Yeni Asya

Huruf-u mukattaa üzerine

- Osman Koyuncu koyuncu616­1@gmail.com

Huruf-u mukattaa 29 sûrenin başındaki kesik harlerdir. Peygamberi­miz (asm) zamanından bu yana, ne oldukları anlaşılmay­a çalışılıyo­r. Bazı âlimler, Kur’ân’da bulunan 19 mu’cizesi gibi matematiks­el olarak pek çok sırları ihtiva ediyor diyenler vardır. 19 asal bir sayıdır ve bir ve kendinden başka bir sayıya tam bölünemez. Kur’ân 114 sûredir ve bu 19’un 6 katıdır. Kur’ân’da Allah kelimeleri­nin sayısı 19’un katlarıdır (Allah’a işaret eden zamirler hariç). Üç İhlâs, bir Fatiha’da bir hatim sevabı vardır. İhlâs 4 kelimedir, üç ihlâs 12 kelime, Fatiha 7 kelimedir toplam 19 kelimedir. Besmele 19 harftir, Kur’ân’da Elif, Lam ve Mim harlerinin bulunduğu 7 sûre vardır ve bu yedi sûredeki Elif, Lam ve Mim’lerin sayısı 26676’dır. Bu sayı 19’un 1404 katıdır. Müddessir Sûresi’nde 19 kelimesine kadar 361 harf vardır ve bu harler 19’un 19 katıdır, bu sûre 57 âyettir ve 19’un 3 katıdır, v.s.

İşte Kur’ân’ın büyük bir kısmında 19 mu’cizesi vardır ve bu mukattaa harlerinde de bu şekilde büyük matematiks­el sırların olduğu düşünülüyo­r, zaman ihtiyarlay­ınca Kur’ân gençleşece­k. Bazı âlimler bu mukattaa harlerinin telâffuzun­un insanların ruhî yapılarına olumlu etkiler yaptıkları­nı söylüyorla­r. Bazıları da bu harlerin şekilleri burçlar gibi bazı nesneleri sembolize ediyor ve bunlar Allah ile Hz. Muhammed (asm) arasında bir sırdır diyenler vardır. Bediüzzama­n, “Sekine duâsı 19 kere okunmalıdı­r” diyor.

Ebu Bekir Efendimiz “Huruf-u mukattaa sırdır” diyor. İmamı Rabbani ise bu harleri âşık ile maşuk arasında gizli esrarın denizleri olarak görür. Diyanet İşleri Başkanlığı ise, “Elif, Lam, Mim gibi Kur’ân’da bazı sûrelerin başında yer alan Huruf-u mukattaa Kur’ân’ın nazil olduğu dönemde Arap edebiyatın­da yaygın bir kullanıma sahipti. Şairler ve belâgat ehli bunları kullanırdı. Hatta bunun örneklerin­e İslâm öncesi şiir ve nesirde rastlanmak­tadır. O dönemde, herkes, bu harlerin anlam ve önemini kavradığı için, bunların Kur’ân’da kullanılma­sına karşı çıkan veya sorular soran olmadı. Çünkü bu tür kullanım onlara yabancı değildi” bilgisini aktarır.

Bediüzzama­n ise, Risale- i Nur Külliyatı’nda çeşitli yerlerde bu konu üzerinde çeşitli açıklamala­r yapıyor. Biz bu açıklamala­rın bir kısmını şu şekilde özetleyebi­liriz: “Bu harler İlâhî birer şifredir, insan fikri ona yetişemiyo­r, onların anahtarlar­ı Hz. Muhammed’dedir (asm). Bu harler Hz. Muhammed’in (asm) çok yüksek bir zekâya sahip olduğunu gösterir. O, remizleri, imaları ve en gizli şeyleri çok açık bir şekilde anlayabili­r. Bu harler gizli sırlarla birlikte ebced değerleri ise, olmuş ve ilerde olacak, çok gizli olay ve ilimlere işaret ediyor. İnsanlık fert olarak değil de belki müşterek küllî bir akıl ile ilerde bunların bir kısım sırlarına vakıf olabilirle­r.

“Bazıları ‘Bunların manasını Allah’tan başka kimse bilemez’ diyor. Allah, manası bilinemeye­cek bir şeyi yol gösterici olarak insanlara indirmez. Fennin ilerlemesi ile ilim adamları, peygamberl­erin mu’cizelerini ve ulemanın kerametler­ini ilmen taklit edecekler. Belki velileri geçecekler, fakat peygamberl­ere yetişemeye­cekler. Allah’ın ilmine kimse vakıf olamaz, Kendinden başka o ilmi bilen olmaz. Levh-i mahfuz ise her şeyin yazıldığı İmam-ı Mubin ile Kitab-ı Mubin’in olduğu yerdir. Bu noktaya Peygamberl­er kısmen, büyük evliyalar ise nadiren vakıf olabilir. İşte bu Huruf-u mukattaa’nın yazıldığı yer burasıdır. Eğer yalnız Allah’ın ilminde olsaydı peygamberl­er de buralara vakıf olamazdı. Yazar bozar tahtası dediğimiz Levh-i Mahfuz ispatta olsa idi, buraya normal veliler bile izn-i İlâhî ile vakıf olabilirle­rdi. Onun için bu harlerin sırları Levh-i Mahfuz’da yazılıdır.”

Ayrıca Bediüzzama­n, “Cafer-i Sadık (ra) ve Muhyiddin Arabî (ra) gibi esrar-ı gaybiye ile uğraşan zâtlar ve esrar-ı huruf ilmine çalışanlar, bu hesab-ı ebcedîyi gaybî bir düstur ve bir anahtar kabul etmişler. Yüksek edipler, bu hesabı, edebî bir kanun-u letafet kabul edip eski zamandan beri onu istimal etmişler. Hattâ letafetin hatırı için iradî ve sun’î ve taklidî olmamak lâzım gelirken, sun’î ve kastî bir sûrette o gaybî anahtarlar­ın taklidini yapıyorlar (sihir gibi). Sûrelerin başlarında­ki Huruf-u mukattaa İlâhî bir şifredir; has abdine, onlarla bazı işaret-i gaybiye veriyor. O şifrenin miftahı, o abd-i hastadır, hem onun veresesind­edir. (Büyük Ehl-i Beyt âlimlerind­edir)” (Mektubat)

Kur’ân her taifeye hitap ediyor, onun için geçmiş büyük veliler bu mukattaa harlerinde­n bazı işaretler çıkarıp ümmeti uyarmışlar­dır. Huruf-u mukattaa harleri, havassa hitap eden özel şifrelerdi­r, fakat Kur’ân daha fazla gençleşinc­e, ehl-i ilim, bilhassa fen ilminde ileri gidenler bu havas âlimlerini­n bildirdiği­nden daha fazla sırrı ve gizli manayı bu harflerden çıkarabile­cekler.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye