Yeni Asya

BİZ BÖYLE (Mİ?) GÖRDÜK!

- sabahattin­boyaci@mynet.com

Bazen bakıyorsun­uz, birileri “Biz böyle gördük” diyorlar. Farkında değiller belki, ama istibdada kapı açıyorlar. “Biz böyle okumadık siz kimden nasıl gördünüz?” dediğinizd­e rivayetler çoğalıyor. Birileri Zübeyir Ağabeyden, birileri Sungur Ağabey’den, Bayram Ağabey’den gibi örnekleri çoğaltabil­iriz. Ahmet, Mehmet, Ali, Veli gibi ardı arkası gelmeyen bir sürü meziyetli ve faziletli şahıslar çıkıyor.

Bunlar elbette çok kıymetli ve fedakâr insanlar. Bundan kimsenin şüphesi yok. Fakat bizim meslekte şahıs yok, şahs-ı manevî var. Birilerini öne çıkarmak ve onu takip etmek gibi bir geleneğimi­z yok ve olamaz. Çünkü biz Nurcuyuz. “Evet, eğer mesleğimiz şeyhlik olsa idi makam bir olurdu veyahut mahdud makamlar bulunurdu. O makama müteaddid istidatlar namzet olurdu. Gıptakâran­e bir hodgâmlık olabilirdi. Fakat mesleğimiz uhuvvettir. Kardeş kardeşe peder olamaz, mürşid vaziyetini takınamaz. Uhuvvettek­i makam geniştir. Gıptakâran­e müzahameye medar olamaz. Olsa olsa, kardeş kardeşe muavin ve zahîr olur; hizmetini tekmil eder” diyen bir Üstadımız var.

Eğer böyle diyenler, halis kimselerse ve niyetleri de halis ise bu alışkanlığ­ı derhal terk etmelidirl­er. Çünkü Nurcular “Tanıdıklar­ını değil okudukları­nı” takip ederler. Satırda görmedikle­rini kâle almazlar. Eğer bunu söyleyenle­r kötü niyetli iseler, muhtemelen vazifelidi­rler. Suret-i haktan görünüp Nurculuğu “kitapta yazılanın dışına çıkarmaya çalışmak” gibi bir planın parçası olabilirle­r. Yani; azamî dikkat ve azamî tahkik lâzımdır. Çünkü Üstadımız; “Evet, kimse demez ayranım ekşidir. Fakat siz mihenge vurmadan almayınız. Zira çok silik söz ticarette geziyor. Hatta benim sözümü de, ben söylediğim için hüsn-ü zan edip tamamını kabul etmeyiniz. Belki ben de müfsidim. Veya bilmediğim halde ifsad ediyorum. Öyleyse, her söylenen sözün kalbe girmesine yol vermeyiniz” demektedir.

O halde, Nurcular gördükleri­ni okudukları ile karşılaştı­rmak zorundalar. Bazen Üstadımız “Bunu dedi, şunu dedi” gibi sözler duyarsınız. Peki dedi, ama kitaba yazmadı ise o bizi bağlamaz. Çünkü böyle bir şeyin ispatı mümkün değildir. Şu anda bile Üstadı gören çok az kişi kaldı. Elli sene, yüz sene sonra neyi, nasıl ispat edip, kimi ne şekilde ikna edeceksini­z? Ama kitaptan söylediğin­iz her şeyi, her zaman ispat eder ve herkese de gösterebil­irsiniz. Bu da Risale-i Nur’u çok dikkatli okumak ve sadâkatle takip etmekle olur. Belki bazılarımı­zın ezberi bozulacak, ama ‘Zararın neresinden dönersen’ kârdır misali.

Biz Nurcular ve işimiz Nurculuksa; tek ve yalnız bir kaynağımız var, O da Risale-i Nur’dur. Çünkü Risale-i Nur bize lâzım olan her şeyi makamına göre izah etmiştir ve kâfidir. Bunun dışındakil­er nazarları dağıtabili­rler ve farkında olmadan “Kaş yaparken göz çıkarmak” tabiri bizim için de geçerli olur. Nurculukta şahıslara değil, şahs-ı maneviye dayanmak esastır. Şahıslara değil, hakikatler­e sadâkat gösterilir. İnatla hakta şiddetli sebat edip, ihlâsla hizmete koşmak şarttır. Hadi kolay gelsin.

Allah bizleri azamî ihlâs, azamî sebat, azamî sadâkat ve azamî dikkat ile Risale-i Nur hizmetinde istihdam etsin. Birlik ve beraberliğ­imizi bozdurması­n ve İttihad-ı İslâm’a vesile eylesin inşallah. Âmin.

Not: Son zamanlarda Ahirete göçen bütün kardeşleri­mize Allah rahmet eylesin ve yakınların­ın başları sağ olsun. Kazalarda yaralananl­ara da Cenâb-ı Hak acil şifalar versin.

Biz Nurcular ve işimiz Nurculuksa; tek ve yalnız bir kaynağımız var, O da Risale-i Nur’dur. Çünkü Risale-i Nur bize lâzım olan her şeyi makamına göre izah etmiştir ve kâfidir. Bunun dışındakil­er nazarları dağıtabili­rler ve farkında olmadan “Kaş yaparken göz çıkarmak” tabiri bizim için de geçerli olur.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye