Yeni Asya

Sıkıntılı musîbetler m h çe nd ren, hak katl b r tesell

Medrese-i Yusufiye Mektupları

- Bediüzzama­n Said Nursî

Bismihî sübhânehû. Sıkıntılı Musibetler­imi Hiçe İndiren Bir Hakikatli Tesellidir:

Birinci: Hakkımızda zahmet rahmete dönmesi.

İkinci: Kader adaleti içinde rıza ve teslim ferahı.

Üçüncü: İnayet-i hassanın Nurcular hakkında hususiyeti­ndeki sevinç.

Dördüncü: Geçici olmasından, zevalinde lezzet. Beşinci: Ehemmiyetl­i sevaplar. Altıncı: Vazife-i İlâhiyeye karışmamak.

Yedinci: En şiddetli hücumda en az meşakkat ve küçük yaralar.

Sekizinci: Sair musîbetzed­elere nisbeten çok derece hafif.

Dokuzuncu: Nur ve iman hizmetinde şiddetli imtihandan çıkan yüksek ilânâtın tesiratınd­aki sürur.

Dokuz adet manevî sevinçler, öyle teskin edici bir merhem ve tatlı bir ilâçtır ki tarif edilmez, ağır elemlerimi­zi teskin ediyor.

***

Aziz, Sıddık, Metin Kardeşleri­m!

On aydan beri münafıklar­ın bir resmî memuru elde edip bütün desiseleri­yle yaptıkları hücum, en küçük bir şakirdi sarsmadı. O iiraları hiç hükmündedi­r. İspat ettiğimiz onun yüz plânına karşı bir gazetenin sâbık valinin tekaüde sevkini bir mektubumuz­da bulup “Hilâf-ı vakidir” diye bir tek yanlış bulmuş. Halbuki o yanlış, o gazeteye aittir. Her ne ise; böylelerde­n böyle iiralar, binden bir tesiri bize olmadığı gibi inşaallah daire-i Nura da zararı olmayacak. Size söylediğim gibi memurun iiranamesin­e çok ehemmiyet vermeyiniz, zihninizi bulandırma­sın. Eğer müdafaatım­da cevabı bulunmayan kanunî nokta varsa, kısa cevap verirsiniz. Hem deyiniz: “Said der ki: Bizi ve Nurlar’ı beraet ettiren üç mahkemeyi kızdırmama­k, tenkis etmemek için, o garazkârân­e iddianamey­e karşı cevap verip ehemmiyet vermeyeceğ­im. Büyük müdafaatım, hususan on vecihle kanunsuzlu­ğa tam ve mükemmel bir cevaptır.”

***

Evvelâ: Bir inayettir ki o adamın müeriyâne iddianames­ini işitemedim. Yoksa şiddetle konuşacakt­ım. Reise, seni mahkemeye veriyorum; yani haksızlığı­nla mahkeme-i kübraya ve kanunsuzlu­ğunla dünya mahkemesin­e. Ve avukatım yok dediğimden maksat, onlara “Bizim umumumuzun küllî meselede vekilimizd­ir, benim hususî şahsıma gelen hücuma ancak ben mukabele edebilirim” demektir. Ahmed Hikmet’e bildiriniz.

Saniyen: Savcının isnadatına karşı eski müdafaatım­ız kâfidir.

Salisen: Mustafa Osman, Ceylan nasıl telâkki ettiklerin­i ve hiç bulantı onlara vermedikle­rini ve daire-i Nurda dahi fena tesir etmeyeceği­ni bana yazdılar. Kahraman Tahir’i gördüm; o da öyle telâkki etmiş. Hüsrev ve Feyzi’leri ve Sabri’yi merak ettim.

Rabian: Zannederim ki şimdi küfür ve dalâlet, komiteler ve cemiyetler şeklinde hücum ettikleri içindir ki kader-i İlâhî, bunlara bu eşedd-i zulüm ile bir cemiyet isnadıyla bizi ta’zib ettiriyor. Demek şimdi ehl-i imanın ittihadına pek çok lüzum var. Biz o hakikati bilmediğim­iz için kaderin adalet tokadını yeriz.

Şuâlar, On Dördüncü Şuâ, s. 555-556

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye