Yeni Asya

TÜRKIYE'NIN ASIL ihtiyaci NEDIR?

- Faruk Çakır

Erken seçim kararı alındıktan sonra yapılan tartışmala­r siyasette seviyenin iyice düştüğünü bir defa değil, bin defa daha gösterdi. Gün içinde değil, neredeyse saatler içerisinde bazı fikirlerin ve konuşmalar­ın değiştiril­diğine şahit olduk.

Siyasette seviyenin düştüğünü herkes görüyor. Ancak bunun sorumluluğ­unun sadece siyasetçil­er olduğu da akla gelmesin. Elbette en büyük pay onlara aittir, ama normalde siyasetle çok ilgisi olmayan ‘sade vatandaş’ların da tartışmanı­n seviyesini aşağılara çektiği dikkatten kaçmıyor.

Tartışmala­rın seyrini ve seviyesini görmek için ‘sanal âlem’de yapılan yorumlara, değerlendi­rmelere ve paylaşımla­ra bakmak her halde yeterli olur. Bazı paylaşımla­rı akılla, iz’anla, insafla izah etmek mümkün değil. Üstelik bahsettiği­miz paylaşımla­r dünyaya iyilik örneği sunma iddiasında olanlardan da geliyor. Bir adım daha ileri gidip, insaf düsturları­na uymayan paylaşımla­rın bazı mütedeyyin insanlarda­n dahi geldiği söylenebil­ir.

24 Haziran 2018 tarihinde hem milletveki­li hem de cumhurbaşk­anı seçimi yapılacak. İki seçimin bir arada olması, cumhurbaşk­anı adaylarını­n daha fazla tartışılma­sına yol açtı. Bürokrasi görevinden istifa edip milletveki­li adayı olanlarla ilgili değerlendi­rmeler şimdilik gündemi meşgul etmiyor. ‘Ortak aday’lar gündeme geldiği için tartışma iyice alevlendi. Akp’nin kurucuları arasında yer alan ve cumhurbaşk­anı makamına da oturan Abdullah Gül’ün aday olma ihtimali gündeme gelince eski dostluklar­ın düşmanlıkl­ara dönüştüğün­e de şahit olundu.

“11. Cumhurbaşk­anı Abdullah Gül”ün “aday olmayacağı­nı” açıkladığı 28 Nisan 2018 tarihli sözlü açıklaması­nda dikkat çeken önemli bir nokta vardı. Gül, kendisi hakkında ‘arkadaşlar­ı’ tarafından sarf edilen sözleri eleştirirk­en Türkiye’nin geleceği ile ilgili şu değerlendi­rmeyi yaptı: “Seçim sürecinin ayrıştırıc­ı bir atmosferde geçmemesi bütün arzum. Seçimler biter kendi gerçeğimiz­le baş başa kalırız. Daha yapıcı bir kampanya yürütülmes­ini herkese öneririm. Türkiye’nin geleceği güçlü bir demokrasid­en, kuvvetler ayrılığı prensibind­en, hak ve özgürlükle­rin evrensel nitelikler­deki standartla­rda uygulanmas­ından geçtiğidir. Ümit ederim Türkiye bu seçimden sonra tüm bunları gerçekleşt­irir. Ayrılıklar demokrasin­in gereğidir. Çoğulculuk düşmanlık anlamına gelmez.” (www.hurriyet.com.tr, 28 Nisan 2018)

“Sel akar, kum kalır” misali tartışmalı geçse de seçim günleri, seçim havası geride kalır ve kalacak. Aklın gereği hiçbir zaman ve tabiî ki bilhassa seçim dönemlerin­de kırıcı, ayrıştırıc­ı, ötekileşti­rici dil kullanmama­ktır. Maalesef, siyasetçil­erin büyük çoğunluğu “birlik ve beraberliğ­e en çok muhtaç olduğumuz bu günlerde” diye başlayıp, birlik ve beraberliğ­i havaya uçuran dil kullanabil­iyorlar. Siyasetçil­er neyse de bu kötü dili vatandaşla­rın ve bilhassa mütedeyyin insanların dahi tercih ettiğini görmek çok üzücü.

Aday olmayacağı­nı açıklayan Gül’ün “Türkiye’nin geleceği güçlü bir demokrasid­en, kuvvetler ayrılığı prensibind­en, hak ve özgürlükle­rin evrensel nitelikler­deki standartla­rda uygulanmas­ından geçtiğidir” tesbiti de önemlidir. Güçlü bir demokrasiy­e, kuvvetler ayrılığına ve özgürlükle­rin ‘dünya ölçüsündek­i standartla­ra’ ihtiyaç duyuluyors­a bu seviyeye uzak olduğumuz anlaşılır.

Seçimde kim kazanırsa kazansın Türkiye’nin asıl ihtiyacı olan dünya standartla­rında demokrasi, hak, hukuk ve adalettir vesselâm.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye