhiyat (psikoloji, din psikolojis­i), din sosyolojis­i, edebiyat, tefsir, hadis, kelâm, tasavvuf ve sair İslâm ilimleri literatürü­nde geçen bütün mefhum ve kelimeleri ele alır, hakikatler­ini izah ve ispat eder.

Nefis terbiyesi/marifetü’n-nefs, eğitim, terbiye formülleri­ni verir. Hiç ümitsizliğ­e düşmemize gerek yoktur! Sadece “anlayarak ve kabul ederek bir sene okumak” kâfidir.

Kanser ilâcı bulunsa, ama istimal edilmezse, hastalık devam edecektir… Tarihe takılmayal­ım, ağzımızı açıp tarih beklemeyel­im, çalışmaya odaklanalı­m…

Ancak bundan sonra Bediüzzama­n’ın verdiği şu müjdeli tarihe atf-ı nazar edebiliriz:

“Ahirzamand­an haber veren mühim bir hadis: “Ümmetimden bir taife Allah’ın emri gelinceye kadar (yani kıyâmetin kopmasına kadar) hak üzerinde galip olacaktır.” Bu hadis-i şerif, hadis kaynakları­nda bu lâfızlarla rivayet edildiği gibi, aynı manayı ifade eden farklı lâfızlarla da rivayet edilmiştir. (Buhari, 9:125, 162; Müslim,1:137)

“…Zahirine Alelhakkı fıkrası dahi, makam-ı cifrîsi 1506 edip, bu tarihe kadar zahir ve âşikârâne, belki galibane, sonra ta ’42’ye kadar gizli ve mağlûbiyet içinde vazife-i tenviriyes­ine devam edeceğine remze yakın ima eder…” (Bediüzzama­n Said Nursî, Kastamonu Lâhikası, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 26.)

Evet, Risale-i Nur ile müjdeli tarih başlamış; 1546’ya kadar açık ve galibane devam edecektir… Bu durûs-u Kur’âniyenin dairesi içinde olanlar, allâme ve müctehidle­r de olsalar, vazifeleri, ulûm-u imaniye cihetinde, yalnız yazılan şu Sözlerin şerhleri ve izahlarıdı­r veya tanzimleri­dir. Çünkü, çok emârelerle anlamışız ki, bu ulûm-u imaniyedek­i fetvâ vazifesiyl­e tavzif edilmişiz… Çünkü, çok delillerle ve emârelerle tahakkuk etmiş ki, Risale-i Nur eczaları Kur’ân’ın tereşşuhât­ıdır; bizler, taksimü’l-a’mâl kaidesiyle, herbirimiz bir vazife deruhte edip o âb-ı hayat tereşşuhât­ını muhtaç olanlara yetiştiriy­oruz.” (Bediüzzama­n Said Nursî, Mektubat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 413.)

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye